Türkiye genelinde milyonlarca çocuk okula ilk adımını atarken, yine milyonlarcası yeni sınıflarına, yeni okullarına başlarken, bugün Türkiye'yi yöneten, ülkenin kaderinde söz sahibi olan yöneticiler de ülkenin değişik yerlerinde bugünden oldukça farklı koşullarda ama şimdiki çocukların heyecanıyla okul sıralarına oturmuştu.
Türkiye genelinde milyonlarca çocuk okula ilk adımını atarken, yine milyonlarcası yeni sınıflarına, yeni okullarına başlarken, bugün Türkiye'yi yöneten, ülkenin kaderinde söz sahibi olan yöneticiler de ülkenin değişik yerlerinde bugünden oldukça farklı koşullarda ama şimdiki çocukların heyecanıyla okul sıralarına oturmuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk ve ortaöğrenimini Kayseri'de tamamladı. Gül, o dönem ki isimleriyle 1962'de Gazipaşa İlkokulu, 1965'te Nazmi Toker Ortaokulu ve 1968 yılında Kayseri Lisesinden mezun oldu.
Cumhurbaşkanı Gül, 'pekiyi' not ortalamasıyla mezun olduğu ilkokulda, Türkçe, tarih, coğrafya, din bilgisi, tabiat bilgisi ve resim derslerinden 'pekiyi', matematik, aile bilgisi, yazı, jimnastik ve müzik derslerinden ise 'iyi' not aldı.
İlkokulu bitirdikten sonra eski Kayseri Valisi ve Milletvekili Nazmi Toker tarafından yaptırılan Nazmi Toker Ortaokuluna kayıt yaptıran Abdullah Gül, bu okulu 1965'te 'iyi' dereceyle bitirdi.
Abdullah Gül, Türkçe'den 7, tarihten 8, coğrafyadan 7, yurt bilgisinden 8, matematikten 6, fizikten 8, kimyadan 6, tabiat bilgisinden 7, iş bilgisinden 7, İngilizce'den 5, beden eğitiminden 9, resimden 6 ve müzikten 7 notuyla diplomasını aldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 116 yıllık tarihi Kayseri Lisesinin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan sonra ikinci kez gururu oldu.
Turgut Özal'ın 1945'te mezun olduğu tarihi liseyi, 2777 numaralı Abdullah Gül, 3537 diploma numarasıyla 1968'de tamamladı.
Gül'ün 10'luk not sistemine göre son sınıftaki notları şöyle:
'Edebiyat 5, matematik 8, kompozisyon 6, felsefe 6, tarih 5, coğrafya 5, astronomi 5, jeoloji 5, fizik 5, kimya 10, İngilizce 5, beden eğitimi 10, resim 7 ve milli güvenlik 6.'
Turgut Özal ve Abdullah Gül'ün başbakanlık da yapmış olmaları, Kayseri Lisesine 2 cumhurbaşkanı ve 2 başbakan yetiştiren lise olma unvanı da kazandırdı.
Tarihi Kayseri Lisesi, siyaset, sanat ve iş dünyasından çok sayıda ünlü ismi de mezun etti. Eski bakanlar Mehmet Yazar, Mehmet Saadettin Bilgiç, Korkut Özal, Mehmet Bahattin Yücel, Turhan Feyzioğlu, Naci Kınacıoğlu, Hilmi İşgüzar ile sanatçılar Emel Sayın ve Göksel Arsoy da Kayseri Lisesinden mezun oldu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün fotoğraflarıyla hazırlanan özel panolar, her 3 okulun da duvarlarında sergileniyor. Ayrıca Kayseri Lisesi bünyesinde oluşturulan müzede Cumhurbaşkanı Gül'ün okul sırası, fotoğrafı, yıllığı da yer alıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1965 yılında 'iyi' dereceyle mezun olduğu Beyoğlu'ndaki Piyalepaşa İlköğretim Okulundaki karnesi 'pekiyi' ve 'iyi' notlarından oluşuyor.
1960 yılında '1901' numarası ile Piyalepaşa İlköğretim Okulu'na kaydı yapılan Erdoğan, 1965 yılında 'iyi' derecede mezun oldu.
Mezun olduğu yıl Erdoğan'ın karnesinde, 'Türkçe', 'Yazı', 'Beden eğitimi' ile 'Hal ve gidiş' derslerinin 'Pekiyi', 'Tarih-Coğrafya Yurttaşlık Bilgisi', 'Tabiat Bilgisi', 'Matematik', Aile Bilgisi', 'Resim-İş', 'Din Bilgisi' ve 'Müzik' derslerinin de 'iyi' derecede olduğu görülüyor.
