Hükümet Sözcüsü Çiçek, 'Demokratik Açılım'ın TBMM'de 10 Kasım Salı günü görüşülmesinin planlandığını açıkladı
Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 'Demokratik Açılım'ın TBMM'de 10 Kasım Salı günü görüşülmesinin planlandığını açıkladı.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda Türkiye'nin bazı bölgelerindeki sel felaketi ve su baskınları üzerinde durduklarını ifade eden Çiçek, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Bu illerle ilgili valilerin gerekli çalışmaları yaptığını belirten Bakan Çiçek, 'Maddi talepler söz konusu olduğunda da bunları karşılamaya çalışıyoruz. Hasar tespiti yapıldıktan sonra devlet olarak her zaman yaptığımız gibi mağdur vatandaşların sıkıntılarının giderilmesi için elimizden geleni yapacağız' dedi.
'Demokratik Açılım' sürecinin de gündeme geldiğini belirten Bakan Çiçek, 'Milli birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğimizin daha da kökleşmesi için Demokratik Açılım süreci var. Bu süreçle ilgili olarak TBMM'de bir değerlendirme, bilgilendirme yapılacağı ifade edilmişti. Önümüzdeki salı günü yani 10 Kasım'a denk geliyor, 'muhtemelen' diyoruz, çünkü bu TBMM'nin gündemidir, siyasi partilerimizin guruplarıyla da görüşmek suretiyle önümüzdeki hafta içinde bu konuyu gündeme getirmiş olabileceğiz. Hükümet olarak böyle bir talebimiz var' diye konuştu.
TBMM'ye sevk edilecek kanun tasarılarının da toplantıda gündeme geldiğini anlatan Bakan Çiçek, 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili kanunda değişiklik yapan bir yasa tasarının da ele alındığını bildirdi. Bunun, Anayasa Mahkemesi kararının tabii bir sonucu olduğunu ifade eden Çiçek, 'Anayasa Mahkemesi, bir kısım hükümlerin iptaline yer vermiştir. Yasa çıkarılamadığı için Diyanet İşleri Başkanlığı insanlarımızın beklentilerini karşılayamamakta, bir takım sıkıntıları, zorlukları var. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yurt içi ve dışındaki vatandaşlarımıza etkin din hizmeti sunması açısından önem arz etmektedir' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısında kamu bürokrasisiyle ilgili değerlendirmeler yapıldığını ifade ederek, şunları söyledi:
'Zaman zaman hepimiz, bürokrasiden şikayet ediyoruz, 'aynı hizmetleri yaptıkları halde farklı maaş alınıyor' diye, eşit işe eşit ücret konusu... Zaman zaman şikayet ediyoruz. Bugün üzerinde durduğumuz üç konu var. Bunlardan bir tanesi bakanlıklardaki uzman istihdamıyla ilgili konudur. TBMM Başkanlığı dahil, birçok bakanlıklarda ve hatta bağımsız kurullarda 'uzman' adı altında kamu personeli çalışmaktadır. Bunların her birisinin maaşlarında ciddi farklılıklar var. Ve uzmanlardan da bu sebeplerle yeterince istifade edilememektedir. Falanca kuruluş için uzman alınıyor, öbür kurumdaki uzmanın maaşı daha fazla olduğu için bu defa bir yıl sonra buradan oraya geçişler var, dolayısıyla maaş farklılıkları ön planda olduğu sürece kişi A bakanlığı için uzman alıyor ama bir süre sonra bakıyorsunuz girdiği sınavla alakası olmayan başka bir alana kaymış oluyor. Bu da uzman dediğimiz kişilerden istifade noktasında ciddi sıkıntılar meydana getiriyor, dolayısıyla bakanlıklarda uzman istihdamını yeni baştan düzenlemeye tutan bir çalışma... Henüz bu tasarı değil, bu konuda yapılan çalışmayla ilgili Bakanlar Kuruluna bilgi verildi. Bu ayın içinde bunu tasarı haline haline getirerek Meclis'e sunacağız.
