BM Genel Kurulu'na hitap eden Cumhurbaşkanı Gül, İran'ın nükleer programına ilişkin sorunun çözümünde diplomasi dışında bir yol olmadığını söyledi. Gül, İsrail'e de uluslararası yükümlülüklerini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda yaşanan sorunun aşılması için tek yolun diplomasi olduğunu düşündüğünü ifade etti. 65. Dönem toplantıları çerçevesinde BM Genel Kurulu'na hitap eden Gül, İran konusunda Türkiye ve Brezilya'nın girişimleriyle imzalanan Tahran Bildirisi'nin fırsat penceresi açtığını kaydetti. Gül konuşmasında BM İnsan Hakları Komisyonu'nun Mavi Marmara raporundan duydukları memnuniyeti dile getirirken, Türkiye ve dünyayı yakından ilgilendiren konularda önemli mesajlar verdi. Gül'ün BM Genel Kurulu'nda verdiği mesajlardan bazıları şöyle:
Terörizm uluslararası toplum için acil ve en önde gelen küresel bir tehdittir. Sözde siyasi, ideolojik, etnik veya dini amaçları ne olursa olsun, tüm terör örgütleriyle aynı şekilde savaşmadığımız sürece, terörizme karşı mücadelemizin başarısızlığa mahkûm olduğunu hatırlatmak isterim.
Günümüzün en ciddi meydan okumalarından birine ortak yanıt verilmesinin başarılı örneklerinden birini Medeniyetler İttifakı oluşturmaktadır. İspanya ve Türkiye'nin girişimiyle oluşturulan ve 122 üyesi bulunan İttifak, BM'- den sonra ikinci büyük platform haline gelmiştir.
Nükleer silaha sahip olan ülkeler de dâhil, tüm üye devletler, kendi politikalarında adil ve ilkeli bir yaklaşım benimsemedikleri sürece bu tehdidin üstesinden gelemeyiz. Tüm üye devletlere, “Orta Doğu'da Kitle İmha Silahlarından (KİS) Arındırılmış Bölge” oluşturulması çabalarını yoğunlaştırılması çağrısında bulunmak istiyorum.
İran'ın nükleer meselesinin barışçı yollarla ve ivedilikle çözümüne yönelik çabalara Türkiye'nin katkısı devam edecektir. Türkiye olarak bu meselede diplomatik yollardan başka alternatif bulunmadığı kanaatindeyiz. Tahran Bildirisi ve temmuz ayında İstanbul'da düzenlenen toplantı değerlendirilmesi gereken bir fırsat penceresi açmıştır.
Orta Doğu'da kalıcı barışın tesisi, dünyada barış ve istikrarın da anahtarıdır. Başkan Obama'nın gayretlerini takdirle karşılıyor, İsrail ve Filistin arasında doğrudan görüşmelerin başlamış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Gazze'deki insani trajediye son verilmediği sürece, kalıcı barış yönünde ilerleme kaydedilmesi çok zordur.
İsrail silahlı kuvvetlerince geçtiğimiz Mayıs ayında, uluslararası insani yardım konvoyuna açık denizlerde yapılan saldırı vahim sivil kayıplara neden olmuş, bu kabul edilemez eylem, uluslararası hukukun da açık bir ihlalini teşkil etmiştir. Uluslararası hukuk ışığında, Türkiye'nin beklentisi resmen özür dilenmesi ve kurbanların ailelerine ve yaralılara tazminat ödenmesidir. BM İnsan Hakları Konseyi raporunu memnuniyetle karşılıyoruz.
Türkiye merkezli STK'ların da katkılarıyla, yıllık kalkınma yardımlarımızın toplam miktarı bir buçuk milyar doları aşmaktadır... Pakistan'ın yaşamakta olduğu zor günler, bu durumun derhal tedbir alınması gereken konu olduğunu hatırlatmaktadır. Tüm üye ülkelere, doğal afetler, gıda kıtlığı ve salgın hastalıklarla etkin mücadele edebilmek üzere bir “Küresel Acil Mukabele Yeteneği” kurulmasını tezekkür etmeleri yönünde çağrıda bulunuyorum.
BM Genel Kurulu sebebiyle New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün temasları geniş yankı uyardırmaya devam ediyor. Son olarak ABD'nin saygın gazetelerinden New York Times bir makale yayınladı. Mark Lander imzalı haberde, Cumhurbaşkanı Gül'ün görüştüğü bir devlet başkanının "Türkiye eskiden Avrupa'nın hasta adamı olarak bilinirdi. Ama bugün Avrupa'daki tek sağlıklı adam Türkiye" dediği belirtildi. "BM'de Türkiye ağırlığını koydu" başlığıyla verilen ve Türkiye'nin BM'de yeni bir imaj çizme şansını iyi kullandığını belirten makalede, "Eğer Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, hırslı ülkelere yeni bir imaj çizme imkanı sağlayan bir sahneyse, bu yıl hiçbir ülke bu imkanı Türkiye kadar hevesle değerlendirmedi” ifadeleri kullanıldı.