İnsan hayatında öyle anlar vardır ki, hani şu ömrümün sonuna kadar unutmayacağım dedirtecek türden. Gözlerin buluşup, ellerin tutuştuğu ilk an. Öyle de olur, her şey gayet tutkulu başlar yeni bir insanın gizemini çözmek çok heyecanlı gelir.
Seni her geçen gün daha çok seviyorum
Kimisine göre, sevdiğiniz kişinin huyunu çözdüğünüzü düşündüğünüzde eskisi kadar cazip gelmemeye başlar. Alışkanlıklar ve sıradanlıklar deveye girer. Monoton bir hayatla karşı karşıya kalırsınız. Kimisine göre de, sevgiliyle geçirilen her an paha biçilmez bir mücevher değerindedir ve her geçen gün değerine değer katar. Sevgi kümülatif bir şekilde artar. Sevdikçe seversin hatta daha fazla sevemeyecek kadar çok seversin. Bunu yaparken ayakların yere değer. Aşkın şımarıklığı ve maymun iştahlılığını barındırmaz bu sevgi.
Çok iyi tanıdığınızı düşündüğünüz insan günün birinde öyle bir şey yapar ki onu ne kadar az tanıdığınızın farkına varırsınız. Siz siz olun her daim ilişkilerinizde sürprizlere açık olun. Heyecanı diri tutmanın bir numaralı yolu malum. Temel olarak burada bahis ettiğim olumlu sürprizler fakat olumsuz olabilecek “sürprizler” de adrenalin açısından benzer şeyleri hissettirecektir. Kalbinize iyi bakın!
Kıskanmıyorum diyen den kork!
Kıskançlıktan yola çıkarak, gelelim şu daha fazla kıymet bilinmek meselesine. Eşinizi kıskandırmaya kalktığınızda onun gözünde daha değerli olmazsınız. Sadece kendinizi bir eşya yerine koyarsınız. Aslında değersizleştirirsiniz. Sağlıklı bir ilişkide buna ihtiyaç yoktur. Kıskanmak doğal bir duygudur fakat kıskandırmaya çalışmak ilkel ve yapaydır. Karşınızdaki kişinin size bir eşya gibi sahip olması için savaşma isteğini tetikler. Bu sizi tatmin ediyorsa o ayrı bir durum tabii.
Kadın erkek fark etmez sevgilinizin bu tuzağına düşmediğiniz zaman, o yapay davranış sönüp gidecektir. Güneşin parlaklığı ve ısısı ikinizin üstünden hiç eksik olmasın.