Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Kavaf'ı en çok üzen; sonuçlara müdahil bir bakanlığın başında olmasına rağmen hedef tahtasına oturtulmak... Unutamadığı olay ise Çiğli'de evden kaçan 11 kız: “Çocuk evine yerleştirmek istediğim kız, 'Olur; ama...' deyip benden uyuşturucu istedi, 'Yoksa yine kaçarım' dedi. Ne çok üzüldüm. Kimsenin saçının teline zarar gelsin istemiyoruz.”
Bir grup gazeteciyle dertleşen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, hedef tahtasına oturtulmasından duyduğu üzüntüyü paylaştı. İnsanla, kadınla, çocukla, aileyle, kısacası sosyal hayattaki tüm unsurlarla ilgili bakanlığın başında bulunan Kavaf, görev alanıyla ilgili sıkıntıları ve çözüm önerilerini anlattı.
Geçen yıl sonunda Ankara'da kocası tarafından öldürülen "Ayşe Paşalı" olayında bakanlığının ve kendisinin sorumlu tutulmasına üzülen Kavaf, kadına şiddet konusunda İçişleri, Adalet, Sağlık, Milli Eğitim bakanlıkları ile birlikte çalıştıklarını söyledi.
"Biz, sonuçlara müdahil olan bir bakanlığız" diyen Kavaf, "Bir kadın evinde şiddete uğruyor, karakola gidiyor ve adli süreç başlıyor. Biz o zaman Sevgi Evleri'nde koruma altına alabiliyoruz. Kadına şiddet olaylarına karşı 40 bin 500 polisi, 59 bin Sağlık Bakanlığı personelini eğittik. 326 Aile Mahkemesi'ne eğitim verdik. Önümüzdeki günlerde de 100 bin Diyanet İşleri görevlisine vereceğiz. Biz icracı değil, düzenleyici bir bakanlığız" şeklinde konuştu.
"Ayşe Paşalı" olayında koruma talebinin reddedildiğini hatırlatan Kavaf, şunu söyledi: "Ardından bu olay meydana gelmiş. Bize ait bir kolluk kuvveti yok ki... Ama olayların faturası bize çıkıyor. 4320 sayılı maddeyle ilgili çalışıyoruz. Daha ağırlaştırılabilir mi ya da koruma anlamında neler getirilebilir. Bunları hemen çıkarmak istiyoruz. Biz kimsenin saçının bir teline zarar gelmesin istiyoruz."
Bakan Kavaf, kendisinin iyi bir televizyon izleyicisi olmadığını; ancak Türkiye'nin yüzde 80'inden fazlasının günün büyük bir kısımını televizyon seyrederek geçirdiğine dikkat çekti. Özellikle çizgi filmlerin çocukların şiddete eğilimini ortaya çıkardığını dile getiren Kavaf, şunları kaydetti:
"Televizyon insanın düşüncelerini yönlendirmede çok belirleyici ve etkin bir araç. Yayıncılık anlayışında temel, insanlara olumlu davranışlar kazandırmak olmalı. Şiddet, öğrenilebilen bir davranıştır ve küçük yaştan itibaren bu zihinsel altyapı birike birike davranışa dönüşüyor. Çizgi filmlere bakın 'lanet olsun, Allah kahretsin' en masum laflar bunlar. Çizgi film kahramanları arasında hep birbirini yok etme mücadelesi var. Bilgisayar oyunları da öyle. Bütün bunlar şiddete eğilimi özendiriyor, şiddetin dili oluşuyor. Reyting kaygısını gidermek ya da seyredilebilir olmayı sağlamanın tek yolu; insanların zaafiyetlerini ön plana çıkarmak değildir ki... İnsanlar olumlu şeylere de ilgi duyabilir."
Devlet Bakanı Kavaf, özürlüler konusunda tüm belediyelere uyarıda bulundu. '2010-2011 yılı ulaşılabilirlik eylem planına' göre belediyelerin hepsinin özürlülerin hayatını kolaylaştıran çalışmaları tamamlaması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Belediyeler, özürlülerin ulaşımını ve erişimini sağlamak üzere nasıl düzenlemeler gerekiyorsa bunları yapmalı. Bunu anlatıyoruz ama belediyelerimizin hiç tınladığı yok bizi. Bu yasa, 2 yıl sonra bittiğinde özürlüler tazminat davası açacaklar. Belediyelerimiz harcamaya kıyamadıkları paralarını tazminat olarak verecekler."
Televizyonlardaki bazı yayınların yanlış anlamalara neden olduğunu belirten Selma Aliye Kavaf, Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatının anlatıldığı dizi filmle ilgili sorulara da muhatap oldu. Henüz başlamayan dizinin fragmanlarında Kanuni'nin devlet adamlığı yerine kadına ve içkiye düşkünlüğünün anlatıldığının hatırlatılması üzerine Kavaf, “Fragmanları görmedim. Ama Osmanlı İmparatorluğu'nu o şekilde anlatmak da doğru değil. 600 yıl boyunca 3 kıtaya hükmetmiş bir imparatorluktan bahsediyoruz. Hep harem vurgusu... Halbuki Osmanlı İmparatorluğu çok daha büyük ve geniş bir yapıdır” dedi.
İzmir Çiğli'de evlerinden kaçan 11 genç kız haberini alır almaz kente gittiğini anlatan Kavaf, bulunan kızlarla biraraya geldiğini söyledi: “Kaçan kızlarımızdan biriyle konuştum. Bu süreçte uyuşturucuya alışmış. Çocuk evine alalım seni dedim. Bana, 'Tamam; ama bana uyuşturucu bulman lazım. Bulamazsanız ben de kaçarım, parasını bulmak için de fuhuş yaparım' demişti. Ne kadar üzüldüm, bilemezsiniz.”