1973 yılında adım attığı siyasete böyle veda etmemeliydi Deniz Baykal.
Eşi, çocukları, torunları ile çizdiği mazbut aile babası görüntüsünün tam aksi bir olayla finali yapmamalıydı.
Peki bu bir final mi?
Önce bir durum tespiti yapmakta yarar var: Bu görüntüler ortaya çıktıktan sonra yol alamazdı Deniz Baykal. Bırakın referandum için meydanlara çıkmayı, seçim çalışmaları için halkın karşısına çıkmayı, milletin yüzüne bakmakta bile zorlanırdı. Hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmeye çalışsa CHP'de kırılmalara neden olabilirdi. İstifa açıklamasının sıcaklığı ile dökülen gözyaşlarına,"Gitme" çağrılarına aldanmamak lazım. Bir CHP var bir de CHP hakkında da karar mercii olan bir "Derin CHP" var. Ortaya dökülen bunca rezaletten sonra, kapalı kapılar ardında "Derin CHP"nin istifa olmadan bu işin temizlenmeyeceği kanaatinde olduğu söyleniyordu. Öyle de oldu.
Şimdi ise Ankara kulislerinin iyimser senaryosunu aktarayım.
Kurultay tarihi çok yakın olduğu için yeni bir lider adayının çıkarılması gerçekçi bulunmuyor. CHP delegeleri tek aday olarak Deniz Baykal'ı gösterir, 1100 delegenin imzasını alan parti yöneticileri Baykal'ın kapısına dayanır ve kongre salonuna girmeden Genel Başkan seçilmesi sağlanır. Buna, "Angora Formülü" deniliyor.
İkincisi ise solun Willy Brand'ı olması. Danışmanı ajan çıkınca istifa etmek zorunda kalan Willy Brand, siyaset dışı kaldığı dönemde "akil adam" kimliğini koruduğu için Sosyalist Enternasyonel toplantısında genel başkanlığa seçilmişti. Buna da Willy Brand modeli deniliyor.
Tabi bunlar olayın sıcaklığı ile yapılan değerlendirmeler. 1998 seçim mağlubiyetinden sonra istifa edip, sonra daha güçlü olarak dönen Baykal'ın istifa etmeden geri dönüş için şartları dizayn ettiği değerlendirmesinde bulunanlar da azımsanacak sayıda değil.
Hatta önce Mustafa Sarıgül'ü hedef gösterip, sonra hızla iktidarı kendisine komplo kurmakla suçlamasını da buna yönelik bir çaba olarak gösteriyorlar.
Kaset olayı kendisine iletildiği andan itibaren müthiş bir siyasi ahlak örneği sergileyen Başbakan Erdoğan'ı da kızdırıp, cevap verme zorunda bırakan bu tavır.
Başbakan karşılaştığı itham karşısında serinkanlılığını kaybetmemek için açıklamasını yazılı bir metinden okumak suretiyle yaptı. Başbakan, "Hezeyan bataklığında debelenmektedir" sözü ile noktayı koyduğu açıklamasında soru kabul etmeyerek, yine de polemik kapısını açmamaya çalıştı.
Şimdiye kadar üzerinde durulmayan bir başka değerlendirmeye göre ise, Baykal'ı bir kasetle götürenler, CHP'nin başına kimi getireceklerini de hazırladılar. Bu bir komplo değil, bir projeydi. Kasetin yayınlanmasıyla birlikte bir sürecin düğmesine basıldı.
Bu sadece referandumu hedefleyen bir proje değil. Eğer kaset mühendisliği tutar, kaset marifetiyle CHP'yi rehabilite etme projesi başarılı olursa, ikinci aşamaya geçilecek. Hedefte erken seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar uzanan uzun vadeli bir proje var. Ergenekon avukatlığına soyunmak dahi Baykal'ı kurtarmaya yetmediğine göre, kasetle götürenler, kasetle kimi getirecekler ona bakmak lazım. Yakında onun pazarlaması başlarsa kimse şaşmasın.