Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, baz istasyonları, diğer telekomünikasyon cihazları, cep telefonu gibi sistem ve cihazların, kullandıkları frekans değerleri nedeniyle, “hiçbir şekilde” iyonlaştırıcı, yani radyasyon yayma özelliğine sahip olmadıklarını söyledi.
Tayfun Acarer, “Hücresel Sistemler, Baz İstasyonları ve Etkileri” başlıklı bilgi teknolojileri konferansında yaptığı konuşmada, Türkiye'de mobil sektörde dünkü rakamlara göre, 67 milyon aktif abone, 107 milyon beyaz listede kayıtlı cep telefonu, 7 milyon kara listede cep telefonu bulunduğunu, sistemin altyapısını teşkil eden değişik ekipman ve yaklaşık 36 bin adet baz istasyonunun şu an mobil sektörün teknik ekipmanını oluşturduğunu söyledi.
Türkiye'de sektörün donanım ve yazılım olarak hacminin 2008 yılı sonu kayıtlarına göre 31 milyar dolar olduğunu kaydeden Acarer, Türkiye'nin bu haliyle gelişen ve artan trendiyle dünyanın en büyük mobil sistemlerinden birine sahip bir ülke olduğunu vurguladı.
Acarer, şu an penetrasyon oranının, yüzde 93-94 olduğunu, 3G lisanslarının verilmesiyle birlikte, bu yılın ikinci çeyreğinden sonra penetrasyonun yüzde 100'ü geçeceğini bildirdi.
Mobil sistemin alt yapı ve üst yapıdan meydana geldiğini dile getiren Acarer, sistemin alt yapı öğelerini, santraller, baz istasyonları ve bunlar arasındaki transmisyon ortamı olarak sıralayarak, kullanılan makinelerin da üst yapıyı oluşturduğunu anlattı. Acarer, üst yapının alt yapının kalitesine ve kapasitesine bağlı olduğunun altını çizdi.
Bugün kullanılan teknoloji olarak baz istasyonları, santraller örnek alındığında, bunların teknik yapılarına uygun olmadığı takdirde mobil sistemin kullanılamadığına işaret eden Acarer, 3G ve 4G'nin de kullanılamayacağını vurguladı.
Tayfun Acarer, neden 4G lisanslarının verilmediğine dair eleştirilerin yer aldığını hatırlatarak, “Merak ettiğim bir şey var; Dünyada 4. Nesil kullanan hiçbir ülke var mı? Önümüzdeki yıl 4. Nesile geçeceğiz diyen bir ülke var mı? Bu eleştirileri ben fazla incelenmeden, şahsi görüş diye nitelendiriyorum” dedi.
2001 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve o zamanki adıyla Telekomünikasyon Kurumu olarak, ortak bir çalışma yaptıklarını ve bir yönetmelik hazırladıklarını aktaran Acarer, bu yönetmeliğin baz istasyonlarıyla ilgili kısmında, bunların kurulumu, ölçümü ve denetlenmesiyle ilgili konuları detaylı bir şekilde belirlediklerini ifade etti.
Acarer, şöyle devam etti:
“Söz konusu yönetmelik kapsamında 10 kilohertz ile 60 gigahertz arasında yani iyonlaştırmayan bant olarak tanımlanan usul esasları belirledik. Ve Türkiye'de yaklaşık 100 bin adet sabit telekomünikasyon cihazı tespit edildi ve bunların da yaklaşık 36 bin adedi baz istasyonlarını teşkil ediyor. Baz istasyonları, diğer telekomünikasyon cihazları, cep telefonu gibi sistem ve cihazlar, altını çizerek söylüyorum, kullandıkları frekans değerleri nedeniyle, yani 10 kilohertz ile 60 gigahertz, bu bant içinde kaldıkları için hiçbir şekilde iyonlaştırıcı, yani radyasyon yayma özelliğine sahip değiller.
