Hayat; yaşamla ölüm

Aysel Yaşa
00:0016/03/2009, Pazartesi
G: 16/03/2009, Pazartesi
Yeni Şafak
Hayat; yaşamla ölüm
Hayat; yaşamla ölüm

Kısa filmleriyle tanıdığımız genç yönetmen Selim Evci rotayı uzun metraja çevirdi. Geçtiğimiz günlerde gösterime giren filminde kentli insanın kimlik arayışına değinen yönetmen İki Çizgi'yi hayatla ölüm arasına çekiyor

Bugüne dek çektiği kısa filmlerle beğeni toplayan ve kendini bu mecrada daha iyi ifade ettiğini söyleyen genç yönetmenlerimizden Selim Evci'nin İki Çizgi isimli filmi vizyona girdi. Evci'nin ilk uzun metrajlı filminde kentli bir çiftin kimlik arayışına girmesi ve kentten kırsala doğru çıktıkları uzun yolculuk anlatılıyor. Başrollerini Elveda Rumeli dizisinden tanıdığımız Gülçin Şantırcıoğlu ve Kaan Keskin'in paylaştığı film aslına bakılırsa bir yol hikayesi. İstanbul'dan başlayan ve Tekirdağ, Çanakkale, Geyikli, Bergama ve Foça'ya uzanan bu yol hikayesinin sonu ise izleyiciye bırakılmış. Katıldığı uluslararası festivallerden ödülle dönen filmin yönetmeni Evci, İki Çizgi'nin senaryosunu öğrencilik yıllarında yazmaya başlamış. Yapım koşullarını kendi oluşturduğu noktada da filmi çekmeye karar vermiş. Evci senaryonun olgunlaşması sürecini "Senaryoyu öğrencilik yıllarımda yazdığım için sürekli güncelleme durumunda kaldık. Senaryonun demlenme süreci de faydalı oldu. Sürekli süzgeçten geçti. 2008 yılının haziran ayında da tamamlandı. Dört yıl geçti yani filmi çekene kadar" sözleriyle anlatıyor.

SENARYOLAR YAZILMAYINCA SANCI BAŞLIYOR

Yazdığı senaryoyu kendi hayatına paralel tutan yönetmen bu hikayeyi anlatmayı kendine olan bir borcu olarak görüyor. Film çekimleri esnasında birtakım zorluklar çektiğinin altını çizen yönetmen "Çekimler beş hafta sürdü. Yol olması biraz zorlayıcıydı. Sürekli trafiği kesmek zorunda kaldık. Beni zorlayan en önemli şey kısa filmlerden farklı olarak maraton çekim süreci oldu. Kısa film en fazla üç gün sürer ama beş hafta bana bitmez tükenmez bir zaman gibi geldi" diyerek sıkıntılarını anlatıyor. Tüm bunlara rağmen şikayetçi olmak yanlış olur düşüncesinde olan Evci sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu hikayeyi anlatmak zorunda olduğum için o zorlukların bir anlamı kalmıyor. Neden anlatmak zorundasınız der-seniz onun bir tarifi yok. Şu anda bir senaryo üzerinde çalışıyorum yine. O da İki Çizgi gibi dışarıya çıkmak istiyor. Bir doğum gibi, gün ışığına çıkmaması sizde bir sancı bırakıyor".

TEKRARA DÜŞME SIKINTISI YOK

Türk Sineması'nda en sık kullanılan klişelerden biridir yol öyküleri. İki Çizgi'de varılan yerden ziyade yolculuğun kendisi anlatılıyor. Yol öyküsü olması sebebiyle tekrara düşerim diye korkmadınız mı diye sorduğumuzda yönetmen Evci "Yol öyküsünün bir klişe olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca ben sinemada tekrara düşme derdi taşımıyorum. Eğer bu konuların tükendiğini söylersek insanlık da tükenmiş dermiş oluruz" şeklinde konuşuyor. Filmin sonunu izleyiciye bırakan yönetmen bu konu hakkında "İki Çizgi'nin bende çok anlamı var ama bunları açıklamaktansa izleyicinin bir şeyler yüklemesini tercih ediyorum. Benim yapmak istediğim sinemacılık anlayışında seyirciye düşünme alanı bırakmak var. Filmin finalini de özellikle böyle kurmak istedim" diyor.


Bize Antonioni'yi hatırlattın...

İlk gösterimi Venedik Film Festivali'nde yapılan İki Çizgi isimli film, festivalde de oldukça fazla ilgi görmüş. Film gösterimi sonrasında Eleştirmenler Birliği Başkanı Bruno Torri yönetmen Selim Evci'ye “Bize Antonioni'yi hatırlattın. Sonraki işlerini ilgiyle bekliyorum” demiş. Yönetmen bu konu hakkında "Ben de cevap olarak çok gurur duyduğumu ama benim için erken olduğunu söyledim. Bruno Torri'nin kurduğu bu cümle, beni arkamdan iten rüzgar oldu. Bundan sonrası için beni besliyor ve kesinlikle hızımı artırıyor" diyor.