'Ramazan İstanbul' projesi içinde yer alan ve İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü uhdesinde bulunan eserlerden oluşan 'Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler' isimli sergi 19 Eylül'e kadar ziyaret edilebilecek
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın destekleriyle hayata geçirilen “Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler” sergisi, 16 Ağustos Pazartesi günü, İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili'nin ev sahipliğinde açılmıştı. 19 Eylül Pazar gününe kadar Topkapı Sarayı 2. Avlu Has Ahırlar Sergi Salonu'nda ziyaret edilebilecek “Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler” adlı sergide; Osmanlı İmparatorluğu'nun, padişahlar, devlet büyükleri, İslam alimleri ve kanaat önderlerinin türbelerine ait 120 adet paha biçilemez tarihi ve kültürel miras eseri, ilk kez bir arada sergileniyor.
Açılışın ev sahibi konuşmada İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili yaptığı konuşmada “Türbeler Müzesi Müdürlüğünün deposunda birçok eser bulunmaktadır. Bu sergi ile gizli kalmış eserlerin küçük bir bölümü ortaya çıkartılmıştır. Bundan sonraki amacımız türbelerimizin içinde bulunan eserlerin sergileneceği bir müzenin gerçekleştirilmesidir” dedi.
İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü'ne bağlı 117 türbe bulunduğunu ve buralardaki eşsiz eserlerin daimi olarak sergilenmesine yönelik müze ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz bu müzenin meydana getirilmesine yönelik çalışmalar sürdürdüklerini söyledi.
Sergide; Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülmecit'in kendi hat ve levhaları yer alıyor. Ayrıca, Settare-i Şerif (Kabe iç örtüsü), Aziz Mahmut Hüdai, Karacaahmet, Yahya Efendi, Sümbül Efendi gibi İslam alimlerinin seccade, hırka, takke gibi kişisel eşyaları bulunuyor. Uzun süren çalışmalar sonucunda türbelerin hazinelerinden örnekleri bir araya getiren serginin danışmanlıklarını Edebiyatçı-Yazar Beşir Ayvazoğlu ile İstanbul Türbeler Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz yapıyor.
Tıpkı Mısırlıların piramitleri, Yunanlıların lahitleri ya da Friglerin tümülüsleri gibi türbeler de İslamiyet sonrası Türkler için, ölümün ve yaşamın aynı yerde kutsandığı şaheserleridir.
Orta Asya'dan Anadolu'ya Türklerin çeşitli dinlerin örtüsü altında yaptıkları yolculuklarda yaşam ve ölümün aynı yolculuğun farklı aşamaları olarak addedilmesi her zaman önemli bir yer etmiştir. Bunun göstergesi olarak devlet büyükleri, âlimler ve önemli kimseler adına dönemin mimari özelliklerini ve estetik anlayışını yansıtan anıt mezarlar inşa edilmiştir.
İbret abidesi olan türbelere yapılan sürekli ziyaretler güçlü bir gelenek haline gelmiş ve bu gelenek büyük hizmetleri dokunmuş kişileri yâd etmek, hizmetlerinin gelecek nesillere örnek olmasını sağlamak ve onları “ölümsüz” kılmak için yüzyıllar boyunca sürdürülmüştür.