Dirilişin provasıdır

Mustafa Çalışan
00:0030/10/2010, Cumartesi
G: 30/10/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
Dirilişin provasıdır
Dirilişin provasıdır

Hem bedenen hem de malen yapılan bir ibadet olan haccın atmosferine giren her insan, daha yolculuk başlamadan önce dünya ile olan ilgisini en alt düzeye indirir. Dünyaya ait sorumluluklarını yerine getirir, dondurur ve belli bir süre için buradan uzak kalma psikolojisine girer. Allah'a yönelerek geldiği Arafat'ta adeta öldükten sonra dirilmenin ve haşir aleminin küçük bir örneği yaşanır.

Hac, sözlük anlamı olarak "saygıdeğer makamları arzu ederek ziyarette bulunmak" demektir. Diğer yandan hac, dinî bir terim olarak “Hac niyeti ile ihrama girmek, belirli bir zamanda Arafat'ta bir miktar durmak ve Kâbe'yi usulü dairesinde tavaf ederek ziyaret yapmak” anlamına gelir. Hacca gidip bu vazifeyi yerine getirenlere “Hacı” denir. “Hacılar” anlamında, çoğul olarak “Haccac” kullanılır.

Hac, Peygamber Efendimiz'in (SAV) Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden 9 yıl sonra farz kılınmıştır. Haccın bedenen ve malen, yani hem fizikî güçle, hem de ekonomik güçle yerine getirilmesi münasebetiyle diğer farzlardan ayrılan yönü vardır. Haccın diğer ibadetlerden bu cihetle ayrılması niyette de kendini göstermektedir: “Allah'ım, hac yapmaya niyet ediyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle” şeklinde farklılık ortaya çıkmaktadır.

Hac ibadetinin tek gayesi, tek maksadı Allah'ın rızasını kazanmak, onun razı olabileceği bir kul olabilmektedir. Bu maksada ulaşabilmek için milyarlarca lira masraf edilir, çok ciddî sıkıntılar çekilir, uzun bir zaman harcanır, maddî ve manevî anlamda dünya ile irtibat kesilip, bir kefen giymişçesine herşeyden soyutlanıp, Alemlerin Rabbi'ne yönelilir. Kalp ve ruh bütünlüğü içinde nuran bir iklim yaşanılır. Bu açıdan bakıldığında, hac vesilesi ile insanın pek çok kazanımları olur. Bu kazançlardan bazılarını şöyle ifade edebiliriz:

İNSANI ADETA MELEKLEŞTİRİR

Hac atmosferine giren her insan, daha yolculuk başlamadan önce dünya ile olan ilgisini en alt düzeye indirir. Dünyaya ait sorumluluklarını yerine getirir, dondurur ve belli bir süre için maddî dünyadan uzak kalma psikolojisine girer. İhrama girmekle birlikte başlayan bu farklılık haccın her bir rüknünde, icra edilen her vecibede bu psikolojik dalga kendini hissettirir. Arafat'ta adeta öldükten sonra dirilmenin ve haşir aleminin küçük bir örneği yaşanır. İnsanın hac süresince yaptığı tek iş vardır: Rabb'ine kesintisiz ibadet etmek. Gece-gündüz demeden, hiçbir engel tanımadan dünyasında hep ibadet vardır. Zaten oraya da ibadet için gitmiş değil midir? Yoksa herhangi bir turistik gezi için gidecek olsaydı bu bölge tercih edilmezdi. Meseleye bu açıdan baktığımızda, hacda insan melekleşiyor, adetâ ruhanileşiyor.

SABIR İMTİHANIDIR

Hac süresi boyunca hacılar o kadar çok sıkıntı ile karşı karşıya kalıyor ki, bunları saymakla bitiremeyiz. Bu arada şeytan da durmaksızın insanları doğru yoldan çıkarmaya çalışır durur... İşte bu arada hacılar bir büyük sabır imtihanıyla muhatap olmaktadır. Bunun için de ibadet süresince herkes birbirine “Hacı sabır, sabır ya hacı” telkininde bulunmaktadır. Zaman zaman açlık, susuzluk, ter, yorgunluk, izdiham, kalabalık gibi birçok beşerî sıkıntıların muhatabı olmaktadır. Kısaca hac ibadeti, bir sabır imtihanıdır.

SEVGİ VE ŞEFKATİ ÖĞRETİR

Hac esnasında en katı kalpli insanlar dahi bir diğerini hoşgörülü olmaya mecbur olduğundan bu insandaki sevgi ve şefkat damarlarının ön plâna çıkmasını sağlamaktadır. Yani hacca gelen yüz binlerce insan ortak gaye olan “Allah rızası için” oradadırlar. Hiç kimsenin başka bir emeli yoktur. O halde anlayışları, kültürleri, gelenek ve görenekleri birbirinden farklı olan bu insanlara niçin kızalım, niçin onları incitelim, niçin üzelim anlayışı sevgi ve şefkat damarlarımızın gelişmesine güzel bir fırsat teşkil etmektedir.

