Türkiye'de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20'lik kesim arasındaki gelir farkı 2008'de önceki yıla göre 8,1 katta kaldı. En yoksul kesimin gelirden aldığı payda önemli oranda iyileşme olurken, zenginlerin gelirinde ise önemli düşüşler olduğu gözlendi
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) araştırmasına göre, Türkiye'de gelir dağılımında son dönemde değişim gözlenmediği göze çarparken son yıllardaki gelişmelere paralel zengin ve fakir kesim arasında da kaydadeğer bir gelişme söz konusu. TÜİK'e göre en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 2008'de, bir önceki yılda olduğu gibi 8,1 katta kaldı.
Avrupa Birliği uyum çalışmaları kapsamında 2006 yılında uygulamaya başlanan araştırma kapsamında 2008'de 12 bin 341 örnek hanehalkından 11 bin 228'iyle anket yapıldı, örnek hanehalklarında yaşayan 15 ve yukarı yaştaki 31 bin 242 fertle görüşme gerçekleştirildi.
Verilere göre, kurumsal olmayan nüfusun yüzde 58,7'si, 'iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek' yiyemiyor. Yüzde 45,5'i yeni giysiler alamıyor. Yüzde 88,8'i, 'evden uzakta bir haftalık tatil' yapamıyor.
Araştırmanın gerçekleştirildiği 2008 yılı itibariyle Türkiye'de 69 milyon 231 bin kurumsal olmayan nüfus bulunuyor. Kurumsal olmayan sivil nüfus, kurumsal yerlerde değil, hanelerde ikamet eden nüfus anlamına geliyor. Başka bir deyişle, okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, özel nitelikteki hastahane, hapishane, kışla ya da orduevinde ikamet edenler dışında kalan nüfusu ifade ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu, 2008 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarını açıkladı.
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,7, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 5,8 oldu. Son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre bir önceki yıl olduğu gibi 8,1 kat olarak hesaplandı.
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden 'Gini katsayısı' da 2008 yılı için 0,41 olarak hesaplandı. Söz konusu oran da 2007 yılına göre farklılık göstermedi.Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,40, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,38 tespit edildi.Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.Gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi 'Lorenz eğrisi' 2007 ve 2008 araştırmasına göre gelir dağılımında değişim olmadığını eğrilerdeki çakışmayla gösteriyor.
Türkiye'de ortalama yıllık hanehalkı kullanılabilir geliri, 2008'de 19 bin 328 YTL, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 8 bin 372 YTL olarak belirlendi. İstanbul Bölgesi, 11 bin 881 YTL ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek bölge oldu. Bunu, 9 bin 852 YTL'lik ortalama gelir ile Doğu Marmara Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 4 bin 193 YTL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu. Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirleri kullanılarak çeşitli göreli yoksulluk sınırları da hesaplandı.
Buna göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 16,7'si, yoksulluk riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde oran yüzde 15,2, kırsal yerlerde yüzde 14,2 olarak hesaplandı.
TÜİK araştırmasına göre, kurumsal olmayan nüfusun yaşam koşullarına ilişkin bazı göstergeler şöyle: Yüzde 61'i kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 39'unun konutunda 'sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi ve benzeri' sorunlar söz konusu. Yüzde 38,5'inin oturduğu konutta 'izolasyondan dolayı ısınma sorunu' yaşanıyor. Yüzde 57,7'sinin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunmakta, bu borç ödemeleri, yüzde 25'inin hanesine çok yük getiriyor. Yüzde 88,8'i 'evden uzakta bir haftalık tatil ihtiyacını mali nedenlerle karşılayamıyor
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelire göre sıralı yüzde 20'lik grupları baz alarak yaptığı araştırmada, 2006 ve 2008 yılları sürecinde açıkladığı gelir dağılımındaki değişim oranlarına bakıldığında ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. En zengin yüzde 20'lik dilimin gelirdeki paylaşım payı 48,4'ten 46,7'ye indiği görülürken, bu düşüşün yüzde 3,5'lik önemli bir azalışa tekabül etmesi dikkat çekiyor. 1. dilimde yeralan en fakir yüzde 20'nin yüzde 5,1'lik payı 8,8'e yükselerek yüzde 13,8 iyileşme gösterdiği görülüyor. 2007'de yoksul kesime yönelik iyileştirmenin daha çok olduğu görüldü. İkinci dilimdeki yüzde 20'lik kesim ise yüzde 2'lik zenginleşme yaşandı. 3. dilimde 2.7'lik gelir payı artarken 4. dilim payının ise aynı kaldığı ortaya çıktı.