AK Parti'nin en önemli reformunun askerin alanının daraltılması ve siyasetin alanının genişletilmesi yönündeki adımlar olduğunu vurgulayan Baskın Oran, “CHP başta olsaydı Ergenekon'un 'E'sini, 'Botaş kuyuları'nın 'B'sini göremezdik” dedi.
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının düzenlediği “22 Temmuz'dan 29 Mart'a Siyaset: AK Parti” başlıklı panele Prof. Dr. Baskın Oran, Dr. Fahrettin Altun ve Prof. Dr. Yasin Aktay konuşmacı olarak katıldı. Panelde AK Parti'nin 22 Temmuz'dan 29 Mart'a siyasi dönüşümü, Kürt sorunu, asker-sivil ilişkileri, özgürlükler, Avrupa Birliği ve ekonomi konusunda ortaya koyduğu performans ve yerel seçimler sonrası Türk siyasetinin olası gündemi tartışıldı.
Konuşmasına teorik bir çerçeve çizerek başlayan Baskın Oran, Türkiye'nin 1930'lu yıllardaki tepeden inmeci Kemalist ilk modernleşme sürecinden sonra, AB müzakere süreciyle de ikinci bir modernleşme sürecine girdiğini söyledi. Tek parti döneminde Kemalist modernleşmeyi gerçekleştiren aktörlerin torunlarının 2000'lerin modernleşme dalgasına karşı çıktığını ifade eden Oran, Kemalist modernleşmeye direnen aktörlerin torunlarının da bugünkü modernleşme ivmesine aktörlük yaptığını vurguladı. Bu çerçevede, ilk modernleşme dalgasının çağın ruhuna uyumlu bir şekilde baskıcı bir karakter taşırken, bugünkü modernleşme dalgasının temel özelliğinin demokratikleşme ve özgürleşme olduğunu ifade etti. Oran, dedelerin karşıtlığının farklı rollerle torunlara sirayet ettiği günümüz modernleşmesinde, tarafların motivasyonlarından birinin de sınıf ve imtiyaz kavgası olduğunu vurguladı.
Bu çerçevede, AKP'nin ancak milli görüşle bağını koparıp uluslararası ekonomiye adapte olduktan sonra aktör olabildiğini vurgulayan Oran, "RP ile AKP arasındaki fark, erkek ile kadın arasındaki farktan daha büyüktür." dedi. AK Parti'nin en önemli reformunun askerin alanının daraltılması ve siyasetin alanının genişletilmesi yönündeki adımlar olduğunu vurgulayan Oran, “CHP başta olsaydı Ergenekon'un 'E'sini, 'Botaş kuyuları'nın 'B'sini göremezdik” dedi.
Yasin Aktay ise Türkiye'de siyasal faaliyetin en önemli handikapının askeri egemenlik nedeniyle siyaset yapmanın zorluğu olduğunu vurgulayarak, AK Parti'nin Türk siyasal sistemine en önemli katkısının siyasal hayatın önünü açması olduğuna dikkat çekti. AK Parti'nin siyasallığı keşfi ve icra etme tarzının, Türkiye'de siyasetin önünü tıkayanları rahatsız ettiğini vurgulayan Aktay, Ergenekon davası bağlamında çetelerle sürdürülen mücadelenin toplumun devlet algısını ciddi bir dönüşüme uğrattığını ifade ederek, “Yıllardır Türkiye'de devlet ayrı, millet ayrıdır. Dilerim AK Parti, devleti hepimizin üzerinde ceberrut bir şey olmaktan çıkarıp hepimizin dâhil olduğu bir ortaklığa dönüştürür." dedi.
SETA için “Değişim ve Statüko Kıskacında AK Parti” başlıklı AK Parti analizini hazırlayan Fahrettin Altun ise AK Parti'nin siyasete 'adalet' ve 'kalkınma' gibi iki kavramla girdiğini belirterek bu iki eksen üzerinden AK Parti'nin 22 Temmuz'dan 29 Mart'a dönüşümünün özetini çıkardı. Halen siyasal alanda AK Parti iktidarına bir alternatif olmadığını ifade eden Altun, AK Parti'nin müesses nizam karşısındaki en önemli zafiyetinin siyasal pozisyonunu netleştirmediği için, sistem tıkanıklığını aşacak köklü reformlar yapmak yerine gündelik politikalarla yetinmesi olduğunu vurguladı. Din-devlet ilişkileri, Kürt sorunu, yolsuzluklar, çetelerle mücadele ve yargı reformu gibi temel alanlarda mevcut tıkanıklıkları gidermeye yönelik politikalar geliştiren AK Parti'nin daha yapısal ve köklü çözümlere başvurması gerektiğini ifade etti. Son tahlilde AK Parti'nin siyasal geleceğine ilişkin bir değerlendirme yapan Altun “AK Parti, sivil ve demokratik siyaset savunusunu, bireysel ve kolektif özgürlükler vurgusunu, halkın egemenliği ve hukuk devleti yaklaşımını sıhhatli bir şekilde savunabildiği oranda Türk siyasal hayatının gerçek bir aktörü olmaya devam edecektir.” dedi.