İçimizden insanların sıradan hayatlarını hikayeleştiren Mustafa Kutlu; ince ince yağan bir yağmurla başlattığı son kitabı Kapıları Açmak'ı özlemler, sevinçler ve aşklar eşliğinde bir 'Heyhat!' çekerek bitiriyor.
Her sonbahar bir hikaye kitabı yayınlama geleneğini bozmayan Mustafa Kutlu bu sefer farklı bir hikaye kitabıyla kapıları açtı okurlarına. Çünkü gelenek bu sefer biraz yön değiştirmişti, zira Mustafa Kutlu'nun okurları olarak hem "Kapıları Açmak" ismine hem de hikayeye yabancı değiliz.
Mustafa Kutlu'nun ilk önce senaryo olarak kaleme aldığı "Kapıları Açmak", Osman Sınav'ın da ilk uzun metrajlı film denemesi. 1992 yılında Osman Sınav tarafından sinema filmi olarak çekilen Kapıları Açmak'ın başrollerinde Mehmet Aslantuğ, İlknur Bozkurt, Macit Flordun gibi ünlü oyuncular rol aldı. Kapıları Açmak 29. Antalya Film Festivalinde başrol oyuncusu Mehmet Aslantuğ'a "En İyi Erkek Oyuncu" ödülü, Osman Sınav'a En İyi 3. Film, Kültür Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü" ödülünü kazandırdı... Ne var ki en iyi 3. film ödülünü alan Kapıları Açmak mülkiyet hakkı yüzünden hem mahkemelik oldu hem de vizyona giremedi. Böylesine güzel bir sanat eserinin, emek ürünü bir çalışmanın 'mülkiyet' gibi ne olduğu hiçbir zaman tam da anlaşılmayan bir probleme kurban gitmesi elbette çok üzücü. Senarist, yönetmen, oyuncu ve kastın telif haklarının iyi düzenlenmediği, yasayla iyi düzenlenmiş bile olsa, uygulamada sürekli problemlerle karşılaşılması önlense "Kapıları Açmak" dahil onunla birlikte, aynı ya da benzeri problemlerden dolayı izlemekten mahrum kaldığımız pek çok filmi izleme imkanımız olurdu.
Kapıları Açmak on yıl sonra bu sefer yine Osman Sınav tarafından senaryoda bazı değişiklikler yapılarak televizyon dizisi olarak çekildi ama altı bölümden sonra, yönetmenin isteği ile yayından kaldırıldı. İzleyenler hatırlayacaktır, ancak izlemeyenler için bir hatırlatma yapmak gerekirse, günümüz Türkiye'sinde yaşanan "Pop Star" yarışmalarına göndermelerde bulunan dizide, Olgun Şimşek, Bahar Yanılmaz, Erkan Can ve Zafer Algöz gibi oyuncular rol almıştı.
Ve bir diğer hatırlatma: Kapıları Açmak gerek sinema filmi olarak, gerekse televizyon dizisi olarak, kitaptaki öyküden bir hayli farklı. Sinema filmi ve dizisi olan bir hikaye için okurun hayal dünyasında uzayıp gitmesi kadar doğal ne olabilir?
***
Yanı başımızdaki yaşamların ve içimizden insanların hikâyelerini yazan Mustafa Kutlu; ince ince yağan bir yağmurla başlattığı son kitabı Kapıları Açmak'ı özlemler, sevinçler ve aşklar eşliğinde bir heyhat çekerek bitiriyor. Bu başlangıç ve bitiş arasında ise, filmlerde gördüğümüz zaman arabesk bulduğumuz oysaki her köyünde Yeşilçam senaryolarına taş çıkaran hikâyelere can veren kahramanların bulunduğu güzelim Anadolu'nun hüzünlü bir masalı yer alıyor.
İstanbul'un insanı harman eden çarkına gelene kadar Zehra kendi köyünde dokumacılıkla uğraşan bir ailenin kızı olarak sessiz sedasız bir yaşam sürmektedir. O büyüyüp serpilip, güzelliği ortaya çıkar. Onu yaşamak zorunda kalacağı acı günlere hazırlamamış olan hayat, bir haramzadenin elinde düşürür. Oradan oraya savrulurken ne kendisi bu gidişata dur diyebilir ne de ilmek ilmek dokuma dokurken sabrı öğrenen kalbi. Gerçi Zehra'nın kalbi köyünden ayrılmak zorunda kaldığında sevdiği adamın ezan sesiyle bir mevtaya dönmüş, kötü hayatına son vermek kararını aldığında, kendisine güç veren İstanbul ezanlarıyla yeniden yaşam emaresi göstermeye başlamıştır. Kutlu'nun hikâyelerinde sıkça rastladığımız ezan imgesi Kapıları Açmak'ta da Zehra'nın serüvenine hem eşlik ediyor hem de geçişlerde bir kapı görevini üstleniyor.
Zehra köyün imamımın oğlu marangoz kalfası Cihan'a tutkundur, onu sever, onunla bir hayat düşler. Cihan da bu sevdaya kayıtsız değildir elbet. Sever o da, fakat bir türlü harekete geçemez. Zehra'nın sözlenelim, nişanlanalım isteklerine bir türlü sahip çıkamaz. Bu arada köyün namı "İpiboynundagiller"in zengin, şımarık oğlanı İpsiz Kemal de Zehra'ya vurulmuştur bir kere. Zehra'nın peşine düşer, fakat Zehra Cihan'a olan aşkından vazgeçmez. İpsiz Kemal Zehra'nın para düşkünü 'şükürsüz' abisi Ahmet ile plan yaparak bir gece vakti zorla Zehra'yı İstanbul'a götürür. 'İmam nikâhı' kıyarak onu Cihangir'de bir eve yerleştirir. Beş yıl içinde yaşadığı her gün bir cehennem azabı gibi gelir Zehra'ya. Beş yıl sonra ise Kemal kumar borçlarından kurtulmak için hiçbir iz bırakmadan yurtdışına kaçar. Zehra bu kaçışa ilk başlarda oldukça sevinir. Lakin zaman geçtikçe parasızlık onu iyice çaresizlik girdabına sokar. Üst kat komşusu takma ismi Gül ile gece hayatını öğrenir. Konsomatrislik yapmaya başlar. Artık hayatı iyice kontrolden çıkmış ve kendini olayların akışına bırakmıştır. Bu dönemde iki şeye merak salar: Bezden bebekler ve silah talimi. Bebek sahibi olamayan Gül'ün çocuk özlemiyle yaptığı 'bezden bebekler' ve silah kullanmayı öğrenmesi ileride tekrar geri dönüp yaşayacağı baba ocağında farklı sürprizlere de kapı açacaktır.
Kapıları Açmak'ta Mustafa Kutlu yine bildiğini yapıyor; şaşırtmadan, zorlamadan bizi uzun bir hikâyenin içinden geçirip yaşamanın iki yüzü arasında hoş bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Bize düşen hep birlikte söylemek: Yaşamak mı? Tek kelime: Heyhat!