İran'da yol ayrımına doğru ve Obama'nın zor seçimi

Ali Akel (WASHINGTON)
00:0027/05/2010, Perşembe
G: 27/05/2010, Perşembe
Yeni Şafak
İran'da yol ayrımına doğru ve Obama'nın zor seçimi
İran'da yol ayrımına doğru ve Obama'nın zor seçimi

Washington'daki saygın düşünce kuruluşlarından Dışilişkler Konseyi (CFR) Başkanı Richard Haas, yaptırımların işe yaramayacağını söylediği 19 Mayıs tarihli yazısında, uzun zaman önce öngörülmüş olan yolun sonundaki ayrıma çok geçmeden gelineceğini söylüyor.

İran'ın nükleer programı üzerine uzmanların yılbaşından bu yana Foreign Affaris, Foreign Policy gibi dergilerde yazdıklarını alıp okuyun.

The New York Times, Washington Post gibi gazetelerin internet sayfalarına girip İran ile ilgili bir arama yapın. Özellikle konuyla ilgili görüşlerine başvurulan yetkili ve uzman isimlerin söylediklerine bakın.

Ya da CFR, Brookings, Carnegie Endowment ve benzeri düşünce kuruluşlarında konuyla ilgili yapılan toplantıların metinlerine ya da uzmanlarının yazdıkları kısa raporlara bir gözatın.

“Yaptırımlar yoluyla İran'ın nükleer programı sorununun çözülmesi mümkün müdür?” sorusuna nüans farklılıklarıyla 'hayır' denildiğini göreceksiniz.

İran, Türkiye ve Brezilya arasında Tahran'da imzalanan ve uranyum takasını öngören üçlü mutabakatın hem öncesinde hem sonrasında İran'a verilecek olan “en iyi yanıtın yaptırımlar” olacağını söylediğini bir kenara yazın.

OLASI YAPTIRIM İŞE YARAR MI?

ABD Başkanı Barack Obama yaptırımların işe yarayacağına ciddi bir şekilde inanıyor mu?

12-13 Nisan'da yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin sonunda konuşan ABD Başkanı, İran ile ilgili bir soruya cevap verirken, sorunun yaptırımlarla ilgili bölümü için, “Bazen, yaptırımlar ille de işe yarayacak diye bir şey yok şeklinde tartışmalar duyuyorum. Yaptırımlar sihirli bir değnek değil. Umut edilir ki yaptırımlar, İran gibi nükleer silahların peşinde koşan ülkelerin onda az fayda yüksek bedel olduğunu görüp hesaplarını değiştirir. Bu işlemden umudumuz, bedel yeterince yüksek fayda en az olunca İran o zaman sadece dünya güvenliği ve gönenci için değil, kendi halkı için de doğru kararı verir” sözleriyle bitiriyordu.

Başkan Obama'nın dediği gibi yaptırımlar “sihirli değnek” değil, daha da kötüsü beklentinin 'umut'tan öteye gitmemesi.

BU ACELE NEDEN

Washington yönetimi, İran'ın takasla ilgili anlaşma metnini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) iletmesine şans bile tanımadı. Washington, Tahran'da imzalar atıldıktan sonra 24 saat içinde Rusya ve Çin'in de desteğini aldığını ilan ederek taslak paketini BM Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdi.

Türkiye ve Brezilya'nın gösterdiği çaba epeyce bir “takdir” edildi edilmesine de, Clinton'ın 24 saat içinde yaptığı duyuru kızgınlığın apaçık ifadesinden başka bir şey değildi aslında.

Dışişleri Bakanı Clinton'ın “çok güçlü” dediği yaptırım taslağı (Washington'da konuşulanlara göre Rusya ve özellikle de Çin'in itirazları sebebiyle) İran'ın dişlerini sökecek ya da kötürüm bırakacak bir paket değil.

Ağırlık kazanan görüş, sekiz ay öncesinde aynı nitelikte bir teklifte bulunan Washington, mutabakata hiç şans tanımayarak durumu avantaja çeviremedi. Avantaj elde eden İran, takas anlaşmasını öngören metni Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na da sunarak, avantajlı durumunu sürdürdü.

Taslak paket sakatlanmış olmasına rağmen Washington yönetimi, destek arayışlarını sürdürüyor. İran'a dördüncü tur yaptırımlar oylanacak mı, oylanmayacak mı? Yaptırım gücü bu kadar zayıflatılmış yaptırım paketi oylanmamalı mı? Oylanırsa sonuç nasıl olur? Geçerse ne olur, geçmezse ne olur?..

Rusya ve Çin'in bu haliyle bile yaptırıma pek sıcak bakmadığı şeklinde birtakım şüpheler dile getiriliyor ki, bu altının kalınca çizilmesi gereken bir soruyu akla getiriyor:

Bakan Clinton'ın iddia ettiği gibi Çin ve Rusya gerçekten de yaptırım gemisinde yer alıyorlar mı?

Soruların sonu yok ama, kulislerde konuşulanlar eğer doğru çıkarsa oylama Haziran'ın ikinci yarısını geçmeyecek.

OYLAMA OLACAK MI OLMAYACAK MI

Tüm bunlar malum sona, yani yol ayrımına, yani İran'ın nükleer programıyla ilgili en başından bu yana dile getirilen nihai iki seçenekten birisiyle yüzleşmeye doğru gittiğimizi mi gösteriyor?

Tek başına ABD ya da tek başına İsrail'in veyahutta ikisinin ortaklaşa İran'ın nükleer tesislerine karşı askeri bir operasyon seçeneği...

Ya da yol ayrımının sonundaki diğer seçenek olan İran'ın nükleer programı ile yaşamak...

Washington'daki saygın düşünce kuruluşlarından Dışilikler Konseyi (CFR) Başkanı Richard Haas, yaptırımların işe yaramayacağını söylediği 19 Mayıs tarihli yazısında, uzun zaman önce öngörülmüş olan yolun sonundaki ayrıma çok geçmeden gelineceğini söylüyor.

“İran'ın nükleer programı sorununun yaptırımlar yoluyla çözülmesi mümkün mü” sorusuna verilen ortak cevap “hayır” olduğu gibi, “Amerika İran'ın nükleer programı ile yaşar mı?” sorusuna verilen cevaplar da yüzde 90 oranında “hayır.”

Masada tek seçenek olarak kalan “askeri operasyon” için her ne kadar değişik fikirler ileri sürülse de en fazla seslendirilen “bunun her durumu daha da karmaşık bir hale getireceği” hatta “berbat edeceği” yönünde.

***

Geçtiğimiz hafta Washington'ın Türkiye'den, Kabine'den iki devlet bakanı ve TBMM'den 7-8 milletvekili misafiri vardı. Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan ve eşi Fügen Tan konukların onuruna rezidansında bir resepsiyon verdi. Çok sayıda davetlinin iştirak ettiği resepsiyonda birinci gündem maddesi elbette İran'a yaptırımlar konusuydu.

Washington'u yakından takip eden bir milletvekili ile İran konusunda üzerindeki sohbetimiz tatlı bir şekilde yemeğine bahse girmeye kadar vardı. İddiaya girercesine “Bak göreceksin bu oylama olmayacak” çıkışına “Bakın yazarım” jokerini kullanınca sözünü “oylama olmamalı” şeklinde değiştirdiyse de bahis değişmedi.

Umarım yemeği ısmarlayan ben olurum.