“Aptallık Çağı”nın çekimleri süresince her çeşit ve uzunluktaki yolculuk (bisikletle, yürüyerek, tekneyle, kayıkla, uçakla, trenle, araba ve helikopterle), elektrik, petrol, yiyecek-içecek tüketimi ve alınan ekipmanlar özenle not edilmiş. Yapılan hesaplamanın sonucunda da 94 ton karbon ayak izi çıkmış ki bu kirletme düzeyi yaklaşık olarak 4 Amerikan vatandaşının bir yılda ürettiğine ya da 185 tane iç mekân ısıtıcısının bir ayda ürettiğine eşit...
Çekimleri üç buçuk yılda tamamlanan ve 450 bin Sterlin tutarındaki bütçesinin tamamı bireysel desteklerle sağlanan film, bugüne kadar iklim değişikliği ve yıkıcı sonuçları üzerine yapılmış en etkili bağımsız yapım olarak sinema çevrelerinde saygıyla karşılandı. Bu yılın Aralık ayında Danimarka-Kophenhag'da düzenlenecek BM İklim Zirvesi'nin öncesinde acil önlem alınmazsa iklim değişikliğinin yaratabileceği felaketlere dikkat çekmeyi hedefleyen “Aptallık Çağı”, adını da gelecek nesillerin bu çağı nasıl adlandıracağı sorgulamasından alıyor. Kesinlikle doğru bir sorgulama bu; çünkü 21'inci yüzyıl insanlık tarihine, bu kötücül gidişin bütün bilimsel verileri ve çözüm yolları ortada olmasına rağmen böylesi bir felakete izin veren insanların yaşadığı “Aptallık Çağı” olarak geçebilir.
Keşke yalnızca tek kopya üzerinden İstanbul BKM'de değil, yurdun dört bir köşesinde gösterime sunulabilseydi…