Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatçı birliklerinin dosya kapatma yetkisinin elinden alınmasını eleştirdi.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatçı birliklerinin dosya kapatma yetkisinin elinden alınması konusunda 'gidilen yolun doğru bir yol olmadığını' belirterek, 'Biz Türkiye'yi özelleştiriyoruz, devletleştirmiyoruz. Bürokrasinin ağırlığını gittikçe azaltmaya çalışırken, yeniden Türkiye'yi bürokratik bir ortama getirmek doğru değil' dedi.
Çağlayan, verilen desteklerin zamanında ulaşmasının önemine işaret etti. Verdikleri destekler konusunda şu anda bir problemle karşı karşıya olduklarını dile getiren Çağlayan, Sayıştay'ın ihracatçı birlik memurlarını devlet memuru kabul etmediği için Birliklerin dosya kapatma konusunda yetkilerinin ellerinden alındığını hatırlattı.
'Bu bize ciddi zarar verir. Bu iyi bir durum değil' diyen Çağlayan, bu konuyu Sayıştay başkanıyla birkaç aydır görüştüğünü söyledi.
'İşlerimizi özelleştirelim. Devlet bu işlerde sadece ana kontrol noktasında olsun. Devlet kontrol etme imkanına sahip, burada bürokrasiyi azaltalım anlayışı içinde' olduklarını anlatan Çağlayan, ancak birinin bu işin yerine bürokrasiyi artırıcı bir çaba içinde göründüğünü ifade etti.
Bu konuyu Sayıştay Başkanı ile görüşeceğini bildiren Çağlayan, 'Şu anda gidilen yol doğru bir yol değil, doğru bir alan değil. Burada destek alana desteğin anında verilmesi lazım. Eğer zamanında vermiyorsanız, bu desteğin hiçbir anlam ifade etmediğini söyleyebilirim' dedi.
Ödemeler zamanında yapılamadığı için ciddi aksamalar bulunduğunu belirten Çağlayan, 'Bunu da oturup gerekirse, kanun değiştirilmesi gerekiyorsa değiştiririz. Ancak ben Sayıştay'ın görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Sayıştay demeyeyim aslında Sayıştay'dan bir denetçi beyefendinin yapmış olduğu bu görüşe kesinlikle katılmıyorum' diye konuştu.
Devletin elindeki birçok hizmeti odalara, ihracatçı birliklerine aktararak bu görevleri direkt özel sektör marifetiyle daha etkin, daha çabuk ve daha kısa zamanda yaptırdığını anlatan Çağlayan, 'kalkıp tekrar eskiye dönecek hal bulunmadığını, Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını' belirtti.
'Türkiye'yi özelleştirdiklerini, devletleştirmediklerini' kaydeden Çağlayan, 'Bürokrasinin ağırlığını azaltmaya çalışırken yeniden Türkiye'yi bürokratik bir ortama getirmenin doğru olmadığını, hükümet anlayışlarında da bu düşüncenin yeri bulunmadığını ifade etti.
İhracatçı birlikleri Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu gücü kullanarak faaliyette bulunuyordu. Birlikler, ihracat yapan ve devlet yardımı isteyen firmalara Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) ödeneklerinin tahsisatını ve onaylanmasını yürütüyordu. Ancak Sayıştay'ın, TİM'in de bağlı olduğu 5910 sayılı kanunun iptali için yaptığı girişim sonucu Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 7, 123 ve 135'nci maddelerine aykırılığı iddiasıyla iptali ve yürürlüğün durdurulması istemi üzerine, kanunun 6'ncı maddesini iptal etti.
Birliklerdeki görevli personelin, mali konularda sorumlulukları elinden alınarak DTM görevlilerine verildi. Bu kararın ardından birliklerde çalışan personelin dosya kapatma ve ilgili ihracat belgeleri vermeleri elinden alınmış oldu.
Yeniden yapılandırmanın başlayacağı tarihten itibaren sicil affı çıkarılması ve kesin şekilde uygulanması yönündeki taleplere ilişkin bir soru üzerine ise Çağlayan, sicil affını Sanayi ve Ticaret Bakanlığı döneminde kendisinin de çıkardığını kendisinden önceki dönemde de çıktığını ancak tek başına sicil affı çıkarılmasının yetmediğini söyledi.
Zafer Çağlayan, 'Bu konuda bankaların da bir vicdan affına ihtiyacı bulunduğunu, özel sektörün, esnafın bankalar tarafından bir vicdani affa ihtiyacı olduğunu' söyledi.
Çağlayan, şöyle konuştu:
'Benim çıkardığım kanun yürürlükte şu an. Ama burada bankaların bunu gerçekten kendi vicdanlarında desteklemesi, kendi kayıtlarından bunu silmesi gerekiyor. Biz bankalara zorla 'şunu yapın, bunu yapın' diyemeyiz. Bu serbest meslek kurallarına, ekonomisine, bizim anlayışımıza uygun değil. Ama bankacılık sisteminin kendi bünyesinde bir vicdani affı gerçekleştirip, borçlarını ödeyenler, yerine getirenler için artık temiz bir sayfa açılması gerektiğini, yeniden dikkate almasının, yeniden düzenlemesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Bu da olursa onu tamamlayıcı bir faktör olur, yoksa eksik kalır.'