Başkabakan Erdoğan Ermeni iddialarına ilişkin tasarıların onaylanması hakkında 'Ermenistan'a dostları bu şekilde zarar veriyor' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Reformlar konusunda son derece kararlıyız. Reformları sonuna kadar götürecek ve AB standartlarını yakalamış bir Türkiye için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz' dedi.
Başbakan Erdoğan, Londra'daki temasları çerçevesinde Derchester Otel'de düzenlenen Türkiye-İngiltere İş Forumu'nda iş adamlarına seslendi.
Hükümet olarak en başından itibaren güçlü bir ekonomik yapının, güçlü bir demokrasi ve hukuk sistemiyle paralel gelişeceğine inandıklarını belirten Erdoğan, 7 yıl boyunca bu paralelliği gözeterek adımlarını attıklarını söyledi.
Türkiye'nin son dönemde kaydettiği başarılı performansın, hiç kuşkusuz AB yolunda attıkları adımların, ülke içinde cesur şekilde gerçekleştirdikleri demokratik reformların bir yansıması olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, 'Türkiye demokratik standartlarını geliştirmiş, buna paralel olarak da ekonomide, dış politikada kendisine küresel ölçekte etkin bir yer edinmiştir' dedi.
'Ülkemizde son dönemde yaşanan tartışmalar, güçlü bir demokrasi ve evrensel hukuk değerlerinin yerleşmesine yönelik tartışmalardır' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
'AB ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke, ekonomide, iç ve dış politikada, sosyal yaşamda, demokratikleşme ve hukuk alanında ne yapması gerekiyorsa, hangi adımları atması, hangi reformları gerçekleştirmesi gerekiyorsa biz de onu yapıyoruz. Güven, istikrar... Bu iki sihirli kelime veya kavram bizim için çok çok önemli.
Takdir edersiniz ki değişim ve dönüşüm kolay olmuyor. Değişimden etkilenecek kesimler kimi zaman ciddi dirençler gösterebiliyorlar. Ama Türkiye'nin AB'ye üye olması, küresel ekonomi ile entegre olabilmesi için biz bu değişimin gerekli olduğuna, acil olduğunu bir an önce yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ve bu değişimleri gerçekleştirmenin adımlarını da atıyoruz. İşte 8 yıl içinde Türkiye demokrasi, hukuk noktasında çok önemli ilerleme kaydetti. Biz en modern standartları AB'nin evrensel normlarını Türkiye'ye taşımak noktasında kararlıyız. Ve bu kararlılığımızdan taviz vermeden de yolumuzda ilerliyoruz.'
Türkiye'de bir süredir yürütmekte oldukları 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin de bu noktada büyük önem arz ettiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Toplumsal yapımızı güçlendirmek, birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirmek, başta terör olmak üzere yaşanan acıları sona erdirmek için kısa bir ifadeyle sorun alanlarını minimize etmek için cesur bir adım attık. Ülkemizdeki tüm etnik grupların, inanç gruplarının, azınlıkların sorunlarını cesaretle ele aldık. Ekonomik noktada özellikle işsizlik konusunun üzerine ısrarla gidiyoruz, gideceğiz.
Burada tabii ortak çözümler üretmenin de mücadelesini veriyoruz. Hafta sonunda yaklaşık 12 bin 500 Roman vatandaşımızla bir araya geldik. Türkiye'nin Romanları tarihlerinde ilk kez, bir hükümet tarafından muhatap alınmanın, sorunlarının gündeme gelmesinin ve çözüm yoluna girmesinin tarifsiz sevincini yaşıyorlar.
Benzeri çalışmaları diğer etnik ve inanç gruplarıyla yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Azınlıklarla yaptık yapmaya devam ediyoruz. Tüm bu çalışmalar, Türkiye'nin daha da özgürleşmesini sağladığı kadar, demokratikleşmenin güçlenmesi vesilesiyle ekonomiye önemli ve olumlu etkiler yapıyor. Tüm bunların ötesinde tüm vatandaşlarımızın kendisine olan özgüvenini artırıyor. Bu bizim için çok önemli. İtilmişlik, ötelenmiş, ayrımcı bir yaklaşım, bunların ayaklar altına alındığı bir tablo... Buna ihtiyacı olan insanlarımız, işte bunun ortadan kalktığını görmenin mutluluğunu yaşıyor. Reformlar konusunda son derece kararlıyız. Reformları sonuna kadar götürecek ve AB standartlarını yakalamış bir Türkiye için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz.
Türkiye'deki gelişmelerin buralara farklı şekilde aksettirildiğine zaman zaman şahit oluyoruz. Sizlerden ricam şu; bu gelişmeleri çok boyutlu şekilde ele almanız, subjektif yorumlarla yetinmemeniz olacaktır. Türkiye'de yaşananları objektif bir şekilde değerlendirdiğinizde, yaşananların son derece olumlu, sevindirici ve bölgemiz adına son derece güzel gelişmeler olduğunu sizler de göreceksiniz.'
