İngiltere basınında bugün Kosova'nın geleceğine ilişkin haberler geniş yer buldu. BBC'nin Türkçe internet sitesi "http://www.bbc.co.uk/turkish" adresinde yer alan basın özetlerine göre, nihai statü görüşmelerinin çökmesinin ardından, Kosova'nın hafta başında tek taraflı olarak Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan edebileceği beklentisi hakim. Bunun kaygı verici gelişmeleri tetikleyebileceğini duyuran Independent, "Bağımsızlık ilanı mı, savaş ilanı mı?" manşetiyle çıkmış. Başlığı şu satırlar takip ediyor:
"Yeni seçilen Kosova hükümetinin Priştine'deki binasında, önemli bir ilanın hazırlıkları yapılıyor. Avrupa'da yeni bir devlet doğmak üzere. Bağımsızlık ilanı, ya bir savaşa neden olacak ya da hem Kosova hem de Sırbistan için AB üyeliğinin yolunu açacak. İngiltere açısından ise soru şu: 'Kosova, Tony Blair'in insani müdahale doktrininin başarılı bir örneği olabilecek mi? Kosova'nın Sırp azınlığın yaşadığı kuzey bölgelerinde, kaygılar artıyor. Şu anda BM'nin yönetiminde olan Kosova'nın gelecek hafta bağımsızlık ilan etmesinin ardından, binlerce Sırp'ın bölgeyi terk edebileceği belirtiliyor. Bağımsızlığın güvenlik zaafı ve insani kriz doğurmasının yanı sıra Avrupa'nın en kırılgan bölgesinde istikrarsızlık yaratıp Balkanlar'da yeni bir savaşın fitilini ateşlemesinden korkuluyor. Sırp aileler bavullarını toplamaya başladı bile."
Kosova içindeki huzursuzluğu bu satırlarla aktaran Independent, soruna uluslararası toplumun bakışını ise şöyle özetliyor:
"Washington ve Brüksel, müzakerelerin sürdürülmesinin bir anlamı olmadığı konusunda Kosovalılar ile hemfikir. Nüfusunun yüzde 90'ı Arnavut olan bölgenin, AB denetiminde ve 16 bin kişilik NATO Barış Gücü korumasında bağımsızlık ilan etmesini destekliyorlar. Ancak Rusya, 2 milyon nüfuslu Kosova'ya geniş bir özerklikten fazlasını tanımayı reddeden Sırbistan'ın yanında yer alıyor. Gerek Moskova gerekse Belgrad, Kosova'nın tek taraflı bağımsızlık ilanını kabul etmenin Balkanlar'da istikrarsızlık yaratacağı ve tüm dünyadaki ayrılıkçı hareketleri cesaretlendireceği uyarısını yapıyor. ABD ve AB'nin bekleyen zorluk, bağımsızlık ilanının savaşla değil, uluslararası tanınma ile sonuçlanmasını sağlamak."
Financial Times ise, Kosova'nın bağımsızlığının diğer bölgelerdeki ayrılıkçı hareketlendireceği kaygısını, bir örnekle taşımış sayfalarına. "Gürcistan, Kosova etkisinden kaygılı" başlıklı haber şöyle:
"Rusya'dan bağımsızlığını kalıcı hale getirmeye çabalayan eski Sovyet Cumhuriyeti, Gürcistan, Kosova'da yaşanacak bir krizin Kafkaslar'a yayılması ve Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü tehdit etmesi riskine karşı, ABD ve Avrupa'dan destek talep etti. Gürcistan Başbakanı Lado Gurgenidze, Financial Times'a verdiği mülakatta, ABD ve AB ülkelerinin Kosova'nın bağımsızlığını tanıması durumunda, Rusya'nın da, Gürcistan sınırları dahilindeki ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya'yı tanıyarak misillemede bulunmasından endişe ettiğini dile getirdi. Bazı AB yetkilileri, güney sınırındaki kendi azınlıkları ile sorun yaşayan Rusya'nın, Abhazya ve Güney Osetya'yı bağımsız ülkeler olarak tanıyacak kadar ileri gitmeye cesaret edemeyeceğini düşünüyor. Ancak Moskova'nın, Gürcistan üzerindeki nüfuzunu devam ettirme arzusundan da kimse şüphe etmiyor. Özellikle 2003 Kasım'ındaki Gül Devrimi, Batı yanlısı bir yönetimi iş başına getirdiğinden beri."
Financial Times bu haberin hemen altında, Kosova'nın bağımsızlık ilanının doğurabileceği risklere karşı NATO'nun da teyakkuzda olduğunu duyuruyor:
"NATO'ya yakın kaynaklara göre, ittifak bölgede şiddetin artması ihtimaline karşı 1600 ek askeri müdahaleye hazır hale getiriyor. NATO'nun Kosova'daki 16 bin kişilik gücü KFOR'un yetersiz kalması durumunda, hazır bekletilen bu askerlerin devreye gireceği belirtiliyor. Brüksel'de bir araya gelecek 26 NATO üyesi ülkenin dışişleri bakanlarının da, yakın gelecekte KFOR'un askeri kabiliyetlerine bir sınır getirilmemesi gerektiğini açıklaması bekleniyor."
