Bağrımıza bastığımız markalar

Emeti Saruhan
00:005/07/2009, Pazar
G: 4/07/2009, Cumartesi
Yeni Şafak
Bağrımıza bastığımız markalar
Bağrımıza bastığımız markalar

Başı ağrıyıp, grip nezle olunca Gripin içmeyen, Hacı Şakir sabunuyla elini yıkamayan, hayatında bir kez olsun Oralet içmeyen, Billur Tuz'un reklam müziğini ezbere bilmeyen var mı 80 kuşağı arasında? Bazı markalar var ki yıllardır değişmeyen logosuyla, reklam müziği ile hafızalarımızda yer etti, hatta ürünlere adını verdi. Yıllara meydan okuyan bu markalar hala kullandıkları aynı logoları ve kaliteleri ile hayatımızda yer almaya devam ediyor.

En meşhur kadın: Başı ağrıyan Gripin kadını

“Her derde deva” olarak bilinen yerli yapım bir ilaç Gripin. 1932 kışında Eczacı Necip Akar'ın bütün ülkeyi saran grip salgınına karşı bir ilaç üretme fikrini uygulamaya koymasıyla ortaya çıkan ve 1935'ten beri grip, nezle ve ağrılar için kullanılan Gripin halkımızın bağrına bastığı markalardan biri oldu. Ambalajda yer alan ve Türk grafik sanatının kurucusu İhap Hulusi Görey'in eseri “başı ağrıyan kadın” logosu bir fenomen haline gelmişti. Eczanelerde Gripin “Bir kutu eli başında ver” diye isteniyordu. Kendilerine isim olarak Gripin'i seçen müzik grubu bunun nedenini “Gripin kadınını ve onun hüznünü çok sevdik.” diyerek açıklıyor.


Hayrettin Karaman Gripin kadını ile evlendi

İslam alimlerimizden Hayrettin Karaman'ın evliliği ve Gripin ile olan ilgisi oldukça ilginç. “1953 yılında babası Hayrettin Karaman'a dostu Nurettin Efendi'nin kızıyla söz keser ve bunu bir mektupla oğluna bildirir. Karaman 'ailem benim için iyi olanı seçmiştir' diyerek kabul eder. Çorum'a gittiği ilk fırsatta da müstakbel eşini görmeyi hayal eder. Ancak müstakbel kayınpederinin kıstasları çok katıdır, kızını bir türlü göstermez. Karaman, “Bari resminden göreyim” ricasında bulunur. “Ne yapar eder getiririm” diyen anneannesi dediğini yapar. Ancak Karaman, resmi görünce şoke olur: “Gerçekten onun resmi idi, ama elinde üzüm salkımı ile çekilmiş üç yaşındaki resmi!” Torununun üzüntüsünü dert eden nine yolda yere atılmış bir kutu üzerinde resim görür, onu hemen torununa getirir: “Hayri can, bir resim buldum, tıpkı o.” Karaman, heyecanla resmi eline aldığında ne görsün: Gripin kutusunun üstündeki başı ağrıyan bayan resmi değil mi! Eşini evlendiği güne kadar göremeyen Karaman, aslında bir kumar oynadığını belirtiyor ve ekliyor: “Allah'tan beğendim ve hep beğendim.”


Darbe yüzünden satışı arttı

Ören Bayan Markası huzurlu yüz ifadesiyle örgü ören kadın logosuyla unutulmazlarımız arasında. Annelerimizin pasta börekli ev günlerine küçük el çantaları içinde götürdükleri Ören Bayan dantel iplikleri, motif motif örülürdü. İlginç bir ayrıntı ama 1980 darbesinin ardından cezaevine girenler ile evine kapanan insanların dantel ve el örgüsüne yönelmesi iplik satışlarını artırıcı bir etki yapmış.


Her şey için Arko Krem

Yeşil kutusunun üzerindeki C harfi ile Arko Yağlı Krem unutulmaz markalardan. Arko Yağlı Krem 1927 yılında Erzurum'da kurulan Evyap'ın ürünü. Arko Krem bir dönem evlerin demirbaşı gibiydi. Evlerde makyaj masaları üzerinde durur, yüze, ele, dudağa, kuruluğa, kaşıntıya, yaraya, topuğa, dirseğe, ellere, ayaklara, kadına, erkeğe, çocuğa hep bu krem kullanırdı. Şimdi farklı çeşitleri yapılsa da Arko Yağlı Krem meraklılarına hala değişmeyen kutusu ve tüpüyle hizmete devam ediyor.


Çocukluğumdan kalma bir tad: Oralet

Türkiye'nin ilk tuzu olan Billur Tuz reklam müziği, “akar, akar, akar” sloganı ve elinde kendisinden büyük tuzluğu ters çevirip döken kız logosu ile hafızalarımızda. Yıllardır değişmeyen logosu, kırmızı klasik paketi ile bugün de kullandığımız markalardan biri olan Billur Tuz'un reklam müziğinin sözlerini eminim hatırlayacaksınız: Poşette tuzlukta Billur Tuz, Her zaman her yerde Billur Tuz... Oraleti bilmeyen, duymayan, bir bardak olsun içmeyen var mıdır aramızda? Efsanevi portakallı toz evlerde kahvelerde özellikle çocuklar için bulundurulurdu. Misafirlere alternatif kola yerine ikram edilirdi. Daha sonra başka markalar da çıktıysa da bu meyveli toz içeceklerin adı Oralet olarak kaldı. Oralet 2007 yılından beri yeniden üretiliyor.


Terazide ağırlık olarak bile kullanılmış

“Anahtarlı sabun” olarak bilinen Hacı Şakir, “Sanki Hacı Şakir'le yıkanmış” gibi deyimlere ilham olacak kadar bağrımıza bastığımız bir marka. Yüzyılı geçen bir tarihe sahip olan Hacı Şakir'in kuruluşu bizzat Atatürk tarafından tescil edilmiş. Devlet Malzeme Ofisi ihalesinde sadece alım yapılacak malların isimleri yazılır ve o malın farklı markalarından fiyat alınırken, sabun kaleminin hemen önüne parantez açılır ve Hacı Şakir yazılırmış. Hacı Şakir sabunlarının gramajındaki netlik, sabunların bir süre terazilerin bir kefesinde ağırlık olarak kullanılmasına yol açmış. Annelerimizin sabunu Hacı Şakir günümüzde aynı logo ile Colgate Palmolive grubunun bir üyesi.


Dünyaya kahve satan marka

Bayramlarda ya da ev oturmalarında en büyük keyiflerden biri Türk kahvesiydi. Kahve de Kurukahveci Mehmet Efendi'den alınırdı. Hala bu konuda liderliğini sürdüren kahve markasının temelleri 19. yüzyıl sonlarında atıldı. Türk Kahvesi, çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilerek içilebiliyordu. Bu durum; Hasan Efendi'nin işlettiği baharat ve çiğ kahve satan dükkânın, oğlu Mehmet Efendi tarafından devralınmasına kadar sürdü. 1871 yılında işin başına geçen Mehmet Efendi, çiğ kahveyi kavurup dibeklerde öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başladı. Böylece İstanbul Tahmis Sokakta taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu da çevreye yayıldı ve Kurukahveci Mehmet Efendi markasının temelleri de atılmış oldu. 1933 yılında yine İhap Hulusi Görey'e yaptırılan logo hala günümüzde kullanılıyor ve 1871 yılında Tahmis sokakta faaliyete başlayan işletme, bugün tüm dünyaya hizmet veriyor.