ORTAK PAYDAYI GÖSTERİR

Hacda her insan aynı ibadetleri, aynı eylemleri, aynı ritüelleri yapmak durumundadır. Yani aynı Kâbe etrafında tavaf yapılır, aynı zemzem kuyusundan içilir, aynı Sefa ile Merve arasında yürünür/koşulur, aynı yerde Arafat'a çıkılır, aynı şeytan taşlanır, aynı mekânlarda namaz kılınır… O halde bunca ortak paydada buluşma, birlikte hareket etme zarureti varken, niçin bunun gereği olan pozitif düşünceyi, müspet hareketi kendimize ölçü yapmayalım? İşte bu bağlamda hac her insana ortak paydada buluşma ve birlikte yaşama öğretisini kazandırır.

KARŞILIKSIZ VERMEKTİR

Hacca giden insan sırf ibadet maksadıyla ciddî rakamlarda para harcar. Ortalama bir Haccın masrafı 2,500 dolardır; yani 4 milyar Liranın üzerindedir. Ve bu para dünyevi anlamda geri dönüşü olmaksızın harcanmaktadır. Tek taraflı olarak ve hür iradesiyle hacılar böylesine ciddî bir meblağı seve seve harcamaktadır. Bu da insandaki karşılıksız verme duygusunu geliştirir. Allah rızası için harcama, hiç birşey beklemeksizin verebilmek apayrı bir duygudur. Bu duygu insanlardaki yardımlaşma, başkalarına verebilmek, ihtiayç sahiplerinin derdine derman olmak gibi neticeleri doğurur. Hacda mümkün olduğunca fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine sadaka, tasadduk gibi yardımlar yapılır. Bu güzel hasletler tabiatıyla insanın hac dönüşündeki hayatına da yansıyacaktır. Böylece de toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ruhu gelişecektir.


Ruh tekbirlerle miraca yükselir

İslam alimleri namaz ve hac ibadetini bir nevi miraç hükmünde müteala etmişlerdir.

Hacdaki ve namazdaki Allahu Ekber lafızları manen ve hayalen veya niyeten insanı bu dünya aleminden çıkartıp yüce ve ötelerin ötesi bir alem atmosferine sokar. Manevi bir mertebe ile külli bir ubudiyet makamına eriştirir. Bu duygu iklimi hacda çok yoğunlaşmaktadır. Hacılar içinde bulundukları her türlü dünyevi halden uzaklaşarak kendilerini huzura kabul edilmiş olmanın manyetik alanında hissederler.

Lebbeyk ve Allahu Ekber sedaları her hacıda farklı olmak üzere derece derece, kademe kademe hissiyatının ve duygu yükünün algısına göre manevi bir terakkiye vesile olur. Binlerce hacının ortak ibadet heyacan ve helecanı o atmosferde ferdi olmaktan çıkıp külli bir ibadetin ortağı, paydaşı haline getirir. Adeta insan Cenab-ı Hakk'ın Kemalat-ı Kibriyası'nı, Külliyet-i Rububiyeti'ni mana olarak yaşar.

KUTLU MAKAMA YELKEN AÇMAK

Hac süresince getirilen tekbirler, telbiyeler, salavatlar o insanı manen bir nevi miraç makamında yaşattırır. Miraç; yükselmek, yücelmek, Allah'ın huzuruna çıkış manasını taşır. İşte bu hal; niyet ve tasavvur veya hayal boyutuyla çok daha engin, yüce, ulvi, kutlu bir makama yelken açtırır. Hac atmosferinde bir hacı, ne kadar ami de olsa, ne kadar cahil de olsa, ne kadar ilmi derinliği olmasa da bir nevi kat'ı meratip eder, umumi atmosfer o zatı arzın Rabb-i Azimi'ne müteveccih kılar, böylece bir ubudiyet-i külliye ile müşerref olur. Diğer yandan hac vesilesiyle açılan Cenab-ı Hak'la birlikte olabilme halet-i ruhiyesi İslam hakikatını, şeriatın hükmünü yerine getirmiş olmanın verdiği gönülden, kalbten, ruhtan gelen metafizik elektrikler hacılara dalga dalga manevi miraç; yani yücelme, yükselme haz ve hissini yaşatır.

