Paşa'dan Ecevit'e: DSP'yi bize devret

İstanbul
00:007/08/2009, Cuma
G: 6/08/2009, Perşembe
Yeni Şafak
Paşa'dan Ecevit'e: DSP'yi bize devret
Paşa'dan Ecevit'e: DSP'yi bize devret

Ergenekon'un 3. iddianemesinde 'terör örgütü üyesi' olmakla suçlanan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın DSP lideri Bülent Ecevit'e “Partiyi askerlere devret” teklifinde bulunduğu ortaya çıktı. Ecevit 28 Şubat sürecinin etkin paşası Kılınç'ı “Partimiz herkese açık” diyerek reddetti.

Ergenekon sanığı eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın DSP lideri Bülent Ecevit'e “Partiyi askerlere devret” teklifinde bulunduğu ortaya çıktı. Bülent Ecevit'in uzun süre koruma müdürlüğünü yapan DSP milletvekili Recai Birgün, “Kılınç Paşa, sağdan soldan oy alacak partiye ihtiyaç duyduklarını, askerler olarak DSP'nin kendilerinin oluşturduğu gruba devredilmesini istedi” dedi.

ORAN'DAKİ EVE GELDİ

Merhum Başbakanlardan Bülent Ecevit'in uzun süre koruma müdürlüğünü yapan Recai Birgün'ün Ergenekon savcılarına verdiği ifade 3. iddianameye girdi. Ergenekon'un, başbakanlık yaptığı dönemde Bülent Ecevit'i sağlık sorunları bahanesiyle ortadan kaldırmaya çalıştığı iddialarıyla ilgili soruşturmayı yürüten savcıların bilgisine başvurduğu Birgün, şok bir iddia ortaya attı. Birgün, 3. iddianamede 'terör örgütü üyesi olmak'la suçlanan emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın Ecevitler'in Ankara Oran'daki evinde “Partiyi askerlere devret teklifinde bulunduğunu” söyledi.

'SAĞ'DAN OY ALACAK

Birgün iddianamede yer alan ifadesinde “Sayın Tuncer Kılınç, Oran'daki konuta gelip bizzat kendilerinin temiz, sağdan soldan oy alabilecek bir partiye ihtiyaç duyduklarını, askerler olarak DSP'nin kendilerinin oluşturduğu gruba devredilmesini istedi. Genel Başkanımız da DSP'nin temiz siyaset yapmak isteyen herkese kapısının açık olduğunu söyledi' dedi.

DARBE OLMADI PARTİ DENEYELİM

Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Şener Eruygur ile diğer kuvvet komutanlarının 2002-2004 yılları arasında AK Parti'yi devirmek için yaptığı darbe hazırlıkları Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün karşı çıkmasıyla başarısız olmuştu. Örgütün siyasete yön verme ve AK Parti'ye alternatif oluşturma projesi çerçevesinde Tuncer Kılınç'ın Ecevit'e “Parti'yi bize devret” teklifinde bulunduğu belirtiliyor. Kılınç'ın Ecevit'e teklifi de örgütün siyasi amaçları bölümünde yeraldı.

BALBAY'A BİLGİ SIZDIRDI

İddianamede Kılınç'ın faaliyetleriyle ilgili önemli bilgilere de yer verildi. İddianamede Kılınç'ın, emekli olduktan sonra Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a bilgi sızdırdığı belirtildi. İddianamede Kılınç'ın bilgi sızdırmasına Balbay'ın bilgisayarında ele geçirilen 16 Aralık 2002 tarihli dijital kayıt, YAŞ ve MGK toplantılarının bir kısmı kanıtı olarak gösterildi. Kayıtta “YAŞ kararları yargıya gitmediği için bunun antidemokratik bir karar olduğunu belirtip şerh düşerek imza koyuyorlar. Bunu Kılınç'a yaveri aracılığı ile doğrulattık. 'Mustafa ne biliyorsa yazsın' demiş” ifadesi geçiyor.


Haberal boğazını uyuşturdu canlı yayında konuşamadı

Recai Birgün, 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in tedavi süreciyle ilgili de çarpıcı bilgiler verdi. Ecevit, rahatsızlandığında bugün Ergenekon'da sanık olan Prof. Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'nde tedavi gördü. Rahşan Ecevit'in söylediği "Ne zaman ki Başkent Hastanesi'nden çıktık. Ecevit ayaklandı" sözleriyle başlayan “Ecevit öldürülmek mi istendi?” sorusu Ergenekon soruşturmasına da girdi. Birgün savcılara verdiği ifadede Ecevit'in 11 gün süren tedavisinin tamamlandığı gün yaşanan ilginç gelişmeyi şöyle anlattı: “Ecevit hastaneden çıkarken, gazetecilerin dışarıda olduğu söylendi. Kendisine yorgun olduğunu ve herhangi bir açıklama yapmaması gerektiğini ısrarla söylememize rağmen, Haberal, mutlaka birkaç kelime söylemesi gerektiğini söyledi. Dışarı çıktığımızda bütün gazeteciler oradaydı. Başkent Üniversitesi'ne ait kürsü dahi hazırlanmıştı. Ecevit, kürsüde istemesine rağmen konuşamadı. Boğazı düğümlendi. Hatta Haberal'ın ismini dahi söyleyemedi. Haberal'a, niye böyle oldu diye sorduğumda, 'Biz beyefendiye endoskopi yaptık ve boğazını da uyuşturduk, bunun için konuşamamış olabilir' dedi. Biz de böyle bir durum vardı, neden birkaç kelime söylemesini istediniz diye sordum. Haberal, 'Olur böyle şeyler'dedi.”