TBB Başkanı Özince, Türk bankalarının sağlam mali yapılarıyla Türkiye'nin küresel krizden fazla etkilenmemesi için çok önemli bir rol üstlendiğini savundu ama, İş Bankası olarak 800 milyon doları krizin en yoğun yaşandığı ekimden bu yana ellerinde tutup reel sektöre vermediklerini de vurguladı
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türkiye'nin her zaman ulusal bir bankacılık politikası olması gerektiğini savunduğunu, ancak son küresel kriz ortamında Türkiye'de iştiraki bulunan yabancı bankaların sınavı başarıyla geçtiğini söyledi. Özince, “Türkiye'deki yabancı bankaların ana şirketleri uluslar arası platformlarda çok daha büyük sorun yaşamalarına karşın, buradaki iştiraklerinin arkasında durdular. Mevduat garantisi olmamasına karşın Türkiye'deki iştiraklerine sermaye ya da sermaye benzeri fon sağlayarak likidite desteği verdiler. Türkiye'ye kamyon yüküyle para getirdiler iştiraklerine destek olmak için. Keşke benim de böyle bir bankam olsaydı arkamda” dedi. TBB Başkanı Özince, Türk bankalarının sağlam mali yapıları ve doğru yönetim politikalarıyla Türkiye'nin küresel krizden fazla etkilenmemesi için çok önemli bir rol üstlendiğini savunarak “Bankalar gerçek anlamda sürece, Türkiye'nin krizden çıkışına önderlik etmişlerdir. Bankalarımız bir anlamda tarih yazmıştır” yorumunu yaptı.
TBB Yönetim Kurulu üyesi bankaların genel müdürlerinin de katıldığı yıllık değerlendirme toplantısında bankacılık sektörünün temel bilanço kalemleri, likidite durumu ve reel sektörle ilişkiler başta olmak üzere bir dizi konu hakkında kamuoyuna açıklamalar yapıldı. Toplantıda TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin de, 26 Aralık 2008 itibariyle Türk bankacılık sektörünün likidite rakamlarını açıkladı. Buna göre bankaların yerli para cinsinden toplam likiditesi 36.8 milyar TL, yabancı para cinsinden de 24.9 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Aynı tarih itibariyle bankaların TL yükümlülükleri 414 milyar TL, döviz yükümlülükleri de 152 milyar dolar oldu. Döviz likidite oranı da yüzde 16.4 düzeyinde. Ersin Özince, bankaların likidite sorunundan ziyade ellerinde nakdi kaynakları krediye dönüştürememe sorunu yaşadıklarını vurgulayarak “Örneğin şu anda İş Bankası olarak elimizde 800 milyon dolar gibi bir sendikasyon kaynağımız bulunuyor. Ekim ayından bu yana bu kaynağı elimizde tutuyoruz. Döviz likiditesi açısından bu kaynağı tutmak zorundayız. Ayrıca faize duyarlı o kadar büyük bir blok mevduat var ki çok kısa vadede bir bankadan bir bankaya geçebiliyor. Tabi ki bu durumun da çok olumsuz etkisi var bankalar üzerinde” diye konuştu.
Özince, Merkez Bankası'ndan likiditeyi artırıcı bir dizi talepte bulunduklarını, Merkez Bankası'nın İnterbank piyasası ile ilgili aldığı önlemlerin etkili olmadığı kanaatini taşıdığını belirterek, “Tabi ki bu kararlar daha hızlı alınsa daha iyi olurdu. Çünkü likidite tam zamanında gereken bir şey. Bankalar küresel krizin yurt dışı piyasalarda yarattığı büyük güçlüklere rağmen canlarını dişlerini takarak ve tüm iyi ilişkilerini kullanarak ve de yüksek maliyetlere katlanarak kendi güçleriyle fon
yaratmayı başarmışlardır” dedi.
TBB Başkanı Özince, bankacılıkta kamu-özel farklılığının kaldırılması gerektiğine işaret ederek, “Tüketici kredilerinde rekabet başlamış durumda. Rekabet maliyetleri de olumlu etkileyen bir şey. Kredi maliyetlerimiz azalsın diye bir talebimiz var zaten. Tüketici kredilerinde KKDF'nin iptal vakti geldi artık. Döviz kredilerinde de banka ve sigorta işlemleri vergisi kaldırılmalı” dedi. Özince 2009'da bankacılık sektörü yanı sıra reel sektörde de konsolidasyonların ortaya çıkabileceğini söyledi.
Banka yöneticilerinin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan birinin de “zimmet” maddesi olduğuna dikkat çeken Ersin Özince bu konuda şunları söyledi: “Bankalar Kanunu'nun 160. maddesinde şöyle bir husus var; banka yöneticilerinin kredi hataları nedeniyle bir kredi sorunlu hale dönüşürse, o krediyi kullananın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı onun zimmetine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var. Her ne kadar şimdilik 'bu madde hiç kimseye uygulanmadı' gibi yorumlar olsa da geçmişte İstanbul Yaklaşımı'nda da gördük.Bankacılar bundan ürküyor. Zimmet kamu ile ilgili bir kavram diye düşünüyorum. Zaten BDDK mevzuatı ve bankalarımız yetkili kurulları karşısında sorumluluklarımız var. Zimmet maddesi kaldırılamıyor.”
Ersin Özince, reel sektörle ilişkileri değerlendirirken, bankaların reel sektöre kredi açmama ya da kredileri geri çağırma gibi bir sorun yaşamadığının altını çizerek şunları söyledi: “Bugün bankalarımız kredi vermeye niyetli ve kararlı olduğu için reel sektör büyüyor. Türkiye'de bankalar garantiye dahi ihtiyaç duymadan ve devletimize, mevduat sahibine, sokaktaki vatandaşa en ufak bir yük getirmeden mali yapılarını güçlü tutmayı başardılar. Reel sektörün arkasında durmak için daha ne yapalım.” Özince, “TL kredilerinde bir sorun yok. Taze kredi vermeyi sürdürüyoruz. Bankalar kredi vermek için reel sektör şirketlerinin arkasında koşmaya devam ediyor. Likidite sorunu ve diğer nedenlerle döviz kredilerinde daralma var. Ayrıca mevcut mevzuat reel sektöre döviz kredisi açmamızı engelliyor. Öncelikle bu sorunun aşılması lazım” dedi.
Her ticari işletme gibi bankaların da stoklarını günün koşullarına uydurmak zorunda olduğunu ifade eden Özince şu değerlendirmeyi yaptı: “Bankalar kâr odaklı ve sermaye yoğun bir yapıya sahiptir. Bankalar likiditeyi kaygı duyuyorum diye değil, itibar için taşır. Likidite yetmiyor diye bir kaygımız yok. Daha fazla likiditesi olursa bankacılık sektörünün eli güçlenir, pazarlık şansı artar, ihtiyaçlarını rahat karşılayabilir hale gelir.”