Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, çözüm için kimsenin elinde sihirli bir değneğin olmadığını söyleyerek, "Ama kilidi açacak anahtar da ortadadır. Yeter ki bu anahtar doğru kullanılsın. İmralı'nın bu anahtarı barış için kullanacağından hiç şüphem yoktur" dedi.
DTP 3. Olağanüstü Kongresi'nde bir konuşma yapan DTP Genel Başkanı Türk, Türkiye'de gerçek anlamda bir demokratik muhalefetin bedel ödemeyi gerektirdiğini belirterek, "İşte biz bugün bu bedeli ödüyoruz. Halkımızın ve demokratik kamuoyunun Kürt sorununun barışçıl çözümü ve akan kanın durması noktasında partimizden beklentisi büyüktür. Bu durum son kamuoyu yoklamalarında da bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Türkiye kamuoyunun partimize yönelik giderek yükselen güveni ve inancı DTP'nin sorumluluğunu da artırmaktadır. Bu bilincin farkındayız. O yüzden bu kongremizle birlikte barış ve demokrasi çalışmalarımızı dün olduğu gibi bundan sonra da güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. DTP çözüm ısrarında barışa olan inancı ve kararlılığından asla vazgeçmeyecektir" dedi.
Kürt sorununun çözülmesi durumunda Türkiye'nin demokratikleşme, adalet, eşitlik, sosyal refah ve kalkınma alanlarında karşılaştığı sorunların da çözümünün hızlanacağını söyleyen Türk, "Bu açıdan Kürt demokrasi dinamiği ayrılan değil, barış, demokrasi, özgürlük ve kardeşlik gibi ortak paydalarda ülkenin birliğini bütünleştiren, güçlendiren stratejik bir öneme sahiptir. Bu gerçeğin iyi tespit edilmesi, doğru okunması ve Kürtlerin taleplerinin bu bakış açısıyla ele alınması gerekir. Taleplerimiz bu halkın demokratik uygarlık çağında karşılanması gereken en insani istemlerdir. Bu taleplerin karşılanması Türkiye'nin demokratik üniter yapısını ve çoğulcu dokusunu güçlendirecektir. Kürtler demokratik haklarına kavuştukça Türkiye dönüşecek, Türkiye dönüştükçe de demokratik ilerleme derinleşecek ve hız kazanacaktır. Bu nedenle diyoruz ki demokratik siyaset kanallarını Kürtlere kapatmayın. DTP üzerindeki baskılara son verin, tutuklu arkadaşlarımızı bir an önce serbest bırakın" diye konuştu.
Türkiye'nin bu savaşta 40 binden fazla yurttaşını yitirdiğini, binlerce köyün boşaltıldığını, 17 bin faili meçhul cinayet işlendiğini öne süren DTP Genel Başkanı Türk, "Dış kredilerle de desteklenen iç ekonomik kaynaklar, eğitime, sağlığa, istihdama ve yatırımlara değil, bu anlamsız savaşa harcandı. Kürt sorunundan dolayı Türkiye dış politikada sürekli taviz vermek zorunda kaldı. Daha açık bir ifadeyle Türkiye çözmemekte direndiği Kürt sorunun esiri haline geldi, getirildi" ifadesini kullandı.
"Risk aldığını ifade eden Sayın Başbakan'dan 'risksiz' alanlara kaymamasını, 'cesur' ve 'kararlı' olmasını bekliyoruz" diyen Türk, Türkiye'de bir açılımın olabilmesi için öncelikli olarak yürürlükteki darbe Anayasası'nın değiştirilmesi gerektiğini belirterek şöyle dedi:
"Özellikle de Kürt sorunu gibi köklü bir sorun çözülmek isteniyorsa önce buradan başlaması gerekiyor. Halkın, kamuoyunun beklentisi bu yönde iken yeni anayasanın gündemlerinde olmadığını söylüyor. Şunu açıkça belirteyim ki içinde yeni bir anayasanın bulunmadığı açılımın başarı şansı yoktur. Şimdi bu ülke halen gelmiş geçmiş en antidemokratik anayasa ile yönetiliyor. 12 Eylül tüm hukuku belirlemeye devam ediyor. Durum bu kadar açıkken anayasa değişikliği olmadan kim nasıl bir demokratik açılım yapabilir.