Yine bu çalışmada, artık karikatürize hale gelmiş olan memur sicilleri vardır. Bir bakarsınız herkesin sicili, 100, 100, 100 dolu, ama buna karşın etkin, verimli bir kamu yönetimi de söz konusu değildir. Herkes 100 alıyorsa bu kadar sıkıntı niye çıkıyor? Belli ki bu siciller, sicil raporları artık bir kişinin kalitesini, kalibresini kamudaki önemiyle mütenasip bir değerlendirme söz konusu değil. Onun için de sıradan bir işlem haline gelmiş. Bu yükten artık kurtulmak gerekiyor. Sicil raporlarıyla ilgili de yeni bir düzenlemeye gidilecektir. Böylece de bundan dolayı da yargıya bir sürü dava gidiyor. Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde diyelim ki '90 ya da 85 verdiysek, niye 90 değil de 85'... Ondan sonra da yargı kararıyla bu yükseliyor. Bu da çeşitli sıkıntılara sebebiyet veriyor. Lüzumsuz davaların açılmasına sebebiyet veriyor. onun için böylesine artık işlevini bitirmiş bir müessesenin, bir işlemin kamu bürokrasiden çıkarılması lazım, bununla ilgili bir değerlendirme var. Gelecek tasarıda bunu da netleştirmiş oluyoruz.
Bu çalışmada üçünce bir konu daha var. Üst düzey görevlere atamayla usulüyle ilgili önemli değişiklikler yapılmaktadır. Üst düzey dediğimiz tabiatıyla, genel müdür, müsteşar, müsteşar yardımcısı dahil olmak üzere bu konuda bir kısım sıkıntılar var. Burada başarıyı esas alan, hatta özel sektörden de bu görevlerde rahatlıkla istihdama olanak veren veya kamu da çalışıyorsa özel sektöre gitmesine, iki taraflı işlemesine imkan veren bir düzenleme getirilecektir. Bunların hepsini tasarı haline getirmiş olacağız. Bu ay içinde, en geç ay sonunda Meclis'e sevk edilecek.'
Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 'Ben Türk doktorlarına inanırım. Sağlık Bakanı Arkadaşımız da bir doktordur. O, 'aşı yapılmasında fayda vardır' diyorsa hiç tereddütsüz gider bu aşıyı da yaptırırım' dedi.
Çiçek,Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
'Demokratik Açılım' sürecinin TBMM'de ele alınmasıyla ilgili soru üzerine Çiçek, bu tür konuların konuşulacağı zeminin TBMM olduğunu vurguladı. Cemil Çiçek, 'bir takım düzenlemeler yapılacaksa orada yapılacaktır. Konunun bütün boyutlarıyla orada konuşulmasına imkan verecek tarzda biz önümüzdeki hafta bu konuyu gündeme getirmeyi arzu ediyoruz. Muhtemelen 'Salı olabilir' dedim. Çünkü bu TBMM'nin gündemi tabii. Siyasi partilerimiz de uygun görüyorsa, Meclis gündemi elveriyorsa bu konuşulacak. Önümüzdeki hafta bunu gündeme getireceğiz. Salı olmazsa Çarşamba olabilir, Perşembe olabilir, Salı olması daha uygun olabilir. Bu konuları konuşacağız' dedi.
Mahmur Kampı ile ilgili soruyu da yanıtlayan Çiçek, şöyle devam etti:
'Mahmur Kampı meselesi sadece bugünün meselesi değil. Geriye dönüp baktığımızda bu kamp kurulduğu günden beri Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin gündemindedir. Yanılmıyorsam en az 17 senedir Türkiye'nin gündeminde yani dünün, bugünün, 1 senenin, 5 senenin meselesi değildir. 17 seneyi aşan bir zamandan beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uğraştığı, bir şekilde çözüme kavuşturmak istediği bir konudur. Bunun tabii BM boyutu var, başka boyutları var. bunların hepsini zaten belli süreden beri Türkiye müzakere ediyor. Bizden evvel de yapıldı, sadece bizim dönemimizde yapılan müzakereler değil, bunun artık belli bir noktaya getirilmesi gerekir. bu kampın orada nihayetlendirilmesi gerekiyor. Bu kampların çok değişik sorunları ve sıkıntıları var, bunları biliyoruz, bunları bir şekilde sonlandırmak gibi bir durum var. onun için tabiatıyla bunları da konuşuyoruz, ama TBMM'de konuşacağımız konu eşittir Mahmur Kampı değil. Açılımla ilgili düşüncelerimiz ve kanaatlerimizi ifade edeceğiz.'
'Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen tasarı, yaklaşık 1 ay önce Bakanlar Kurulu'na gelmişti, tekrar Adalet Bakanlığına gitmişti. Bu konuda bir gelişme var mı?' sorusu üzerine, seçimi düzenleyen tasarı konusunu bugün konuşmadıklarını belirten Çiçek, 'O konuda çok fazla bir şey yok, problem yok. onu her halükarda götüreceğiz' dedi.
'Demokratik Açılım'la ilgili olarak Meclis'e somut bir öneri getirecek misiniz?' şeklindeki soruya Çiçek, 'Meclis gündeminde konuşacağımız konunun içeriğiyle ilgili, doğru olanı, o gün orada bu işin değerledirilmesidir. Ben şimdi bugünden 'şu konuları konuşacağız' dersem o zaman o konuşma biraz 'yanlış olur' diye düşünüyorum. Zaten, iki aydır bu konuyu konuşuyoruz, dolayısıyla 3-5 gün daha beklenebilir. Bilgi vermek istemediğimden değil, doğru olanı orada bu işin konuşulmasıdır' yanıtını verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlar kurulu üyelerinin domuz gribine karşı aşı olup olmayacakları sorulması üzerine Çiçek, şunları söyledi:
'Bunlar Bakanlar Kurulu'nun gündeminde olan bir konu değil, ama ben Türk doktorlarına inanırım. Sağlık Bakanı arkadaşımız da bir doktordur. O, 'aşı yapılmasında fayda vardır' diyorsa hiç tereddütsüz gider bu aşıyı da yaptırırım, eğer kişisel kanaatimi soruyorsanız.'
Bakan Çiçek, bir gazetecinin, 'bugün bazı gazetelerde yer alan bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın yanına mahkum verileceği ve İmralı'da bazı düzenlemeler yapıldığına ilişkin haberler var. Bununla ilgili süreç nasıl işleyecek?' sorusu üzerine, çıkan haberlerin bazılarını gördüğünü belirterek, şöyle konuştu:
'Bazen sağlam kaynaklara dayanmadan, yazılar yazılıyor. Hükümetten ya da ilgili kaynaktan bunun teyit edilip edilmediği soruluyor. Bence böylesine hassas bir dönemde bilgi teyit edilmeden yazılması çok doğru değil, çünkü bunun topluma çok değişik yansımaları oluyor. Özellikle konuştuğunuz konu yürek yakan bir konuysa, terör konusuysa çıkan her haberin toplumun değişik kesimlerinde yansımaları var, bunun getirdiği bir kısım sıkıntılar var. Bence hakikaten bu haberler ne ölçüde doğru, hatta bir gazetede gördüm harcanan para miktarına varıncaya kadar bunlar yazılmış, Bu ne kadar doğrudur. Bunlara iyi bakmak lazım. Bir kısım hizmetlerin yapılması, sadece bir tek kişi için değil... Devlet, 'bazı hizmetleri bir başka sebeple de yapıyor o da eşittir, filancayla ilgilidir' diye böyle bir değerlendirme var. Bence bunları teyit etmeden yazmamak gerekir. Teyit edildikten sonra yazabilirsiniz. Yani haberi doğru verelim herkes istediği gibi yorum yapsın olmaz. ama yorum bilgi yerine geçerse, bunun getirdiği sıkıntıyı sıkça yaşıyoruz.
Ayrıca, Türkiye AİHM'in yargı yetkisini kabul etmiş bir ülkedir. AİHM'den tasvip ettiğimiz, etmediğimiz bazen kararlar çıkıyor, ama netice itibariyle Türkiye, bu kararları uygulamak mecburiyetinde Türkiye, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni onaylamıştır. AİHM de sözleşmenin yorumunu yapıyor. Türkiye'de hak kaybına uğradığını iddia eden kişiler, bu mahkemeye başvuruyor.