Guardian İngiltere Merkez Bankası'nın 2 yılın ardından ilk kez faizleri çeyrek puan düşürerek yüzde 5,5'e çekmesine, büyümenin yavaşlaması ve kredi koşullarının sıkılaşmasının gerekçe gösterildiğini duyuruyor. Uzmanların İngiltere ekonomisinin gelecek yıl zayıflayacağı öngörüsüne yer veren gazete, faiz indirimlerinin devam edeceğini duyuruyor:
"İngiltere Merkez Bankası'nın kararı memnuniyet verici. Ancak riskler yerli yerinde duruyor. Bunlardan birincisi, yatırımcıların 'Merkez Bankası nasıl olsa yardıma koşar' diyerek riskli adımlar atması. Ancak daha karanlık olan senaryo ise bunun tam tersi. Yani bireyler ve şirketlerin kötümser bir hava içerisine girip harcama yapmaktan kaçınması. Eğer bu gerçekleşirse, ki örneği geçen yıllarda Japonya'da görüldü, o zaman faiz indirimleri de işe yaramaz. Ekonomideki yavaşlama kendini tam olarak göstermeden harekete geçerek, Merkez Bankası hastanın ilaca bağışıklık kazanması ihtimalini doğurdu."
Guardian gibi Financial Times da, İngiltere Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararını olumlu buluyor, ancak başarılı olup olmayacağını ekonomik koşulların belirleyeceğini vurguluyor:
"Eğer şu anda, para arzının azalması ve ekonomik durgunlukla sonuçlanacak bir kredi piyasası çöküşüyle, yani mali açıdan tam bir felaketle karşı karşıyaysak, çeyrek puanlık faiz indirimi yetersiz ve gecikmiş demektir. Ancak eğer söz konusu olan yönetilebilir bir yavaşlamaysa, Merkez Bankası'nın doğru pozisyon aldığı söylenebilir."
Gazetelerde geniş yer bulan bir başka konu da, İngiltere hükümetinin terör şüphelileri için gözaltı süresini 28 günden 42 güne çıkarma planları. Ciddi gazeteler arasında bu girişimi destekleyene rastlamak zor. Örneğin Independent, gözaltı süresini uzatmanın, hükümet için "sağlıksız bir takıntı"ya dönüştüğünü savunuyor:
"28 günle zaten demokratik ülkeler arasında en uzun gözaltı süresini biz uyguluyoruz. İngiltere'yi diğer ülkelerden farklı olarak, teröre karşı bu kadar savunmasız hale getiren nedir ki, sadece biz daha da sert önlemlere ihtiyaç duyuyoruz? 28 günlük gözaltı süresi uygulamaya girdiğinden beri, polisin süre dolduğu için serbest bırakmak zorunda kaldığı şüpheli oldu mu? Şu anda uygulamada olan 28 günlük gözaltı, parlamentonun onay verdiği azami süreydi. Üstelik bu onay, 7 Temmuz saldırılarının hemen ardından verilmişti. Dönemin Başbakanı Tony Blair, 90 günlük gözaltı süresi talebiyle parlamentodaki ilk ve tek yenilgisini tatmış ve 28 güne razı olmak zorunda kalmıştı. Hükümet artık bu konudaki tartışmayı kaybettiğini anlamalı ve onurlu bir şekilde geri adım atmalıdır."
Independent gibi Daily Telegraph da, gözaltı süresinin 42 güne çıkarılmasına karşı. Bunun için ileri sürülen güvenlikle ilgili tüm savların çürütüldüğünü belirten gazete, hükümeti ulusal güvenlik üzerinden siyaset yapmakla suçluyor:
"Başbakan Gordon Brown, Temmuz ayında güvenlikle ilgili yaptığı kapsamlı açıklamada, terör şüphelilerine uygulanacak gözaltı süresi konusunda sadece parlamentoda değil ülke genelinde bir uzlaşma arayacağını söylemişti. Oysa bu konuda bir uzlaşma zaten sağlanmış durumda. 2005 Kasım'ında, hükümetin 90 gün önerisini reddeden Avam Kamarası, 28 günde karar kıldı ve bu yasalaştı. O tarihten bu yana, bu sürenin uzatılması için hiçbir inandırıcı sav öne sürülemedi. Başta hükümetin kendisi, 28 günlük süreyi aşmayı gerektiren hiçbir terör olayı gerçekleşmediğini kabul ediyor. Üstelik yargı çevreleri de bunun karşısında. Bu mesele güvenlikle ilgili değil. Bu mesele siyasetle ilgili. Başbakan Gordon Brown, bu vesileyle gözaltı süresinin uzatılmasına karşı olan ana muhalefetteki Muhafazakar Parti'ye, terör sorununda yumuşak davrandıkları suçlamasıyla darbe vurmak istiyor. Ancak ulusal güvenlik, böyle bir oyuna alet edilmeyecek kadar önemli bir konudur."