İnsanların vahşi zevkler için kobay olarak kullanıldıkları 'Rollerball', 'Running Man', 'Deathsport', 'Mad Max' ve 'Death Race 2000' gibi klasikleşmiş bilim-kurgulardaki kötücül gelecek tasavvurunun izinden giden 'Oyuncu', soluk kesici bir görsel efekt bombardımanının arasında 'şiddet içerikli oyun furyası'na yönelik ahlâkî eleştiriler yapmayı da ihmal etmiyor.
William F. Nolan'ın 1970'lerin ortalarında piyasaya çıktığında büyük sükse yapan romanı, yine o dönemde MGM şirketi tarafından önce yüksek bütçeli bir sinema filmine, hemen ardından da televizyon dizisine dönüştürülmüştü.
Ancak, görünürde son derece demokratik olup ardında ise katıksız bir faşizm barındıran bu fütüristik ülkenin “kafası lüzumundan fazla çalışan” bir yurttaşı, yaşı 30'a doğru yaklaşmakta olan Logan “Ben, kaderim ne kadarına izin veriyorsa o kadar yaşayacağım, size ne benim ömrümden” diyerek başkaldırıyor ve ona inanan bir kaç arkadaşıyla birlikte sistemi tehdit eden bir “özgürlük savaşçısı”na dönüşüyordu.
Bu hafta sonu gösterime giren yerli ve yabancı 7 yeni film arasından seçtiğim “Oyuncu” da aynı karamsar bakışın, kötücül gelecek tasavvurunun günümüzün akıl ve algı sınırlarını zorlayan görsel efektleri eşliğinde salonlara arz-ı endam ettiği kayda değer örneklerinden birini oluşturuyor.
Sonuç itibarıyla, “Faşizmin doğurgan karnı, yakın gelecekte gayrımesru bir çocuk daha dünyaya getirecek ve adı 'yüksek teknoloji' olacak bu çocuk da insanlığa mutluluk vermekten ziyade kök söktürecek” tezini savunan “Oyuncu”, anlattığı öyküyle gösterişli öncüllerinin söylediklerinin üzerine çok da fazla bir yeni söz ekleyemese bile en azından sözünü ettiğim teknolojik cambazlarıyla izlenmeyi hak ediyor. Yalnız, tasvir ettiği hastalıklı geleceğin doğal bir cürufu olarak kullandığı kadın çıplaklığı ve cinselliğe özellikle dikkat; her ne kadar söz konusu imajları uyarıcı bir mesaj dahilinde kullanmaya çabalıyorsa da bu yönüyle mütedeyyin izleyiciyi rahatsız edebilir.