Dolayısıyla bu karar çerçevesinde, Türkiye bu kararların gereğini yerine getirmek gibi bir durumla karşı karşıya. İmralı'ya gelecek hükümlü meselesi, doğrudan bu açılımla alakalı değil. Sonuçta buna ne ölçüde tesiri olur, olmaz bu ayrı bir konudur, ama İşkenceyi Önleme Komitesi'nin daha önce Türkiye'yle ilgili bir kısım Türkiye'ye ziyaretleri var, değerlendirmeleri var. bu değerlendirmelerin ışığında ortaya çıkmış olan raporlar var ve Türkiye, bu komitenin yetkisini kabul etmiştir, Avrupa Konseyi üyesi olması sebebiyle... Dolayısıyla olup bitenlere o açıdan bakarak, bugünü değerlendirmekte fayda vardır. Aksi halde bunlar tümüyle teknik konular. Dediğim gibi, bu işin ayrıntısı etraflı bir şekilde izah edilmediği zaman, toplumda hiç arzu edilmeyen yorumlarla karşılaşıyoruz, yüreği yanan insanlar var, onların farklı değerlendirmeleri oluyor. Bunları istismar eden çevreler ortaya çıkıyor. Yani bir çok sıkıntı beraberinde geliyor. Onun için konuya bu açıdan bakmak gerekecektir. Benim Adalet Bakanlığım dönemimde de bu tür konular geldi. Hazırlıklar o zaman da yapıldı. Netice itibarıyla konuyu AİHM kararları ve İşkenceyi Önleme Komitesi kararları ve tespitleri doğrultusunda da bakmak icap edecektir.'
Diyarbakırspor Başkanı'nın son yaşanan olayları gerekçe göstererek, gelecek hafta Galatasaray ile yapacakları maça çıkmayacaklarına ilişkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Çiçek, şu değerlendirmeyi yaptı:
'Bu konu tabii Türkiye Futbol Federasyonunun görev, yetki ve sorumluluğuna giren ve kulüplerimizin azami ölçüde hassasiyet göstermesi gereken bir konudur. Bakanlar Kurulu'nda bu konuları konuşmadık, ama netice itibariyle şunu görmemiz lazım; spor bir kardeşliktir, bir centilmenlik meselesidir. Dostça, kardeşçe barış içinde yapılması gereken bir faaliyettir, bunun dışına çıkıldığı taktirde spor, spor olmaktan çıkar. Başka anlam ifade eder. Onun için ne yapacaksak, ne söyleyeceksek, ne kararlar alacaksak sporun genel amacını aşan, onunla bağdaşmayan, onu zora sokan beyanlardan, tavırlardan hepimizin kaçınması lazım. Buna en evvel de spor camiasının dikkat etmesi gerekir. Sporu, spor olarak yapalım, sporu başka şeye karıştırmayalım. Kim yapacaksa, hakemse hakem, kulüpse kulüp, oyuncuysa oyuncu, bizse biz, spor yazarı, hepimiz bu konuda hassas olsak iyi olacak diye düşünüyorum.'
'Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un yaptığı görüşmede, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' iddiaları konusunda yargı kararlarının beklenmesi kararı çıktı. Askeri yargı, sivil yargı... Hangi yargı kararını bekleyeceksiniz?' sorusuna Çiçek, şu yanıtı verdi:
'Biz bu konuda ayrım yapmayız. Yargı kararı, yargı kararıdır. Anayasa'daki o hükümler, 138. madde, Ceza Kanunu'ndaki ilgili hükümler konulurken, askeri yargıyı beklemeden konuşabilirsiniz, sivil yargının kararını bekleyeceksiniz diye bir ayrım söz konusu değil. Yani bu türlü soruları tabii bana soruyorsunuz, ben de sizi kırmamak adına cevaplıyorum. Bu türlü soruları bana değil, bizatihi hukukun kendisine sormak lazım. Hukuk ne cevap veriyorsa, doğru olanı odur. Bunun dışındaki yorumlar bence doğru olmaz. Bizatihi hukukun kendisini zora sokar. onun için yargı kararlarının beklenmesi sağlıklı karar verebilmek için de şarttır. Çünkü karar verilinceye kadar kimin ne konumda olduğunu, suçlu mu, suçsuz mu bunu ayırt edemezsiniz. Yargı karar vermeden önce insanları şu veya bu şekilde nitelemek doğru olmaz. Onun için hukuk hepimize lazım. Hukuka hepimizin azami özen göstermesi gerekir. Yargıya intikal etmiş bir konu varsa, hangi kademesinde, hangi kesiminde hangi derecede olursa olsun sonucunu beklemek bence çok doğru bir şey olur.'