Bu tabii ki konuyu benim özetleme biçimim; yoksa filmi izlerken yukarıdaki bir paragraflık özetin sunduğu keçiboynuzu tadına ulaşabilmek için sayılamayacak kadar çelik bilye çiğnemek zorunda kalıyorsunuz!
Son 20 yıl boyunca dehşetli bir etnik dağılma, iki de kanlı iç savaş yaşamış olan Sırp ulusunun, bütün bu travmatik olayların ardından kültür ve sanat alanında nasıl bir çökkünlük hâli içinde bulunduğunu mükemmelen deşifre eden böylesi bir sinemasal deneme, henüz insanlığından geçmemiş sinemaseverler açısından değilse bile, Avrupa'nın tam orta yerinde yaşayan ve AB üyeliğine kayıtsız koşulsuz davet edilen bir toplumun insanlık algısını gösterir çok çarpıcı bir örnek olarak, en azından sosyal psikologlar için esaslı bir numune oluşturacaktır hiç kuşkusuz…