60 gigahertzin üzerine bir kritik nokta var. 60 gigahertzin üstü eğer çok ciddi kontrollü şekilde kullanılmazsa, bunun üstündeki yüksek enerjili, örneğin x ışınları, gama ışınları gibi iyonlaştırıcı yani hücre yapısını bozan ışınlar, bu yönetmeliğin ve bizim kontrol alanımızın dışında olarak belirlendi.”
Düşük enerjili ve düşük frekanslı olan mobil iletişim sistemlerin, yani şu anki kullanılan teknolojinin neden olduğu elektro manyetik dalgaya radyasyon demenin doğru olmadığını görüşünde olan Acarer, elektrikle çalışan her şeyin elektromanyetik dalga ürettiğini kaydetti.
Acarer, elektromanyetik dalga şiddetinin cihazdan cihaza değiştiğini belirterek, “Örneğin bir saç kurutma makinesinin yaydığı elektromanyetik dalga miktarı, bir cep telefonundan hatta baz istasyonundan çok çok daha fazladır” dedi.
Söz konusu yönetmeliğe göre ölçüm yapacakları cihazlarla ilgili limit değerleri belirlerken dünyada iyonize olmayan radyosyon limitlerini belirleyen ve “en güvenilir” kuruluşlardan biri olarak kabul edilen Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonunun (International Commission of Non-Ionizing Radiation Protection- ICNIRP) referans değerlerini dikkate aldıklarını, Avrupa'daki, dünyadaki pek çok ülkenin bu değerleri dikkate aldığını anlattı.
Acarer, bu kuruluşun temel limit değeri olarak çalışanlar için 10 kat, genel halk için ise 50 kat koruma öngörüldüğünü kaydederek, “Türkiye'de halen yürürlükte olan 2001 yılında hazırlanan yönetmelikte ise biz bu kuruluşun belirlediği değerlerden 4 kat daha fazla koruyucu değerleri dikkate aldık” diye konuştu.
Yönetmelikle her baz istasyonu için güvenlik sertifikası zorunluğu getirildiğini, ölçümler yaptıklarını, bölge müdürleriyle yaptıkları toplantılarında ilk kontrol ettikleri faaliyetlerin başında ne kadar ölçüm yaptıkları, değerlerin geldiğini anlatan Acarer, Türkiye'de yaklaşık 36 bin baz istasyonunun tamamının bu ölçümden geçtiğini bildirdi.
Tayfun Acarer, “Ülkemizde bu yönetmelik çerçevesinde, ICNIRP'nin belirlediği değerlerden de 4 kat daha emniyetli, bu değerler içinde olduklarından, güvenli alanda bulunduklarından vatandaşlarımızın hiçbir şüphesinin olmaması gerekir” dedi.
Dünya Sağlık Örgütünün 1996 yılında başlattığı çalışmalar sonucunda, 60 gigahertze kadar olan ve özellikle mobil teknolojinin kullandığı frekans bantlarında bir zararın tespit edilmediğini açıkladığını aktaran Acarer, çalışmaların halen devam ettiğini, örgütün ICNIRP'nin değerlerinde 2 kat iyileştirme istese dahi, kendilerinin zaten 4 kat emniyetlisini oluşturduğunu söyledi.
İnternet konusunun enine boyuna tartışılması gerektiğine dikkati çeken Acarer, “İnternet yaşantımıza o kadar hızlı bir şekilde girdi ki ve bundan sonra özellikle 3. nesil lisanslar verilip de 3. nesil alt yapısı kurulduktan sonra internetten o kadar ayrı kalamayacağız ki, mutlaka ve mutlaka bununla ilgili düzenlemelerin yapılması gerekir diye düşünüyorum. Bu düzenlemelerin sansür olmaması gerekir diye düşünüyorum” diye konuştu.
Acarer, 5651 sayılı Kanunda asıl amacın çocukların zararlı içerikten korunması olduğunu anlatarak, başka düzenlemelere de ihtiyaç olacağını düşündüğünü ifade etti.