“Ukrayna Traktörlerinin Kısa Tarihi”yle İngiltere'de çok ses getiren Marina Lewycka, bu kez “ İki Karavan” ile çıktı okuyucunun karşına. Yazar bu romanında da eğlenceli olay kurgusu ve nükteli anlatımıyla illegal işçilerin acıklı öyküsünü keyifli bir okuma deneyimine dönüştürmeyi başarıyor
Ukraynalı genç İrina, aşkın peşindedir. Annesini başka bir kadın için terk eden babasından yeterince göremediği sevgiyi, papyonlu bir İngiliz centilmeninin kollarında bulacağına emindir. Ama Kiev otobüsünden indikten sonra ona kucak açan “Bay Smith” değil, gangster tipli Vulk'tur. Vulk hemen pasaportuna el koyar İrina'nın (“Senin için saklarım. İngiltere'de çok var kötü insan. Senden çalabilir.”), alıp kentteki bir tarlaya götürür onu: Burada çilek toplayıcılığı yapacak, kazandığı parayla da “geçim masrafı” ödeyecektir. Olsun, İngiltere'ye geldi ya.
Tarlada, erkeklerinki ve kadınlarınki olarak ayrılmış iki karavanda yaşayan diğer işçilerle tanışır İrina. Ekibin lideri Polonyalı Yola'dır. Ufak tefek ve görmüş geçirmiş bir kadın olan Yola'nın hayata, kadın-erkek ilişkilerine hatta insanların ne tür don giymesi gerektiğine dair birçok katı fikri vardır. İrana'nın dikbaşlığından hoşlanmayan Yola, genç kıza büyük baskı yapar.Ama karavanın diğer sakinleri -Yola'nın mutfakta harikalar yaratan yeğeni Marta, Bir Numaralı Çinli Kız ve İki Numaralı Çinli Kız- daha sıcakkanlıdırlar. Bu yabancı dünyaya alışabilmesi için yardımcı olur, onu kollarlar.
Erkekler daha da yakın davranırlar bu güzel, genç kıza. Yine de İrina, Tomasz'ın naylon çorapları ile spor ayakkabıları yüzünde pis mi pis kokan erkekler karavanına uğramamakla akıllılık eder. Polonyalı Tomasz, daimi bir Bob Dylan ve Yola hayranıdır. Arkadaşı Vitaly'nin tek derdi bir “VIP” olabilmektir. Emanuel ise, İngiltere'nin neresinde olduğuna dair en ufak bir fikrinin olmadığı hemşire ablasını bulmaya çalışmaktadır.
Ama şu bir gerçek ki, erkekler karavanın jönü Andriy'dir. İrina gibi Ukraynalı olan Andriy, Turuncu Devrim'in yarattığı ayrımlar yüzünden İrina'nınkinden çok farklı bir Ukrayna'dan gelmiştir. Madenci oğludur, babasını korkunç bir kazada kaybetmiştir. Gene İrina gibi, o da İngiltere'ye aşk için, “Bayan Smith”in aşkı için gelmiştir.
İrina ile Andriy hayallerindeki ideal aşkı, umdukları gibi pembe suratlı İngilizlerin değil, birbirlerinin kollarında bulurlar. En çok da kendileri şaşırmışlardır bu duruma. Öyle ya, “görgüsüz ve cahil” bir madencinin “şımarık ve burnu havada” bir burjuva kızıyla ne gibi bir ortak yanı olabilir ki! Ama zaten birbirlerini ve duygularını kabullenebilmek için yeterince zamanları olacaktır: İğrenç atkuyruklu Vulk'tan, İngiltere'nin katı göçmen kanunlarından, insan ticareti yapan mobilfonlu “iş adamları”ndan kaçacak, karavandakiler kendilerine daha iyi bir yaşam kurmak için teker teker ayrıldığında ise sonunda bir başlarına kalacaklardır. İki Karava'nın dünyanın dört bir yanından gelen İngiltere'ye gelen göçmen kahramanları sevdikleri insanları ve evlerini geride bırakıp daha iyi bir hayat bulabilmek için gelmişlerdir bu fırsatlar diyarına.
Ukrayna Traktörlerinin Kısa Tarihi'yle İngiltere'de çok ses getiren Ukraynalı-İngiliz yazar Marina Lewycka, ikinci romanı İki Karavan'da da eğlenceli olay döngüsü ve nükteli anlatımıyla illegal işçilerin acıklı öyküsünü keyifli bir okuma deneyimine dönüştürmeyi başarıyor. Karakterlerin kırık İngilizcelerinde, Jonathan Safran Foer'ın “Everything Is Illuminated”indeki Ukraynalı anlatıcısı yankılanırken, Lewycka dili ustalıkla bükerek “kanal bilgi”lerinin, “şans yapma”ların, “İngilizka gülleri”nin satır aralarında özel, renkli imgeler yaratıyor.
Kitabın ilk yarısı macera dolu bir karavan yolculuğu olarak nitelendirilebilir. Çilek toplama ekibinin polisten kaçışına güler, her birinin hikâyesini sırayla dinlediğimiz karakterlerin Vulk'a kanıp kanmayacağını, “au pair”lik yapmayı kabul edip etmeyeceğini merakla bekleriz. Hikâyeyi köpeğin bakış açısından bile dinleriz - Andry'nin İrina'ya olan aşkının farkına ilk o, hormonları koklayarak varır, tuhaf köpek dilinde tüm sırları açıklar bize.
İkinci yarısında ise gene esprili bir dille anlatılan, ama bu sefer çok daha karanlık olan bir dünyayla karşılaşırız. Tomasz'ın çalıştığı tavuk çiftliğindeki hayvanların içler acısı hallerini, Yola ile Marta'nın kaldığı gecekonduvari oteldeki göçmenlerin içinde yaşadıkları sefaleti, ve en korkuncunu, insan ticaretinin acımasız ağına düşen kadınların çaresizliklerini (İrina'yı bu acı kaderden Andriy kurtarır) kaleme alırken zorlu göçün ve Batı emperyalizminin dipsiz kuyusuna kara komedinin ipine tutunarak iner Lewycka.
İki Karavan, tüm bunların yanı sıra, eski Sovyet devletlerinin geçirdikleri sancılı değişimlere, Avrupa Birliği'ne dâhil olunduktan sonra bile yaşanan göç ve işçilik sorunlarına, hükümetlerin yozlaşmış çevre politikalarına da değinen, kapsamlı bir roman. Ağır meseleleri ince bir üslupla ele alan bu roman, Ukrayna Traktörlerinin Tarihi'nin başarısını takip edeceğe benzer.
İki Karavan
Marina Lewycka
Everest Yayınları
640 sayfa