Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun odasına giderek söylediklerini, dün düzenlediği basın toplantısında açık yüreklilikle anlattığını ifade ederek, 'İçeriden dışarıya çıktığı zaman yaptığı konuşmayla dün akşam saatlerinde yapmaya mecbur kaldığı yazılı açıklama arasında bir tek şey var, bu duygusal bir açıklamadır' dedi.
Arınç, NTV'nin canlı yayınında, Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun dün yaptığı 'Sayın Arınç elinden gelse, imkan bulsa, fiziki şiddet uygulamaktan bile çekinmeyecek durumdaydı' sözlerine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, TBMM'de yaşananların hoş olaylar olmadığını söyledi.
'Meclis'in itibarını hepimiz el birliğiyle hep yükseltmeliyiz. Onu gözden düşürecek hiçbir iş içinde olmamalıyız. Bu olaylara kim sebebiyet verirse versin, ben dahil, bu işlerden sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz' diyen Arınç, dün basın toplantısı düzenleyen kendisi dahil herkesin olayları kendi açısından değerlendirdiğini ifade etti. Kendisini haklı gördüğünü belirten Arınç, şöyle konuştu:
'Ben dün çok açık yüreklilikle yaşanan olayı anlattım. Sayın Güldal Mumcu'nun odasına gittiğimi, kendisine ne ifade ettiğimi, bunu ne amaçla yaptığımı da söyledim. Ben dürüst bilinen, dürüst kalmaya özen gösteren bir insanım. İnkar etmedim, reddetmedim, tevil etmedim. Olayın nasıl yaşandığını bizzat açıkladım. Ona karşılık diğerlerinin yaptığı açıklamalar olayı görmeyen, bilmeyen ama peşin suçlamayla hareket eden insanların tavrını gösteriyor. Sayın Güldal Mumcu aslında o gece oturumu tekrar açtıktan sonra bir konuşma yaptı. Orada dedi ki 'Yürütmenin bir bakanı odama geldi, kötü yönettiğimi, nasıl yönetmem gerektiği konusunda bana talimat verdi' dedi. Bu kadarla iktifa etti. Ben onun üzerine tekrar salona girip bu konuda bir açıklama yapacaktım ama olaylar böyle gelişince ona fırsat olmadı. Dolayısıyla dün bu açıklamamı yaptım.
Bir defa benim bayanlara karşı ne milletvekili ne başkanvekili ne çalıştığım mesai arkadaşlarım ne de hiçbir bayan muhabire karşı bir saygısızlığım olmuştur. Bunu parlamento muhabirleri bilirler. Kendileriyle dostluk, arkadaşlık içinde ilişkilerimiz devam eder. Ben eleştirdim, eleştiri hakkımı kullandım. Bunu kürsüde yapabilirdim, kürsüde yapmadım. Arkasından konuşabilirdim, arkasından konuşmadım. Bizzat yanına gittim ve ne yapması gerektiğini söyledim.'
Mumcu'nun odasına gitmesinin bile bizzat bir eleştiri konusu olduğunun hatırlatılması üzerine Arınç, kendisinin de 5 yıl boyunca o odayı kullandığını, odanın genel kurulun arkasında başkanlık divanı üyelerinin zaman zaman istirahat etmesi, özel bir konu konuşması gerektiğinde her zaman kullanıldığını belirtti.
Odanın sadece başkanvekilinin, oturumu yöneten insanın tek başına kullandığı bir yer olmadığını kaydeden Arınç, 'Bu özel bir oda, başkanlık divanı için ayrılmıştır ama genel kurulda bulunan herkesin kullanma imkanı var' dedi.
Arınç, 'Kapı da açıktı. Hanımefendi kendisi de oradaydı, Murat Özkan arkadaşımız da orada oturuyordu. Yani içeriye girerek 'Bu kötü bir yönetim, yanlış bir yönetim, bunun sonunda gürültü, kavga olur' demenin neresi hatadır? Kaldı ki benim sözlerim gerçekleşti. Keşke gerçekleşmeseydi. Ben bunu söyledim 2 saat sonra Meclis kavga alanı haline geldi' diye konuştu.