Bir diğer kaygı verici nokta da Kürt sorunu; Kürtlerin iradesini, siyasal temsilcilerini muhatap almadan çözme arayış ve hesaplarıdır. Böyle bir çözüm süreci dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Çözüm denkleminde önemli bir yeri bulunan Kürt dinamiği bu sürecin dışında tutulmaya çalışıyor. Sayın Öcalan aylardır 'Akan kanı durdurmak istiyorum. Önümü açın' diyor. Kürt sorununun gelmiş olduğu boyutlar düşünüldüğünde, sorunun ne kadar karmaşık hal aldığı dikkate alındığında Sayın Öcalan'ın sorunun çözümü konusunda ne derecede etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Tüm kamuoyunun bildiği üzere sorunun çözümü için bir yol haritası hazırlayıp, 20 Ağustos'ta yetkililere sundu. Devlet ve hükümet yol haritasını aldı inceledi, üzerinde çalışıyor. Bu yol haritasını bilmek ve öğrenmek halkımızın ve demokratik kamuoyunun da hakkıdır. Hükümet bu beklentileri yok sayarak neden açıklamamakta ısrar ediyor. Sayın Başbakan da 'Akan kanı durduracağız' diyor. O halde Sayın Başbakan ve hükümetin kanı durdurmak isteyenleri muhatap alarak, bu söylemin asgari gereklerini yerine getirmesi gerekir. Savaş çığırtkanlığı yapanlar muhatap alınıp onların tepkilerine göre açılımın rotasını belirlemeye çalışmak ise bu ülkeye kaybettirir. Hükümet 'Sorunun çözümü Meclis'i ve siyasi partileri muhatap alırız' diyor. Fakat şimdiye kadar bizimle hiçbir şekilde siyasi bir muhataplık durumu geliştirilmedi. Bunu açıklıkla kamuoyu ile paylaşmak istiyorum."
Türk, açılımın inandırıcı ve ikna edici olabilmesi için operasyonların durdurulması ve tezkere süresinin uzatılmaması gerektiğini savunarak, şöyle devam etti:
"Kürtlerin siyasal temsilcileri üzerindeki baskıların bir an önce sonlandırılması gerekiyor. Kısa vadede bu adımlar atılmadan bir çözüm sürecine geçişin mümkün olmadığına inanıyorum. Bir yandan çözüm havası yaratıp, diğer yandan ise operasyonlar ve uluslararası güçlerin desteği ile tasfiye etme planı ve hedefi içerisine girmek oldukça tehlikeli ve riskli bir durumdur. O yüzden hükümeti buradan bir kez daha uyarıyoruz. Akan kanı durdurma konusunda samimiyseniz acil olarak PKK'yı çatışmasızlık çizgisinde tutacak güven verici adımları atmak durumundasınız. Bunun yolu karşılıklı çatışmasızlıktan ve taraflar arası müzakerelerden geçer. Çözüm için kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur, ama kilidi açacak anahtar da ortadadır. Yeter ki bu anahtar doğru kullanılsın. İmralı'nın bu anahtarı barış için kullanacağından hiç şüphem yoktur."
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, 'Şunu kesin bir dille ifade etmek isterim ki; çözümü tıkayan, engelleyen taraf Kürtler ve DTP olmayacaktır' dedi.
Türk, partisinin Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunda gerçekleşen 3. Olağanüstü Kongresinde yaptığı konuşmada, bir grubu, bir aidiyeti, bir ortak değerler sistemi olmayan bireyden söz edilemeyeceğini söyledi.
Sosyolojinin, siyaset biliminin ilkelerinin açık olduğunu vurgulayan Türk, 'Evrensel hukukun belirlemeleri ortadadır. Bu garabeti ortaya atanların, sosyal bilimler ve çağdaş demokrasilerden anlamadıkları görülmektedir. 'Kürtler birey olarak vardır ama Kürt halkı yoktur. Kürtleri birey olarak kabul ediyoruz ama halk olarak kabul edemeyiz' deniliyor. Böyle bir çağdışı yaklaşım, böyle bir kucaklaşma anlayışı olabilir mi' diye konuştu.
'Kürtler bir halktır ve bir halk olarak haklarıyla birlikte tanınması, kabul görülmesi gerekir. Dünya eski dünya değil, Türkiye eski Türkiye değil, Kürtler de eski Kürtler değil' diyen Türk, yaşanan değişim, dönüşüm sürecinin doğru okunması gerektiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'Biz risk aldık, neye mal olursa olsun sonuna kadar gideceğiz' sözlerini anımsatan Türk, şöyle devam etti:
'Elbette, Kürt sorununun çözümü risk almayı, kararlı durmayı ve cesur olmayı gerektirir. Risk almayan bu sorunu çözemez. Hükümetin, başlangıçta bir siyasi irade ortaya koyarak başlattığı girişimi önemsedik, umutlandık. Kürt sorununun çözümü konusunda, gerçekten samimi adımlara dönüşürse, bunu sonuna kadar destekleyeceğimizi ifade ettik. DTP'nin durduğu nokta çok açıktır. Biz misyonumuzun bir gereği olarak başından bu yana çözümü savunuyoruz, çözüm için mücadele ediyoruz. En küçük bir adımı dahi önemser ve değerlendiririz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şunu kesin bir dille ifade etmek isterim ki; çözümü tıkayan, engelleyen taraf Kürtler ve DTP olmayacaktır. Ancak şu da iyi bilinmelidir ki; eğer süreç Kürtleri oyalama ve sorunu öteleme gibi bir boyuta taşınırsa, biz de çıkar, şimdiye kadar olduğu gibi bu konudaki endişe ve kaygılarımızı halkımızla paylaşır, demokratik muhalefetimizi halkımızla birlikte sürdürürüz.'
