Birbirleriyle herhangi bir alıp veremedikleri bulunmayan iki iyi niyetli insan, gazeteci Nuh Gönültaş ile yapımcı-yönetmen Mehmet Tanrısever arasında tamamen yanlış bir anlaşılmadan dolayı ortaya çıkan, sonrasında ise büyük ölçüde tatlıya bağlanan bu anlık gerginliği alıp da başka taraflara çekmeye, lüzûmsuz yere dallandırıp budaklandırmaya hiç gerek yok. O akşam "canı burnuna gelmiş" Tanrısever'in karşısında sevgili meslektaşım Gönültaş değil başka bir gazeteci de olsaydı, bu tartışma yine rahatlıkla çıkabilirdi. 15 aydır yıpratıcı bir maddî ve manevî baskının altında "Hür Adam"ı çeken, son bir kaç haftadan beri de hem medyatik hem hukukî açıdan dehşetli bir cenderenin içine alınmaya çalışılan, İslâmî câmiâ tarafından belli ölçüde yalnız bırakılmış bir yönetmene bu kadarcık "daralma hakkı"nı tanımak lütuf değildir!
O gece program öncesi ve program sırasında yaşananları sizlere birinci elden aktararak, bu konuda yalan ve yanlışların daha fazla büyümesini engellemek amacındayım.
Sonrasında ne olduğunu ise yine gözlerimle gördüklerime dayanarak anlatayım.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına da revâ görmeyeceğiz. Aynı şekilde, duygusal açıdan kırılgan olduğumuz bir günde rahatlıkla bizim de başına gelebilecek bir hâli, kardeşlerimizin başına geldiğinde, anlayıştan yoksun ve hoyrat tavırlarla, mahalleyi ayağa kaldıran çığlıklarla karşılamaya hiç mi hiç hakkımız yok.
Fakat, onun da süreci tam olarak takip edememekten kaynaklanan bazı önemli bilgi eksiklikleri vardı.