Aile albümlerindeki 'Bizim Hikâyemiz'

Büşra Sönmezışık
00:0013/06/2010, Pazar
G: 12/06/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
Aile albümlerindeki 'Bizim Hikâyemiz'
Aile albümlerindeki 'Bizim Hikâyemiz'

13.sü düzenlenen İSMEK genel sergisi bu yıl ziyaretçilere nostaljik anlar yaşatıyor. Gazetecilik kursundaki 20 öğrencinin hazırladığı fotoğraf sergisi kendi aile albümlerinden seçtikleri 1930 -1980 yıllarına ait 25 siyah beyaz fotoğraftan oluşuyor. Fotoğraflar, hikayeleri ve görselleriyle sosyo- kültürel tarihimizi de bir kez daha hatırlatmış oluyor.

Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve dünyanın en büyük sergisi olma özelliğini taşıyan İSMEK genel sergisi bu yıl 13. yılında yine ziyaretçileriyle buluştu. 1996 yılında 3 kurs merkezi ve 3 branşla başlayan İSMEK kursları bugün İstanbul'un 38 ilçesinde 219 kurs merkezi ve 123 branşla kaldığı yerden devam ediyor. Şimdiye kadar yaklaşık bir milyon kişiye istihdam sağlayan kursta hat, tezhip, kalem işi, çini, rölyef, kumaş boyama, dikiş, nakış, grafik, takı tasarımı ve gazetecilik gibi daha birçok alanda eğitim veriliyor. Feshane'deki İSMEK genel sergisi 8 - 20 Haziran arasında ziyaretçilerini beklemeye devam ediyor.

Peki şimdiye kadar hiç tanımadığınız kimselerin albümlerinden çıkan fotoğraflarının hikayelerini okumuş muydunuz? İSMEK bu yıl geçtiğimiz yıllardan farklı olarak gazetecilik kursu öğrencilerinin hazırladığı bir sergiyle gelen ziyaretçilere nostaljik anlar yaşatıyor. Bizim Hikayemiz başlığını taşıyan sergide 20 öğrencinin aile albümlerinden seçtikleri 1930 -1980 yılları arasında çekilmiş 25 siyah- beyaz fotoğraf yer alıyor. Sergilenen fotoğraflar arasında Adil Özkaptan, Sabri Ülker, Orhan Gencebay gibi popüler isimlerin ilginç karelerinin yanı sıra Anadolu insanının doğaçlama çektikleri fotoğraflar bulunuyor. Özel anlarını paylaşan kurs öğrencileri, fotoğrafların gerçek bilgilerinin yanı sıra fotoğraf okumaları yaparak elde ettikleri verilerle her bir fotoğrafın hikayesini yazmışlar.

AMERİKANIN ÜNLÜ YAPIMCISINDAN HATIRA FOTOĞRAFI

Sizi zaman makinesine bindiren ve samimi bir yolculuğa çıkaran bu sergide bazı fotoğrafların hikâyesi oldukça ilginç. Mesela bir tanesi gazeteci Ayşe Döne'ye ait. 1939 yılında çekilen siyah beyaz üzeri imzalı bu fotoğrafın hikayesi kısa ama altından çıkan isim büyük; Fotoğrafa baktığınızda bir araba ve iyi giyimli birkaç genç duruyor. Bu gençler, Türkiye'den ABD'ye eğitime giden bir gencin geçirdiği güzel bir günün anısı olarak uzaktaki aileleriyle paylaşmak için çektirdiği bir fotoğrafmış. Okuldan arkadaş olan bir grup genç güneşli bir bahar gününde otomobilleriyle geziye çıkmışlar. Fotoğrafın en solunda duran genç, fotoğrafın arkasına Türkiye'de yaşayan ailesi için not düşmüş,"Okuldan arkadaşlarla tatil gezisi, keşke sizde burada olsaydınız gezilecek o kadar güzel yerler var ki..." O notu düşen kişi daha sonraki yıllarda Amerika'nın ünlü yapımcılarından biri olan Adil Özkaptan.


