Yıllardır bu soruyu kendimize sormuşuzdur, “Ben kimin”?diye. Hatta bir psikologla karşılaştığımızda sorduğumuz ilk soru ben nasıl bir insanım olur. Merak o kadar had safhadadır ki bizi göreli birkaç dakika olan bir insandan mucizevî bir şekilde kim olduğumuzun cevabını bekleriz.
Davranış ve düşünme şeklimizin ilgi ve yeteneklerimizin başka insanlardan farklı kılan ruhsal özellikler diye tanımlayabiliriz kişiliği. Kişilik kelimesi, “persona” Latincede tiyatro oyuncularının taktıkları maske ya da karakter anlamına gelen kökten türemiştir.
Çoğu zaman gerçek benliğimizi başkalarına göstermek için taktığımız maskeyle gizleriz. Amerikalı filozof ve psikolog, William James bu olayı “moi-social” sosyal-ben, Alman psikanalist, Karen Horney ise “facade” yani mükemmel görünme ihtiyacından doğan kelimeyle ifade etmiştir. İç güzelliği, saygı duyulmayı, sevilmeyi, ciddiye alınmayı maddiyatla ölçen kişiler, olmadıkları halde “zenginmiş gibi” “as if” yaşamaya çalışırlar. Topluma, taktıkları maskeyi gösterirler. Hâlbuki gerçek benlikleri hep oradadır ve onları terk etmez.
Kişiliğin oluşumunda çevresel faktörlerin yanı sıra kalıtsal özelliklerin de azımsanmayacak önemi vardır. Bu özellik sayesinde, bazı psikolojik sorunlara diğer insanlardan daha yatkın olabiliriz. Kişiliğin yapılanması konusunda farklı görüşler vardır. Bunlardan biri “yapısal model” diye adlandırılan, “arzular” (id), “mantık” (ego), “vicdan” (süper ego) olarak üç ana başlıkta toplanır. Kısaca id, doğuştan getirdiğimiz dürtülerimizi ifade eder, açlığımızın giderilmesi ve saldırgan tepkilerimiz gibi bedensel ihtiyaçlarımızı ifade eder. Bu ilkel güdülerin biran önce doyurulmasını amaçlar. Genelde, Psikopat diye adlandırılan kişilerin bu prensip doğrultusunda hayatlarını sürdürdükleri bilir. Anlık hazlar peşinde koşarlar. Caddede yürürken, o an canı yoldan geçen arabalara taş atmak isterse bunu hiç çekinmeden yapacak ve sonunda hiçbir pişmanlık duymayacaktır.
Mantık, vicdan ve arzularımız arasında bir köprü görevi kurar. Açsak sokaktaki birinin elinden yiyeceğini almayız, parasını verip yiyeceği satın alırız. Bunu sağlayan “mantık” dır. “Vicdan” ise, bize toplumun kuralları ve ahlaki değerlerimizi hatırlatır. “Vicdan” sayesinde yiyeceği satın alırız. Böylece toplum kurallarına ve ahlaki değerlere uygun davranmış oluruz.
Kişiliğin oluşum dönemlerinde yaşanan travmalar birçok kişilik bozukluğuna yol açabilir. Haftaya, bugün giriş yaptığımız, (Psikopat) Antisosyal Kişilik Bozukluğu var sırada.
İyi pazarlar...