Gelinen nokta itibariyle Hükümetin tutumunun iç açıcı olmadığını ve toplumda kaygılar uyandırdığını iddia eden Türk, '(Risk aldığını) ifade eden Sayın Başbakan'dan, 'risksiz' alanlara kaymamasını, cesur ve kararlı olmasını bekliyoruz. Türkiye'de bir açılımın olabilmesi için, öncelikli olarak yürürlükteki darbe Anayasasının değiştirilmesi gerekiyor. Özellikle de Kürt sorunu gibi köklü bir sorun çözülmek isteniyorsa, önce buradan başlanması gerekiyor' diye konuştu.
Bir diğer kaygı verici noktanın da 'Kürt sorununu, Kürtlerin iradesini, siyasal temsilcilerini muhatap almadan çözme arayış ve hesapları' olduğunu iddia eden Türk, terör örgütü elebaşı için 'Sayın' ifadesini kullandı.
DTP Genel Başkanı Türk, şunları söyledi:
'Çözüm denkleminde önemli bir yeri bulunan Kürt dinamiği bu sürecin dışında tutulmaya çalışıyor. Sayın Öcalan aylardır 'Akan kanı durdurmak istiyorum. Önümü açın' diyor. Kürt sorununun gelmiş olduğu boyutlar düşünüldüğünde ve sorunun ne kadar karmaşık bir hal aldığı dikkate alındığında, Sayın Öcalan'ın sorunun çözümü konusunda ne derecede etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Tüm kamuoyunun bildiği üzere, sorunun çözümü için bir yol haritası hazırlayıp 20 Ağustos'ta yetkililere sundu. Devlet ve hükümet yol haritasını aldı, inceledi, üzerinde çalışıyor. Bu yol haritasını bilmek ve öğrenmek halkımızın ve demokratik kamuoyunun da hakkıdır. Hükümet bu beklentileri yok sayarak, neden açıklamamakta ısrar ediyor? Yol haritasının kamuoyuna yansımasını istiyoruz.'
DTP'nin toplumsal barış ve demokratikleşme hamlesinin temel aktörlerinden biri olduğunu ve içinde olmadığı kalıcı bir çözüm süreci mümkün olmadığını savunan Ahmet Türk, 'Elbette, silahların gündemden kalkması ve çatışmasız bir ortamın sağlanabilmesi için, elinde silah bulunduran PKK'nın çözüm süreci dışında tutulmaması gerekir. Çözüm sürecinde, gerekli olan alanlarda, diyalog ve müzakerelerden kaçınılmamalıdır. DTP, bu sürecin en olumlu ve makul bir şekilde ilerleyebilmesi için, elinden geleni yapmaya çalışacaktır' dedi.
Hükümetin, sınır ötesi operasyon tezkeresini Meclis'e göndermesini de eleştiren Türk, bunun çözüme katkı sağlamayacağını savundu.
Açılımın inandırıcı ve ikna edici olabilmesi için operasyonların durdurulması gerektiğini öne süren Türk, 'Hükümeti buradan bir kez daha uyarıyoruz. Akan kanı durdurma konusunda samimiyseniz, acil olarak PKK'yı çatışmasızlık çizgisinde tutacak güven verici adımları atmak durumundasınız. Bunun yolu karşılıklı çatışmasızlıktan ve taraflar arası müzakerelerden geçer. Çözüm için kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur ama, kilidi açacak anahtar da ortadadır. Yeter ki bu anahtar doğru kullanılsın. İmralı'nın bu anahtarı barış için kullanacağından hiç şüphem yoktur' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün TBMM'de yaptığı yasama yılı açılış konuşmasını da değinen Türk, Gül'ün ortaya koyduğu mantığı ve Türkiye perspektifini önemsediklerini ve bu yaklaşımın anayasal reformlarla kalıcı hale getirilmesini dilediklerini söyledi.