'İngiltere'nin dostu, müttefiki ve ortağı' olan Türkiye'nin, adil, paylaşımcı ve herkesi kucaklayan dış siyaset anlayışını kendi bölgesinde ve küresel ölçekte kararlılıkla uyguladığını belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bölgemizdeki meseleler, aynı zamanda küresel sonuçları olan ve İngiltere de dahil olmak üzere herkesi ilgilendiren sorunlardır. Dünyada bir çok kriz bölgesinde İngiltere ile tam bir işbirliği içinde çalışıyoruz. Küresel ve bölgesel işbirliği yolunda ortak mücadele veriyoruz. Ben burada bir kez daha İngiltere'ye AB üyeliğimize verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum, bu desteğin önümüzdeki süreçte çok daha büyük önem arz ettiğini de hatırlatmak istiyorum.
Şu hususun da altını çizmek durumundayım; bizim Türkiye olarak komşu ve çevre ülkelerle geliştirmeye çalıştığımız ilişkiler, asla ve asla AB'nin bir alternatifi olarak görülmemelidir. Böyle bir yaklaşım, son derece yanıltıcı olur. Türkiye, bölge ülkeleri ile tarihi ve kültürel çok sayıda ortak paydaya sahip. Esasen, Türkiye'yi AB için önemli hale getiren, vazgeçilmez hale getiren de işte bölge ile olan bu ortak paydalarımızdır. İslam Dünyası ile Balkanlarla, Kafkaslarla, Kuzey Afrika'yla, Akdeniz havzasıyla iyi ilişkileri bulunan bir Türkiye, AB'nin bir üyesi olarak Birliğe güç ve vizyon katacaktır. AB'nin genişleme yorgunluğundan ziyade yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması çok daha isabetli, anlamlı bir yaklaşım olacaktır.
Katılım süreci, siyasi ve ekonomik açıdan son derece hassastır. Getireceği güçlükler, ancak tam üyelik ile bertaraf edilebilecek kararların alınmasını da gerektirmektedir. Tam üyeliğin zamanlamasına hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair olumsuz senaryoların üretilmesi kamuoyumuzdaki algıları olumsuz etkilemekte hükümetimiz adım atmasını da zorlaştırmaktadır. Bu durumda üye ülkelerden Türkiye'nin katılım süreci hakkında teşvik edici mesajların gelmesi daha da önem kazanıyor. Türkiye'nin uzak olmayan bir gelecekte AB içinde yerini alacağı gerek AB, gerek Türkiye kamuoyularında sağlam biçimde yerleşmesi gerekiyor bunun için öncelikle katılım sürecinin görünen ve siyasi engellemelerle arındırılmış bir şekilde ortak hedefimiz olan üyelikten saptırılmadan ilerletilmesi önem taşıyor. Türkiye olarak AB'ye tam üyelik yolundaki bizim kararlılığımız artık sorgulanmaması gereken hatta bizim dahi tekrarlamaya lüzum görmediğimiz bir husustur.'
'Bütün siyasi engellemelere, motivasyon kırıcı yaklaşımlara rağmen şu anda 12 fasılda müzakerelerin açıldığını' ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Ve bunlardan birinin hem açılışını hem de kapanışını gerçekleştirmemiz hükümetimizin bu hedefe sıkı sıkıya bağlı olmasının bir tezahürüdür. Hükümetimizin AB üyeliği yolunda 7.5 yıldır gösterdiği kararlılık ve attığı adımlar bundan sonrası için de Türkiye'nin AB yolundaki en büyük taahhüdüdür, teminatıdır' dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
'Tabiatıyla bu sürecin ilerlemesi için sadece Türkiye'nin çaba sarf etmesi yeterli olmuyor. AB'nin de üzerine düşeni yapması ve süreçle bağlantısı olmayan siyasi engellemeleri ortadan kaldırmasını bekliyoruz. Türkiye'nin temel stratejik hedefi ve devlet politikası AB ile bütünleşmektir. O nedenle biz fasıllarlar noktasında gerekli kriterleri yerine getiriyoruz, getireceğiz. Hatta siyasi engellemeler nedeniyle açılamayan 20'ye yakın fasılda dahi kriterleri tamamlama noktasında kararlıyız. Kurumlarımız, kuruluşlarımız buna müsaittir, dersini çalışıyor.
Demokratikleşme, kalkınma ve dış politikaya ilişkin olarak cesur kararlar alma noktasında Türkiye'nin şimdiden AB üyesi bir çok ülkeden daha ileri seviyelerde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Kaldı ki Türkiye'ni şu anda AB üyesi ülkeler içinde 5 milyona yakın vatandaşı var. Zaten fiilen Türkiye AB'ye girmiş vaziyette.'