ALLAH'IN RIZASINA ERİŞMEK

İnsan kulluk daireleri içinde haccın her bir safhasında, rükunlarında hayret ve dehşet ve heybet duyguları içinde kalır ve adete Arafat Meydanı'nda haşir ve neşri yaşar. Öldükten sonra dirilmenin ne anlama geldiği bu duygular ve iklim içinde çok daha fazla yakini manada idrak edilir. Bu bakış açısıyla hacılar birbirlerine dua ederler. Duası kabul olunan hacılar zümresinden olmayı dilerler. Bunun içindir ki, hacca gidenlere 'bize de dua et' talebinde bulunulur. Çünkü yüzbinlerce hacının tek bir gayesi vardır; Allah'ın rızasına erişmek, ona kul olma yolculuğunda ilerlemek, İslam'ın şartını yerine getirmek, Müslümanlığını yaşamak, Rabbisi ile yakınlaşmak, günahlarından arınmak, iç muhasebe yapmak, kendisi/yakınları/ülkesi/devleti ve Müslümanlar için hayırlı taleplerde bulunmak... Cenabı Hak tüm hacılarımızın hayırlı dualarını kabul etsin ve sevdiklerine kavuştursun...


Hac, hem bedeni hem de mali ibadet

Hem bedeni hem de mali ibadet olan hacda şu hususlar önem arz ediyor:

İHRAMA GİRMEK
: Temizlik ve gusül abdestinden sonra ihram denilen büyük ve uzun havlular avret yerleri görünmeyecek şekilde örtülmeli. İhrama girerken hacc-ı ifrad için niyet edilmesi lazım.
MİNA-CEMERAT
: Birinci Kurban Bayramı günü sadece Akabe cemresine “Bismillah, Allahüekber, rağmen lişşeytani ve hizbihi” diyerek 7 taş atılır. Diğer iki cemreye taş atılmaz. Bugünde taş atma zamanı öğle vaktinde olması kalabalık ve tehlikeden kaçınmak için lüzumludur. Taşları ayrı, fırlatarak atmak, panolarda gösterilen el işaretlerinde olduğu gibi atmak, sütunların 1.5 metre daha yakınına düşürmek.
TRAŞ
: Birinci bayram günü şeytan taşladıktan sonra, Mina ile Kabe arasındaki bir berberde Hanefi mezhebine göre saçların yaklaşık dörtte biri uzaklaştırılmak suretiyle traş olunur. İhramdan çıkılmak suretiyle ihram yasakları son bulmuş olur.
ZİYARET TAVAFI
: Birinci bayram günü normal elbiselerimiz ile Kabe'de tavaf yapılır. Yani Hacer'ul-Esved köşesinden itibaren Kabe'nin etrafı 7 kez dolaşılır. Peşinden 2 rekat tavaf namazı kılınır. Safa ile Merve arasında sa'y yapmak vaciptir. Daha sonra bayramın 1. gününü 2. gününe bağlayan geceyi Mina'da geçirmek üzere hareket edilir. Bayramın 1. gününü 2. gününe, 2. gününü 3. gününe, 3. gününü de 4. gününe bağlayan geceleri Mina'da geçirmek vaciptir.
CEMERAT (REMY-İ CİMAR):
Bayramın 2. günü Güneş tam tepeye geldikten sonra sırasıyla küçük cemre-orta cemre-Akabe cemresine 7'şer defa taş atılarak şeytan taşlanır. Küçük ve orta cemreden sonra biraz beklenip dua edilir, Akabe cemresi hemen terk edilir. Bayramın 3. günü Güneş tam tepeye geldikten sonra yine aynı işlemler yapılır. Bayramın 4. günü Fecr-i Sadık'tan sonra yine aynı işlemler yapılır. Daha sonra hamd ederek Mina'dan Kabe'ye hareket edilir.
VEDA TAVAFI:
Mübarek belde Mekke-i Mükerrame'yi terk etmeden önce Kabe'de yapılacak en son tavaftır, peşinden 2 rekat tavaf namazı kılınır. Safa ile Merve arasında 7 defa gidip gelmek suretiyle sa'y yapılır. Böylelikle hacc-ı ifrad tamamlanmış olur.

Meşakkatli olacak, illa sabır illa sabır

Haccın esası meşakkattir, darlıktır, bu açıdan temelde hacıların sabırlı olması gerekir. Türk hacılarının alması gereken tedbirleri şöyle sıralayabiliriz:

* Kâbe'yi tavafta sıkışıklık olacağında en yakın mesafede olmak yerine tavaf en uygun yerden yapılmalıdır. Şeytan taşlamada izdiham çok olduğundan kafile başkanlarının sözünden dışarı çıkılmamalıdır. Makbuz karşılığı ara ödenerek alınan kurbanlar tercih edilmelidir. Gümrük giriş çıkışlarında ve pasaport işlemlerinde kurallara uygun hareket edilmelidir. Bir hacının 30 kg bagaj hakkı vardır.

* Uçak korkusu olanlar uçuştan diazem almalıdır.


YARIN: YAZARLARIN KALEMİNDEN HACCIN ANLAMI