Bülent Arınç, 'Benzeri bir olay olsa yine gider aynı şekilde davranır mısınız? ' sorusunu şöyle yanıtladı:
'Bu yasama döneminden beri Sayın Başkan'ın tutumu, Meclis'i yönetimi hep gerginliğe yol açmıştır. Arkadaşlarımız bu konuda hep şikayetçidirler. Benim genel kurullara katıldıklarım, katılmadıklarım var ama tutanaklar incelenebilir. Mesela Sayın Mumcu, Köksal Toptan döneminde vekalet ediyordu, Sayın Toptan da bir yerdeydi. 301. maddeyle ilgili değişiklik Meclis'e gönderildi. Komisyona havale etmesi gerekti. 'Benim kafam buna müsait değil, ben bunu kabul etmiyorum' dedi, komisyona havale etmedi. Partisinden gelen talimatla 301. maddedeki değişikliği Adalet Komisyonuna havale etmedi. Sayın Toptan 4-5 gün sonra dışarıdan döndü kendisi bizzat havale etmeye mecbur kaldı. Böylece kendi anlayışı, kendi inisiyatifle Meclis'i yönetmeye kalkıyor. CHP grubunun bütün isteklerini kesinlikle yerine getiriyor ama muhalefet açısından veya iktidar açısından AK Parti'ye bu konuda çok fazla yer vermiyor.
Geleceğim nokta şudur: Bu açıklama duygusal bir açıklamadır. Kesinlikle benim odayı basmak gibi -bugün bazı köşe yazarları da aynı hataya düşmüşler- bir fiil olarak yorumlanamaz. İçeride birisi var zaten. Eğer o odaya Sayın Mumcu'dan başka kimse giremeyecekse benden önce birisi basmış zaten orayı ve orada oturuyor. Ben kapıdan girdiğim zaman kendisini gördüğümde 'Olaylar çıkacak lütfen daha iyi yönetin. İç tüzüğe bağlı kalın. Bakın tekrar tekrar söz veriyorsunuz, kullandığı sözlere dikkat etmiyor. 63. madde var, Temiz dille konuşacak, şahsiyet yapmayacak, kişilik haklarına ilişmeyecek diyor'. Ama bütün bunları, tutanaklardan baktığınız zaman fazlasıyla yapanlar var. Onların konuşmasına müsaade ediyor. Bunu izah etmek isteyenlere de 'Konuşmayın, ben böyle bir sataşma görmedim' diyor. Bu ikazı yapmak için odasına girmekle, affedersiniz 'odayı basmak' tabirleri nasıl yan yana gelebilir? Bu çirkin bir yakıştırma.
'Fiziki şiddet uygulayacaktı'... Beni tanıyan hiç kimse buna ihtimal vermez. Niçin fiziki şiddet uygulayacağım? Böyle büyük bir terbiyesizlik olabilir mi? Bu yanlış ama ben şunu anlıyorum, o içeriden dışarıya çıktığı zaman yaptığı konuşmayla dün akşam saatlerinde yapmaya mecbur kaldığı bu yazılı açıklama arasında bir tek şey var, bu duygusal bir açıklamadır. Bir bayan, bir hanımefendi olarak onun böyle duygusal bir açıklama yapmasına da bir ölçüde anlam veriyorum.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, eşi Emine Erdoğan'ın GATA'ya giremediğine ilişkin açıklamaları ile 'Söylenecek çok şey var ama ülkem kaldırmaz, bazı şeyleri söylemek için zaman istiyor' dediğinin hatırlatılması ve 'Siz en yakın çalışma arkadaşlarından birisiniz, başka yaşanan neler oldu? Neden şimdi açıklanmıyor? Ya da GATA'yı açıkladığına göre ne oldu da GATA'yı açıkladı?' soruları üzerine Arınç, Erdoğan'ın televizyondaki bir mülakatta üzüntüyle bu olayı hatırlattığını söyledi.
