Doç. Dr. Bülent Şam. Adli Tıp Kurumu Morgu'nda tam 16 yıldır otopsi yapıyor. Bugüne kadar 25 bin cesede otopsi yapan adli tıp uzmanı Doç. Dr. Bülent Şam, 'Dünya üzerinde benden daha çok otopsi yapan başka bir doktor daha yok' diyor. Şam'ın en zor işi, akşam yemek yediği bir arkadaşına ertesi gün otopsi yapmak olmuş
İstanbul'da her gün ortalama 250 ölüm vakası yaşanıyor. Bunların bir çoğu 'normal' ölüm olarak kayda geçse de içinde şüpheli olan ölümler, otopsisi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderiliyor. Adli Tıp uzmanları, İstanbul'da yalnızca bir merkez olması nedeniyle, yoğun bir mesai ile çalışıyor. Uzmanlar, günde 15 ila 20 otopsiye giriyor.
Tam 16 yılını Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi'nde geçiren Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. Bülent Şam, Türkiye'de morgda en çok çalışan uzman. İstanbul'da geçen yıl 4 bin 200 otopsi yapıldı. Ancak bu rakamın bu sene daha da artmasını bekliyor Doç. Dr. Bülent Şam. Bu artışın en temel sebebinin nüfus artışı olduğunu belirtiyor ve 2010 yılında İstanbul'daki otopsi rakamının 5 bini geçeceğini düşünüyor. Otopsiye gelen vakaların en çok ateşli silahla öldürme olduğunu belirten Bülent Şam, en büyük sorunlarının, otopsi yapılacak cesede, uzmanlardan önce müdahale edilmesi olduğunu söylüyor.
Bülent Şam artık hiç bir cesetten, durumu nasıl olursa olsun, etkilenmemeyi öğrenmiş. Etkilendiği tek şey ise oğlunun cesedini almaya gelen bir annenin ağıtı. Şam çok acı olaylar yaşadığını anlatıyor: 'İstanbul'da tek merkez olmasından ötürü her olay buraya gelir ve kaçınılmaz olarak tanıdığınız insanlar da çıkar. Mesela bir keresinde bir vaka geldi. Otopsiye girdim baktım ki bir önceki akşam beraber olduğumuz, yemek yiyip sohbet ettiğimiz arkadaşım. Kendisi yeni taşındığı apartmanında merdivenlerden düşerek vefat etmiş. İnsanlar hırsız zannetmiş. Aslında yasal olarak tanıdıklarımızın otopsisine girmemek gibi bir hakkımız var. Ancak insan dayanamıyor. Sevdiğiniz, önemsediğiniz biri. Nasıl öldüğünü bilmek istiyorsunuz. Biz cenaze yakınlarına her şeyi söylemeyiz. Ama bir de beni düşünün. Masada ki arkadaşım ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorum. “
Yaptığı işin sosyal hayatında ki davranışlarını da etkilediğini inkar etmeyen Şam, 'Yolda giderken, araba kullanırken bile daha dikkatli davranıyorum. Asla kimseyle münakaşa etmem, çünkü önüme benzer nedenle öldürülmüş bir çok vaka geliyor. Sosyal hayatında daha temkinliyim. Hayata karamsar baktığım zamanlar da oluyor. Çünkü bizler dünyanın hep kötü yüzüyle ilgileniyoruz. İnsanların bilmedikleri şeyleri biliyoruz.” Şam, bu psikolojiden oğluyla balığa giderek kurtulduğunu söylüyor. Şam otopside en zor olan şeyin çocuk otopsileri olduğunu dile getirirken kendi çocuğu dünyaya geldikten sonra bu zorluğun daha da arttığını anlatıyor. Şam sözlerine şöyle devam ediyor: 'Kaza sonucu ölen çocukları görüyorum, merdivenden düşüyorlar, kaza geçiriyorlar ve daha bir sürü şey. Kendi çocuğum geliyor gözümün önüne.” Şam bir de çocuğuna mesleğini nasıl anlatacağı konusunda hala endişeli. “Uzun süre beni sadece doktor olarak bilecek. Belirli bir yaşa kadar ona mesleğimi tam olarak açıklayamayacağım. Hazır olduğunu hissettiğim anda ona söyleyeceğim ama onu da nasıl yapacağım bilmiyorum.” diyor. Eşinin her zaman kendisine destek olduğunu da söyleyen Şam, ani gelişen bazı olaylara onu da götürürdüğünü ve arabana kendisini beklediğini söylüyor. Ancak ona özellikle çocuk olayları hakkında hiç bir şey anlatmadığını dile getiriyor.
Otopsiye gelen vakaların neredeyse hepsinin çözüldüğünü belirten Şam, ölüm nedeni anlaşılamayan otopsi oranının Türkiye'de düşük olduğunu söylüyor. “Kusursuz cinayet yok' diyen Şam, 'Her temas iz bırakır şeklinde bir Lockard prensibi var. Kişi veya kişiler her ne kadar çözülemez bir cinayet işlediklerini düşünseler de mutlaka bir iz bırakırlar. Mesela bir işçinin inşaattan düştüğü söylendi. Kafatasını açtık, çok fazla kırık vardı. İçeride küçük bir tornavida parçası bulduk. Dava çözülmüştü. Sonra öğrendik ki bir arkadaşıyla kavga etmiş ve arkadaşı tornavidayı kafasına saplayıp yüksekten düşme süsü vermiş.'