Tekasür suresi, Mekke'de inmiş bir sure olup, Câhiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte evrensel bir mesaj da içermektedir. Surede mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmenin iyi bir şey olmadığı mevzubahis edilir. İşte Tekasür Suresi Arapça Türkçe okunuşu meali ve tefsiri.
Mushaftaki sıralamada yüz ikinci, iniş sırasına göre on altıncı sûredir. Kevser sûresinden sonra, Mâ‘ûn sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (bk. Buhârî, “Rikāk” 10; Şevkânî, V, 575).
Sûrede insanların, hayatın aldatıcı yönleriyle meşgul olmalarından, dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden ve âhiret hallerinden söz edilmektedir.
1.Elhakümüt tekasür
2.Hatta zürtümülmekabir
3.Kella sevfe ta'lemun
4.Sümme kella sevfe ta'lemun
5.Kella lev ta'lemune ılmel yekıyn
6.Le teravünnelcehıym
7.Sümme leteravünneha aynelyakıyn
8.Sümme le tüs'elünne yevmeizin anin neıym
1, 2.Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.
3.Hayır; ileride bileceksiniz!
4.Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!
5.Hayır, kesin olarak bir bilseniz...
6.Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.
7.Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz
8.Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?
Adını ilk âyette geçen tekâsür (nüfus çokluğu, servet ve şerefle övünme) kelimesinden alır. Bazı mushaflarla Buhârî (“Tefsîr”, 102) ve Tirmizî’de (“Tefsîr”, 102) Sûretü Elhâküm(ü’t-tekâsür) şeklinde kaydedilmiş, ashabın bu sûreyi el-Makbüre/el-Makbere diye adlandırdığı rivayet edilmiştir (Âlûsî, XXX, 626; M. Tâhir İbn Âşûr, XXX, 455). Sûrenin Mekkî veya Medenî olduğu hususu nüzûl sebebiyle ilişkilendirilmektedir. Âlimlerin çoğunluğuna göre sûre Kureyş kabilesine bağlı Abdümenâf ile Sehm kollarının, Mekke’de yaşayan mensupları ve ölüleriyle övünmeleri üzerine nâzil olmuştur. Diğer bazı âlimlere göre ise olay Medine’de ensarın iki grubu arasında cereyan etmiştir. İbn Âşûr’un da belirttiği gibi (et-Taĥrîr ve’t-tenvîr, XXX, 456) sûrenin üslûbu ve bir anlamda suçlayıcı muhtevası muhataplarının müslümanlar değil müşrikler olduğunu göstermektedir. Sûre sekiz âyet olup fâsılası “ر، م، ن” harfleridir.
Nübüvvetin ilk dönemlerinde indiği anlaşılan Tekâsür sûresinde dünyanın geçiciliğine vurgu yapılır, insanların, gelmesi yakın olan âhirette dünyada kendilerine verilen nimet ve imkânlardan sorumlu tutulacağı haber verilir. Sûrenin ilk iki âyetinde ebedî hayatı hesaba katmayan insanın dünyada övünebileceği imkânlara ve özellikle bunların çokluğuna yönelik hırsına işaret edilmektedir. Müfessirler, bazı hadis rivayetlerine dayanarak bu övünç vasıtalarını servet ve nüfus çokluğuyla yorumlamıştır; öyle ki müşrikler geçmiş atalarını bile hesaba katmışlardır. Nitekim başka bir âyette varlıklı ve şımarık kişilerin servetlerinin ve evlâtlarının çokluğuyla övünüp azaba mâruz kalmayacaklarını ileri sürdükleri haber verilir (Sebe’ 34/34-35). Sûrenin üçüncü ve dördüncü âyetleri aynı lafzın tekrarından oluşmuş pekiştirmeli bir ifade olup müşriklerin asıl gerçeğe, uzak olmayan bir zaman içinde vâkıf olacakları belirtilir; bundan maksat ölüm ve âhiret merhalelerinin ilkini teşkil eden kabir hayatıdır. Âlimler bu beyandan kabir azabının varlığı sonucunu çıkarmıştır.
Sûrenin beşinci ve altıncı âyetlerinde inkârcılara tekrar hitap edilerek kendilerinden, neticede âhiret âlemine intikal edeceklerini ve küfürlerinden dönmedikleri takdirde cehennemle karşılaşacaklarını kesin şekilde bilip kavramaları istenir ve bu sayede bâtıl yoldan vazgeçmelerinin mümkün olduğuna işaret edilir. Sûrenin son iki âyetinde Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr edenlerin âhirette alev alev tutuşan cehenneme girecekleri ve dünya hayatında yararlandıkları nimetlerden kesinlikle hesaba çekilecekleri ifade edilir. Müfessirler sözü edilen nimetler konusunda sağlık ve güven içinde yaşama, görme ve işitme duyularına sahip bulunma, yiyecek ve içeceklere ulaşabilme gibi yorumlar yapmışsa da Taberî’nin de kaydettiği gibi (CâmiǾu’l-beyân, XXX, 370) herhangi bir ayırım yapmadan Allah’ın insana lutfettiği bütün nimetler bu kapsamda yer alır.
“Allah, Elhâkümü’t-tekâsür’ü okuyan kimseyi dünya hayatında kendisine verdiği nimetlerden âhirette hesaba çekmeyecek, ayrıca ona 1000 âyet okumuş kadar sevap verecektir” meâlindeki hadisin (Zemahşerî, VI, 426; Beyzâvî, IV, 447) ilk kısmının mevzû olduğu, ikinci kısmı için destekleyici rivayetlerin bulunduğu kaydedilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 728).