Arınç, 'Dünkü yaşanan olaylarda bunun katkısının bir gerginlik sebebi olarak düşünülmemesi gerekir. Kaldı ki MHP'nin dün konuşan grup başkanvekili de 'GATA'da uygulanan bu davranışı kesinlikle biz de reddediyoruz' dedi. Herkes şunu söyledi ki 'GATA'da böyle bir ayrımcılık yapılmışsa bu fevkalade yanlıştır, çirkindir' dedi. Bunun bir gerginlik sebebi olması söz konusu değil' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın bunu yeri geldiği için söylediğini aktaran Arınç, bu tür konuların Erdoğan'a sorulduğu gibi geçmişte kendisine de sorulduğunu hatırlattı. 'Benim de 5 yıllık Meclis Başkanlığı dönemimde temas ettiğim kişilerle, kurumlarla, kuruluşlarla yaşadığımız pek çok olaylar var ama biz bunları Türkiye'de bir gerginlik unsuru olmasın, kurumlar arasında bir çatışma yaşanmasın, biz önümüze bakalım, demokrasi güçlendikçe bunların hepsi hallolacak inancıyla kendi bünyemizde, içimizde sakladık' diyen Arınç, kendisinin de bu tür konuları gelecekte açıklamayı düşündüğünü daha önce ifade ettiğini hatırlattı.
Bülent Arınç, şöyle konuştu:
'Biz aynı kulvarda siyaset yaptık, aynı zamanda bir düz çizgi üzerinde birleştik. Dolayısıyla Sayın Başbakan'ın Türkiye'nin geleceğini düşünerek bir çatışma unsuru sayılabilecek konuları kendi içine hapsetmesi, bunları başkalarıyla paylaşmamasının çok büyük fedakarlık olduğunu düşünüyorum.
Öyle durumlar vardır ki mesela Sayın Sezer'in rahmetli Ecevit'e fırlatıverdiği şöyle bir Anayasa kitapçığının ve bunun dışarıda açıklanmasının 2000-2001'lerde Türkiye'ye ne büyük bir kriz yaşattığını hepimiz biliyoruz. Kaldı ki bu basit, çok da basit sayılabilecek şuradan şuraya bu kitabın fırlatılmasıydı. Biz bunun bin mislini yaşadık ama bunlar herhalde şimdi konuşulmayacak şeyler. Böyle olaylar veya buna benzer olayların belli bir dönem içerisinde yaşanmamış olduğunu, buna benzer olaylarla karşı karşıya gelmediğimizi kimse söyleyemez.'
Arınç, 'Siz de siyaseti bıraktıktan sonra açıklamayı düşünüyor musunuz?' sorusuna, 'Türkiye demokratikleşiyor. Dünden bugüne çok mesafe katedildi. Artık bazı konular var ki onları tekrar konuşmaya bile gerek kalmadı. Türkiye'de güçlenen bir demokrasi bütün sorunları çözecektir. O yüzden sabırla o günler bekliyoruz' diye yanıt verdi.
Bülent Arınç, EMASYA Protokolü'nün kaldırılmasıyla ilgili çalışmalara ilişkin soru üzerine, protokolün kaldırılması için yasa, anayasa ya da yönetmelik değiştirilmesine gerek olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Ama ağırlığı olan bir konu bu. Geçmişten bu yana hep eleştirilmiştir belli bir kesim tarafından. Bir taraftan da 'Toplumsal olaylara karşı faydalıdır, yararlıdır' denmiştir ama son zamanlarda açıklanan pek çok bilgi ve belgelerin veya plan ve projenin veya tatbikatların veya uygulamaların temelinde EMASYA'ya dayalı olarak, onu dayanak yapan atıflar bulunmaktadır.
Dolayısıyla çok eleştirilen hatta hakkında soruşturma başlatılan ciddi görülen bazı konuların yasal dayanağı haline geldiği söyleniyorsa bu protokolün, o zaman süratle gözden geçirilip bunun tek taraflı olarak da iptal edilmesi, tek taraflı olarak değiştirilmesi de mümkün, karşılıklı bir araya gelip bunu tamamen yürürlükten kaldırmak veya itiraz edilen konuları yeniden şekle bağlamak da mümkün.
Benim bilebildiğim kadarıyla herhalde bu ay içerisinde mümkün olabilecek. Sayın İçişleri Bakanı bu konuda çalışıyordu. Bence bu protokol tamamen yürürlükten kaldırılabilir, bence kaldırılması da gerekir.'