Erdoğan'ın mezun olduğu Piyalepaşa İlköğretim Okulunun 13 yıldır müdürlüğünü yapan Hasan Yıldız, okullarının kurulu olduğu alanda daha önceleri bahriye paşalarından Rahmi Paşa tarafından yaptırılan bir köşkün bulunduğunu belirterek, 1913 yılında köşkün 'İnas Numune Mektebi' adı ile öğretime açıldığını anlattı.
Yıldız, civarın kız çocuklarına eğitim veren okulun, Cumhuriyet'in ilanından sonra 'Beyoğlu 4. İlkokulu', 1949 yılından itibaren de 'Piyale İlkokulu' adını aldığını kaydetti.
Binanın durumu öğretime elverişli olmadığı için öğrencilerin Kadımehmet İlkokulu'na nakledildiğini ifade eden Yıldız, okulun 1960 yılında yeniden inşa edilerek, eğitim faaliyetine kaldığı yerden devam ettiğini bildirdi.
Hasan Yıldız, okulun adının 1968 yılında 'Piyalepaşa İlkokulu' olarak değiştirildiğini, 1997-1998 eğitim ve öğretim yılında da 8 yıllık eğitime geçtiğini anlattı.
Beyoğlu Belediye Başkanlığı tarafından okullarına ek derslik ve her kata tuvalet ilavesi yapıldığını söyleyen Yıldız, ikili eğitim veren okulda 24 derslik bulunduğunu, ancak depreme karşı güçlendirme çalışmaları nedeniyle okul binasının şu dönemde kapalı olduğunu ifade etti.
Okulun 1125 öğrencisinin Dilnihat Özyeğin Lisesi'nde eğitim gördüğünü belirten Yıldız, çalışmaların 6 ay içinde tamamlanmasını ve öğrencilerin yeniden okuldaki yerlerini almasını beklediklerini kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 3 yıl boyunca sanat tarihi dersi veren Semra Acar, Erdoğan'ın kendisinin mümessili olduğuna işaret ederek, çok aktif ve lider ruhlu oluşundan dolayı öğrencisini mümessil olarak seçtiğini söyledi. Acar, 'Ahde vefa duygusuna sahip bir insan, aradan 38 yıl geçmesine rağmen hala hocalarıyla ilgileniyor. Çok ağır bir ameliyat geçirdim; beni aradı, sordu' dedi.
Erdoğan'ın Esma Sultan Yalısı'nda düzenlediği akşam yemeğinde tüm öğretmenlerini ve arkadaşlarını bir araya getirdiğini vurgulayan Acar, 'Çok hoş bir gece oldu, eski günler anıldı, espriler yapıldı. İki yıl evvel kendisini Şam Emevi Camii'ni ziyaret ederken televizyonda izlediğimi, o camiyi gezerken sanat tarihi hocasının kulaklarını çınlatıp çınlatmadığını sordum. O da 'çınlatmaz olur muyum hocam' hep sizi andım diye karşılık verdi' diye konuştu.
Öğrencisinin 'her bakımdan ayrıcalıklı olduğunu' anlatan Acar, Erdoğan'ın lider olarak doğduğunu ve hep öyle kalacağını söyledi.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk mezunlarından olan Hayati Ülkü de Başbakan Erdoğan'ın İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde hitabet hocası olduğunu belirtti. Hayati Ülkü, 'Edebiyat öğretmenimiz vardı. Sami Uslu münazara ekibini o seçti ve Tayyip Beyi başkan yaptı. Yeşilay'ın yaptığı münazaralara okulun ekibini götürüp getirirdim. Edoğan'ın hitabeti çok kuvvetliydi. Kağıda bakmadan kendi aklına geldiği gibi düzgün konuşurdu. Şu anda kendisini zevkle dinliyorum' diye konuştu.
Erdoğan'ın diplomasını kendi elinden aldığını anlatan Ülkü, öğrencisinin edebiyat dersine özel ilgi gösterdiğini, çok okuduğunu, okuduğu kadar da futbol oynadığını söyledi.
Ülkü, Erdoğan'ın saygılı bir öğrenci olduğunu ifade ederek, 'Çok terbiyeli ve edepli bir öğrenci idi, bizi gördüğünde saygıda kusur etmez, nerede görse ceketini ilikler, hal hatır sorardı. Öğretmenleri de sevgiyle onun başını okşardı' dedi.
Erdoğan'ın çok konuşmadığını, konuştuğu zaman da düzgün konuştuğunu anlatan Ülkü, öğrencisinin özellikle o dönemde çıkan dini eserleri çok yakından takip ettiğini belirtti.
