Zaman Gazetesi Yazarı Ahmed Şahin bugünkü köşe yazısında uyku ile ölüm arasındaki ilişkiyi 'Her gece ölüyor her sabah diriliyor muyuz?' başlıklı bir yazı ile aktardı.
Her fırsatta kendi kendime kelam-ı nefsi ile söylenirim:- İki şey asla ihmal edilmemelidir. Okumak ve düşünmek!.. Evet okumayı, düşünmeyi ihmal eden adamın hayatını doğru yaşaması, yaşadığı olayları doğru yorumlaması zordur.
Hatta imkânsızdır da diyebilirim. Hazine üstünde oturup da dilenen adamdan farksızdır okumayan, ayrıca düşünmeyen insanın durumu. Bundan dolayı Efendimiz (sas) Hazretleri ikazını yapmıştır: "Hasibu kable en tühasebu!" Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, yaşadığınızı, ileride yaşayacağınızı düşünün. Düşünün de ikaz olun, ibret alın, ebedi hayatınıza hazırlıklı olun..
Okumayan, okusa bile düşünmeyenlerden biri, bir sohbet sırasında okuyucuma malum tekerlemeyi tekrarlamış:
- 'Öldükten sonra dirilmek varmış, kim gitmiş de gelmiş oradan? Var mı gidip gelen, öldükten sonra dirilen?' diye bilgiççe laflar etmiş. Okumayan, okusa da düşünmeyen adamın söyleyebileceği söz ancak bu kadar olur elbette. Halbuki, bu sorunun sahibi her gece yatağına yatarken bir bakıma ölür, her sabah kalkarken de yine bir bakıma dirilir; ama yine de sorar:
-Kim gidip de gelmiş oradan? Gidip de dönen var mı?.. Başkalarını bırak, kendisi gidiyor, hem de her gece... Yine kendisi geliyor, hem de her sabah... Ama gel gör ki, düşünme olmayınca, kendi yaşadığını yorumlayıp da 'benim hayatımda bile vardır her gece ölmek, her sabah da dirilmek' diyemiyor, halini ve hayatını gözden geçiremiyor. İşte okumayan, hatta düşünmeyen insanın bu türlü gafletli dalgınlığından olacak ki, Efendimiz (sas) Hazretleri her gece yatağına uzanacağı sırada düşünmeyenleri düşündüren duasını şöyle yapıyor:
- "Bismikellahümme emûtü ve ehyâ!" Ne diyor bu duasıyla?. "Beni her akşam öldürüp her sabah tekrar dirilten Allah'ım, senin ismin ve izninle uzanıyorum yatağıma!" Sabah kalkarken de aynı gerçeği tekrar hatırlatan şu duayı okuyor:
- "Elhamdü lillâhillezî ehyana bade mâ emâtena ve ileyhinnüşûr!" "Beni öldürdükten sonra tekrar dirilten Allah'a hamd olsun. Bir gün gelecek ki, en son ölümü ölecek, en son dirilişle ona döneceğiz elbette!"
Yatarken kalkarken yaptığı bu manidar dualarıyla bizleri ikaz ve irşat eden Efendimiz (sas), her gece ölmüş sayılıp her sabah da yeniden dirilmiş olmayı düşünmemizi tavsiye etmiş oluyor. Ama bu ikaz ve irşadı kim anlar, kim yorumlar? Kim hatırlayıp değerlendirmesine alır?
Elbette okuyan ve düşünen insan. Okuma yoksa, düşünme mevcut değilse, her gece gidecek, her sabah da gelecek; ama yine de sormaya devam edecek:
- Kim gitmiş de gelmiş oradan? Var mı gidip de dönen? Yaşadığını yorumlamayı düşünemeyen adam şunu da ekliyor sorusuna:
- Ölen insana kabirde azap olurmuş, bu mümkün mü?.. Bunu soran adam her gece mezara girer gibi girdiği yatağında cansız yatarken gördüğü korkunç rüyalarında çeşitli kabir azapları yaşıyor, işkencelere maruz kalıyor, bazen de cennet güzellikleri gibi güzellikler seyrederek uyanıyor. Ama yine de soruyor:
- Kabirde azap nasıl olur, mümkün mü? Halbuki Rabb'imiz insana bu dünyada ölmeyi, dirilmeyi, kabirde azap görmeyi, zihnine yaklaştıracak olaylar yaşatıyor, aklına kapı açıyor; ama iradesini de elinden almıyor, düşünmesini istiyor. Buna rağmen düşünmeyen adam hâlâ soruyor: "Var mı giden gelen, azap gören, mükâfat yaşayan?"
Gariptir ki bunu söyleyen adam, o gece yine ölecek, o sabah yine dirilecek, gece yine korkulu rüyalar görecek. Yine de omuzlarını silkip dudaklarını bükecek... 'Var mı gidip de gelen, azap gören?' diyecek. Demek ki sebepsiz değilmiş Efendimiz (sas)'in ikazı:
- Tefekkürü saatin hayrun min ibadeti senetin! Bir saat tefekkür (düşünmek), bir sene (nafile) ibadetten hayırlıdır.