SES DERGİSİ VE ORHAN GENCEBAY

Bazı fotoğraflar hikâyelerini kendi belirlerler. İşte yukarda gördüğünüz böyle bir fotoğraf. Kalabalık bir masada boğazın kıyısında oturmuş adamlar... Biraz daha dikkatli baktığımda adamların arasından rahatlıkla çekip çıkartabileciğiniz simasıyla Orhan Gencebay duruyor. Fotoğrafın sahibi Kaan Şahin bir İstatikçi. Fotoğraf, babası Ses Dergisi'nde çalışırken 1970 yılında Orhan Gencebay'la sabahın erken saatlerinde boğaz kıyısında yaptığı bir röportaj sırasında çekilmiş. Yanındakiler de film setindeki figüranlar. Gencebay o yıllarda henüz o kadar şöhretli olmamasına rağmen yine de bütün gazetecileri peşinden koşturuyormuş. Dönemin efsane magazin dergisinde genç bir muhabir olarak çalışan Kaan'ın babası bir film setinin çay molasına sıkıştırmayı başardığı röportajı oldukça ses getirmiş. Kaan'ın babası şuan gazetecilik yapmıyor ama görünen o ki bu fotoğrafla gazetecilik bayrağını oğluna bırakmışa benziyor.


KADININ CİĞERİNİ YAKAN ADAM!

Öğrencilerden Elif Sağlam'ın fotoğrafına baktığınızda önce pek bir özelliği olmadığını düşünüyorsunuz. Sıradan uzun boylu, ağzında sigaralı bir adam bardağa çay dolduruyor. Gördüğünüz bu fotoğraf, ardındaki hikâye için sadece bir ipucu. Ölümünün üzerinden 15 yıl geçmiş bu adamın gerçek adı Zihni ama yakınları ona Zehni diye hitap ediyormuş. Zehni dayı çevresi tarafından çok sevilen bir çaycıymış. Bu fotoğraf çekildiğinde 40 yaşlarında olduğu tahmin ediliyor. Uzun boyu, renkli gözleriyle köyün bütün kızları Zihni dayıya aşıkmış. Ama biri dışında… Çünkü o biri 'Ciğerindeki ateşin dışına vurmasından dolayı yüzünde bir gecede koca bir yanık izi oluşacak kadar kara sevdaya tutulan ve Zihni Dayı'yı kaçırıp evlenen eşiymiş. Başka bir ayrıntı da; kendisine 19 yaşında akciğer hastalığı teşhisi konulmasına rağmen, ağzından düşürmediği sigarasıyla doktorlara göre 45 yaşında ölmesi gerekirken, 62 yaşında kadar yaşamış.


Dürüstlük onu bir aile sahibi yaptı

Kübra İman'ın albümünden çıkan fotoğraf insanlık anlamında ders verir nitelikte. 1960 yılında çekilen fotoğraftaki adam Kübra'nın dedesi Muharrem İman. Bir gün Tahtakale'deki mağazasının önünde otururken bir kavga çıkmış ve mağazanın önünde işportacılık yapan genç adamın (fotoğrafta, solda oturan) tezgâhı yere devrilmiş. Sattığı mallar ayaklar altında kalan, malları ziyan olan genç adam kavga etmek yerine sessizce yerden mallarını toplamaya başlamış. Gencin yumuşak başlılığı Muharrem Bey'in hoşuna gidince uzun zaman işportacılık yapan bu gençle ilgilenip bir kahve söylemiş. Hamit isimli bu genç Rusya'da yaşayan Müslüman Türklerden ve 2. Dünya Savaşı sırasında Türklere ve Müslümanlara büyük zulümler yapan Stalin Rusya'sına karşı Almanların safında savaşmış. Ardından Türkiye'ye iltica etmiş. Bunları duyan dedesi ülkeye yabancı olan, Tahtakale gibi kurtlar sofrasına intibak edemeyen bu gence sahip çıkmaya karar vermiş. Tesadüfe bakın ki, o yıllarda gıda sanayi kurmak için azimle çalışan (Kübra'nın eniştesi) Sabri Ülker de ailesiyle birlikte aynı coğrafyadan Türkiye'ye gelmiş. İman Bey, bu genci Sabri Ülker'in yanına işe göndermiş. Çalışkanlılığı ve yumuşak başlılığı ile takdir toplayınca Topkapı'daki ilk fabrikasının girişine açtığı fabrika satış mağazasını hazırlayarak Hamit'e teslim etmiş. Hamit'in sattığı bütün malların kârını da ona bırakmış. Yıllar sonra yaşı ilerlemesine rağmen bekar olan Hamit'i, yanlarında yardımcı olarak çalışan Ayşe Hanım'la evliliklerine de sebep olup maddi ve manevi katkılarıyla yuvalarını kurmalarını da sağlamışlar. Bu fotoğraf bayramlarda bütün halalar ve eniştelerle birlikte Muarrem İman Bey'in Beylerbeyi'ndeki evinde yapılan geleneksel bayramlaşma törenlerinden birinde çekilmiş.