'Kirli Savaş'ın tacirleri

Ömer Çakkal
00:0019/01/2008, Cumartesi
G: 18/01/2008, Cuma
Yeni Şafak
'Kirli Savaş'ın tacirleri
'Kirli Savaş'ın tacirleri

“Yaratık”tan “Thelma ve Louse”e, “Hannibal”den “Cennetin Krallığı”na sıçrayan rengarenk bir filmografi boyunca pek çok başyapıta imza atan Ridley Scott (71), ilerlemiş yaşına meydan okuyan o müthiş enerjisiyle şimdi de 'suç sineması'nda bir kilometre taşı dikiyor.

AMERİKAN GANGSTERİ

(American Gangster)
2007, ABD yapımı

Polisiye serüven

Yönetmen:
Ridley Scott

Senaryo:
Steven Zaillian (Yazar Mark Jacobson'un bir makalesinden esinlenmeyle)

Görüntü:
Harris Savides

Müzik:
Marc Streitenfeld

Kurgu:
Pietro Scalia

Oyuncular:
Denzel Washington, Russel Crowe, Josh Brolin, Chiwetel Ejiofor, Ted Levine, Lymari Nadal, Roger Guenveur Smith

Süre:
157 dakika

İçerik uyarıları:
İçerdiği yoğun şiddet, uyuşturucu kullanımı sahneleri, argo diyaloglar, ayrıca cinsellik ve çıplaklık nedeniyle, 18 yaşından küçük izleyicilerin ve bu tür temalardan hoşlanmayanların izlememesi tavsiye edilir.

Yabancı sinemaseverlerden aldığı puan:
8.2 / 10 (Kaynak:
)

Dağıtıcı şirket:
UIP

* * *

1970'li yılların başları… Vietnam'dan her gün ceset torbaları içinde Amerikan askerleri getirilirken, orada ölmeyecek kadar şanslı olanlar ise eroin bağımlısı olarak dönmektedir. Harlem'in önde gelen gangsterlerinden birinin yardımcılığını yapan Frank Lucas (Denzel Washington) adlı bir zenci, patronunun ölümünün ardından pratik zekâsı ve katı iş kurallarıyla adım adım yükselir; en sonunda da eroin hanedanının tepesindeki koltuğa oturur.

Lucas, Vietnam'da üretilen eroini Yeni Dünya'ya nakledebilmek için kolay kolay tahmin edilemeyecek kadar âdice bir yöntem kullanmakta, “mal”ı, kargo uçaklarıyla ülkelerine gönderilen ölü askerlerin ceset torbalarında taşıtmaktadır. Bunun için Amerikan ordusunun ekip ve ekipmanlarını pervasızca kullanan göz dönmüş uyuşturucu baronu, bazı yüksek rütbeli subaylara da “Kadavra bağlantısı” olarak anılan bu anlaşma nedeniyle yüz binlerce dolar rüşvet verir.

Öte yanda ise Richie Roberts (Russel Crowe) adlı deneyimli bir polis dedektifi, kentteki organize suç örgütlerinin tepe noktasındaki sinsi değişimi fark etmiştir. Lucas'ın bu kirli saltanatını yıkmak için harekete geçen kahramanımız, çok geçmeden “içeri”den bir köstebek bulacaktır.

Yakın tarihine ilişkin politik öykülere her dönemde ayrıcalıklı bir ilgi göstermiş olan Hollywood, 70'lerin ABD'sinin ürkütücü uyuşturucu baronu Frank Lucas'ın yaşamı üzerinden ülke tarihinin en kirli sayfalarından birini daha gündeme getirerek hem çok sıkı bir filme imza atıyor; hem de bir kez daha gişede turnayı gözünden vurmanın yolunu buluyor.

Yaşayan en yetenekli siyahî oyunculardan biri olan Denzel Washington, 2000'lerde, üzerine çok da oturmayan bir dizi vasat rolle boşa geçirdiği yılların ardından, bu kez Ridley Scott'un usta işi yönetiminde mafya babası Lucas'ı olağanüstü bir performansla canlandırmakta… Hattâ bu sanki Lucas'ın ruhu Denzel Washington'un bedenine girip de filmde oynamışçasına gerçekçi bir performans.

Filmin ikinci adamı Russell Crowe içinse aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Bence, beyazperdede şimdiye kadar Crowe'un o naif, “cici çocuk” görüntüsüne en çok yakışan rol, “Akıl Oyunları”ndaki Dr. John Nash karakteriydi. Hadi, bir de “Gladyatör”ün Maximus'unu ekleyelim onun yanına. Bence Crowe daha ziyade romantik filmlerin adamı ve sert polis olmak ona pek yakışmıyor.

Filmin önemli artılarından birini oluşturan sanat yönetimi, 1970'lerin ruhunu son derece başarıyla aktarıyor izleyiciye. Öyle ki muhtelif çerçevelerde karşınıza çıkan giyisiler, otomobiller, mobilyalar ve genel renk tercihlerini gördüğünüzde, âdeta gerçekten de bu dönemlerde çekilmiş bir film izler gibi oluyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse, “Yaratık”, “Cennet'in Krallığı”, “Kara Şahin Düştü” ve “Gladyatör” gibi atmosfer kurmada aşmış filmlerin yönetmeni Scott'a bu saatten sonra dönemsel inandırıcılık üzerine kulp takmak da öyle kolay değil…

Öte yanda, “Amerikan Gangsteri”nin müziği ise böyle büyük bir filmi taşımaktan oldukça uzak; akılda kalıcılık yönü zayıf bir çalışma olmuş. Oysa ki böylesine iddialı bir anlatıdan, sinemada bizleri koltuğa çivileyecek, dışarıya çıktığımızda da kulaklarımızda çınlamaya devam edecek bir müzikal derinlik beklemek hakkımızdı.

Velhasıl, kimi ufak tefek olmamışlıklarına karşın, karmaşık projelerin ustası olarak tanıdığımız 71 yaşındaki kurt Britanyalı Scott, çekimleri bir kaç ülkede gerçekleştirilen, tamamına yakını sıkı oyunculardan kurulu, her anlamda büyük boyutlu bir öykünün katıp karıştırılmadan ahenk içinde nasıl işleneceğine dair yeni bir ders daha veriyor biz sinemaseverlere. Uyuşturucu paketleme kolonilerinde çalışan kadınların -hırsızlığa engel olmak için- çıplak çalıştırdıkları sahnedeki görüntüler bünyenize biraz ağır gelebilir. Bunun ötesinde şiddeti de cinselliği de son derece dengeli kullanmış şık bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylemeliyim.

Politik boyutları da olan sağlam polisiyeleri sevenlere hararetle tavsiye ediyorum.