Hayati Ülkü, kendisinde öğrencisinin telefonunun bulunduğunu, ancak rahatsız etmemek için aramadığını ifade ederek, 'Kendisiyle zaman zaman yemeklerde karşılaşıyorum. 2007 yılında Nisan ayında Esma Sultan Yalısı'nda, akşam yemeğinde bir araya geldik. Bütün öğretmenler ve arkadaşları. Güzel bir anma gecesi oldu. Çok vefalı bir öğrenci olduğunu söyleyebilirim' değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı okuldan meslek dersleri hocası olan Yaşar Fersahoğlu, öğrencisinin edebiyat derslerinde başarılı olduğunu, çok güzel konuştuğu için münazara takımına başkan seçildiğini dile getirerek, 'Sporla çok ilgilenirdi, her ara tatilinde futbol oynarken görürdüm' dedi.
Arkadaşları ile çok iyi bir diyaloğu olduğunu anlatan Fersahoğlu, 'Siyasetteki başarısında takım oyunu oynamasının etkili olduğunu düşünüyorum. Bilindiği gibi futbol da bir takım oyunudur. Küçük yaştan itibaren O'nu siyasete meyilli görürdüm' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1965-1972 yılları arası İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde hem ortaokul, hem de liseden arkadaşı olan AK Parti İstanbul Milletvekili Fuat Bol, sınıf arkadaşının o zamanlarda da iyi bir hatip olduğunu, okulun münazara takımında yer aldığını söyledi.
Erdoğan sayesinde okullarının her yıl münazara yarışmalarında Türkiye ve İstanbul şampiyonluğunu kimseye kaptırmadığını, Erdoğan'ın aynı zamanda sporcu bir kişiliğe de sahip olduğunu anlatan Bol, 'Okulun futbol takımında oynardı ve aynı zamanda takım kaptanıydı. 9 numaralı formayı giyerdi. Bu sporcu kişiliğini Kasımpaşaspor'da sonra da İETT sporda devam ettirdi ve profesyonel bir sporcu oldu' şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın bir Karadenizli olarak hazır cevap ve esprili bir kişiliği olduğunu ifade eden Bol, 'Kişiliğindeki liderlik yapısının ön plana çıkması nedeniyle kendisine mahallede 'reis' denirdi' dedi.
Bol, Erdoğan'ın ortaokul ve lisede çok sayıda kitap okuduğunu vurgulayarak, münazaralarda çok kitap okuduğu için başarılı olduğunu, dünya edebiyatındaki bütün klasikleri o yıllarda okuduğunu kaydetti.
Okul arkadaşının edebiyat, hitabet ve kompozisyon derslerinde özellikle başarılı olduğunu anlatan Bol, İmam Hatip Lisesi'nin kendine özgü bir kardeşlik ruhu olduğunu, bunu da tüm arkadaşları birbirine bağladığını anlattı.
Başbakan Erdoğan ile tartıştıklarını hiç hatırlamadığını, Erdoğan'ın Rizeli olmanın verdiği tüm karakteristik özellikleri taşıdığını ifade eden Bol, 'Aniden sinirlense de hemen söner, asla kin tutmaz. Özellikle çok vefalı bir arkadaşlık anlayışı vardır. Arkadaşlarına sahip çıkar, iyi ve kötü günlerinde birliktedir. Öğretmenlerine karşı da çok vefalıydı hatta geçen sene İstanbul İmam Hatip'teki hocalarımızı buldurdu ve yemekte bir araya getirdi' şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1967-1968 ders yılında İstanbul İmam Hatip Lisesi'nin ortaokul bölümünden sınıf arkadaşı olan gazeteci-yazar Abdurrahman Şen de Erdoğan'ın sosyal faaliyetlerde aktif lider bir öğrenci olduğunu belirterek, 'Tayyip okulun münazara, voleybol, futbol, atletizm ve tiyatro takımlarında vardı. O zamanlarda da iyi bir hitabet yeteneği olduğu için münazara takımında yer alırdı ve bizim okul liseler arası münazaralarda birinci olurdu' dedi.
Şen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir yıl boyunca aynı sınıfta okuduğunu, ancak kendisi sınıfta kalınca sınıflarının ayrıldığını, okulun sosyal etkinliklerinde daima birlikte olduklarını belirtti.
Erdoğan'ın okuldaki dersleri açısından vasatın üstünde bir öğrenci olduğunu, ama okuldaki sosyal faaliyetlerde çok aktif olduğunu anlatan Şen, şöyle devam etti:
'O yıllarda okullarda sosyal faaliyetler çok yoğundu. Özellikle Spor Sergi Sarayı'nda münazara, futbol, güreş, voleybol ve tiyatro gibi dallarda okullar arası yarışmalar yapılırdı. Biz İstanbul İmam Hatip Lisesi olarak bu faaliyetlerde hep ilk üçe girerdik. Özellikle lisede Tayyip okulun münazara, voleybol, futbol, atletizm ve tiyatro takımlarında vardı. O zamanlarda da iyi bir hitabet yeteneği olduğu için münazara takımında yer alırdı ve bizim okul, liseler arası münazaralarda birinci olurdu. Artık son yıllarda bazı okullar hep biz kazanıyoruz diye katılmamaya başlamıştı.'