Arınç, 'Protokolle ilgili olarak kaldırılış tarihinin 28 Şubat olacağına dair iddialar dolaşıyor. Hükümetin planlamasında böyle bir şey var mı?' sorusu üzerine, 'Tarihi itibarıyla böyle bir şeyi düşünmedim ben, konuşulmadı da bildiğim kadarıyla. Şimdi şubat ayındayız. 28 Şubat bir yıl dönümüdür. Hiç sanmıyorum. Belki bugünlerde bu işin sonucu açıklanacak' dedi.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ndeki 'iç tehdit' bölümüyle ilgili olarak ne gibi bir değişiklik yapılmak istendiğinin sorulması üzerine Arınç, belgeyle ilgili görüşlerini 23 Nisan 2006'da TBMM'de yaptığı konuşmasının bir bölümünde 'Gizli bir anayasanın veya kırmızı kitabın olmaması gerekir. Bu siyaset eğer demokratik bir ortamda hazırlanacaksa parlamentonun da bundan bilgilenmesi gerekir' diyerek dile getirdiğini ifade etti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Dört yıl içerisinde ben bugün hükümetin bir bakanı olarak şunu söyleyemiyorum ki bunu parlamento hazırlayacak noktada değil veya parlamentoya sunulacak bir noktada değil ama artık MGK üyesi bir bakan olarak benim MGK'da bu konuda görüşmeler yapılırken, hükümetle beraber ve şahsım olarak, bakan olarak elbette düşüncelerimi ifade etmem gerekir. Kaldı ki Milli Güvenlik Siyaset Belgesi sonu sıfırlı ve beşli olan zaman sürecinde tekrar gözden geçiriliyor. 5 sene az bir zaman değil. 5 senede komşudaki rejimler değişiyor, Türkiye'deki demokratikleşme değişiyor, Türkiye'de insanların öncelikleri değişiyor, zamanında tehlike sayılan konular tehlike olmaktan çıkabiliyor, yerine başka tehlike sanılabilecek şeyler gelebiliyor. Mobil bir hayatın içerisindeyiz ve insanlar değişken. Dolayısıyla böylesine çok hareketli, çok dinamik bir ülkenin içerisinde ülkenin şartlarına göre yeni Milli Güvenlik Siyaset belgelerinin hazırlanması bence çok önemlidir.
Benim şahsi arzum, 2006'da bunu ifade ederken, 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden Meclis de haberdar olmalı hatta Meclis'te tartışmaya açılmalı, Meclis'te hazırlanan bir siyaset belgesi haline gelebilmeli' demiştim. Çünkü seçilmiş temsilciler orada. Ancak Anayasa'nın bugünkü hükmüne bakarak bunun MGK'da tartışılıp görüşülmesi ve bir tavsiye kararı olarak Bakanlar Kuruluna bildirilmesi gerekiyor. Bakanlar Kurulu biziz ve biz de MGK'nın bir üyesi olarak bu konudaki düşüncelerimizi ifade edeceğiz.'
Arınç, Türkiye'nin önceliklerinde iç ve dış tehditlerdeki değişikliklerin konunun görüşüleceği toplantıda 'en özgün fikirleriyle ve en geniş özgürlük anlayışlarıyla' ortaya koyacaklarını söyledi.
CHP'nin yıllardır tehlike olarak nitelediği konuların artık tehdit olmadığını gördüğünü kaydeden Arınç, partililerin 29 Mart yerel seçimleri öncesinde tarikat büyüklerinin çocuklarına ve çarşaflı kadınlara törenle rozet takarak 'Bunlar bizim zenginliğimizdir, biz onlarla siyaset yapacağız' dediğini ifade etti.
Arınç, şöyle konuştu:
'Hatta inanmayacaksınız belki ama Sayın Baykal, birkaç gün evvel Cübbeli Ahmet Hoca'ya da telefon açarak 'Geçmiş olsun beyefendi' dedi. Gazetelerde okudum. Cübbeli Ahmet Hoca efendiyi biliyorsunuz. Biz onu yanımıza alsak, birlikte bir fotoğraf sergilesek başımıza neler geleceğini az çok tahmin ediyoruz ama bir televizyon kanalı neredeyse kadrolu yorumcusu yaptı. Her hafta programlara çıkartıyor ve bu hoca efendinin incilerini gülerek izliyor ve izlettiriyorlar. Demek ki tehlike olmaktan çıkan bazı şeyler var Türkiye'de. CHP iktidarda olsaydı MGK'da bu düşüncelerini açıklayacak ve 'Artık Türkiye'de irtica tehlike olmaktan çıkmıştır' diyecekti. Ben olsam herhalde böyle bir kanaate varacak ama bundan farklı düşüncelerimizi MGK'da söyleyeceğiz.'