Erdoğan'ın lider ruhlu bir kişiliği olduğunu ifade eden Şen, kendisinin bu liderliği siyasette de devam ettirdiğini ve en üst noktaya geldiğini söyledi.
Sosyal yönü güçlü bir öğrenci olduğu için Erdoğan'ın öğretmenleriyle de iyi bir ilişkisi ve diyaloğu olduğunu anlatan Abdurrahman Şen, okuldaki aktivitelerde gösterdiği üstün başarılarının öğretmenler tarafından takdir edildiğini kaydederek, 'Sosyalleşmemizde 1968 yılında üye olduğumuz Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) çok etkili oldu. Orta öğretim komitesinde rahmetli Yücel Çakmaklı sayesinde kurulan çok başarılı bir tiyatro kolu vardı. Orada kitaplar okunur, değerlendirmeler yapılırdı. Folklor kolu vardı. İmam hatipliler olarak folklor ekibi kurmuştuk. Tayyip o dönemde de şiirler okurdu ve çok başarılıydı. MTTB'nin liseler arası şiir okuma yarışmasında her yıl bizim okul birinci olurdu. Tayyip de o şiir okuyan ekibin içindeydi. O zamanlar ağırlıklı olarak Mehmet Akif'ten okumayı sever, özellikle 'zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem' bölümünü her yerde okumayı ayrıcalık sayardı' dedi.
Şen, ortaokul sınıf arkadaşının okumayı çok sevdiğini, bu nedenle Erdoğan'ın okulun kitaplık kolunda yer aldığını, özellikle Türkçe ve kompozisyon derslerinde daha başarılı olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Tayyip'le kitaplık kolundaydık. O yıl uzun zamandır el sürülmeyen okulun kitaplığını bir kaç gün kitaplığa kapanıp düzenledik. Bir gün Tayyip'ten bir kitap aldım. Baktım kitabın ilk sayfasında bir kaşe vurulmuş, Erdoğan kitaplığı, numara var. Bunu niye böyle yaptın dedim. 'Aldığım kitaplara numara veriyorum böylece aldığım kitapların sırası belli oluyor' dedi. Ben de ondan sonra bir kaşe yaptırdım ve uzun bir süre bu şekilde kitaplarımı numaralandırdım. Ta o zamandan bir farklılığı vardı.'
Bugün de ilişkilerinin sürdüğünü ifade eden Şen, 'Çok fazla sosyal aktivitede birlikte olduğumuz için sıradan bir sınıf arkadaşlığının ötesinde bir yakınlığımız vardı. Herhangi bir yerde karşılaştığımızda yine samimi olarak selamlaşırız. Hatta bir keresinde karşılaştığımızda o bana 'naber Apo' demiştir. Ben de ona 'iyi Tayyip' demişimdir ve korumalar beni uyarmıştır. Başbakanla böyle konuşulur mu diye...' şeklinde konuştu.
Arkadaşının, yakın çevresiyle baş başa kaldığında, aslında çok esprili olduğunu ifade eden Şen, 'bugün Erdoğan'ın sinirli, sert bir üslubu var şeklinde eleştirilmesine bir anlam veremediğini' kaydetti.
Bu zamana kadar Milli Gazete, Bulvar, Zaman ve Yeni Asya gibi gazetelerde çalışan ve köşe yazarlığı da yapan Şen, her yıl okullarının yemekhanesinde kahvaltı toplantıları düzenlediklerini, Erdoğan'ın bu kahvaltılara Belediye Başbakanı iken düzenli olarak katıldığını, ancak Başbakan olduktan sonra bu kahvaltılara katılma imkanı bulamadığını söyledi.
Gazeteci Abdurrahman Şen, o dönemde okullarındaki sosyal faaliyetlerin kendilerini daha dışa dönük kıldığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
'O dönemde okullar cumartesi günleri öğlene kadar açıktı. Cumartesi günleri okulda 'Biz bize geceleri' düzenlerdik. Biz Bize Geceleri Kur'an-ı Kerim okunarak açılır, arkasından şiirler okunurdu. Bazen Nevzat Yalçıntaş gibi hocalar, Ahmet Kabaklı gibi gazeteciler gelir yarım saatlik konferanslar verirlerdi. O konferansın arkasından da yarım saatlik tiyatro gösterisi yapılırdı. Biz hayatımızda hiç tiyatro görmeden, hiç tiyatroya gitmeden tiyatro yaptık. Yıllar sonra bunu Nejat Uygur'a anlattığımızda 'zaten tiyatro bu' demişti ve bizi çok onurlandırmıştı. Bu tiyatro oyunlarında Tayyip de vardı.'