Bu toplantı hayra alamet değil!

Yeni Şafak
00:003/02/2010, Çarşamba
G: 3/02/2010, Çarşamba
Yeni Şafak
Bu toplantı hayra alamet değil!
Bu toplantı hayra alamet değil!

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim Karagül bugünkü köşesinde "Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Karagül, "İran'la nükleer gerilimin yeniden tırmanışa geçtiği, İsrail'in "artık dünyanın beklemeye tahammülü yok" kampanyalarına hız verildiği, Yemen'de İran'la bağlantılı krize karşı bölgesel ittifak oluşturulduğu hatta Pakistan'ın bile asker gönderdiği bir dönemde, bölge başkentlerinde yaşanan ilginç gelişmelere" dikkat çekiyor.


Karagül, CIA ve Mossad yöneticilerinin geçtiğimiz Perşembe günü ilginç bir toplantı yaptığını söyleyerek, bu toplantının sonuçlarının hiç de iyi olmayacağını belirtiyor.


İŞTE O YAZI:

Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!

İran'la nükleer gerilimin yeniden tırmanışa geçtiği, İsrail'in "artık dünyanın beklemeye tahammülü yok" kampanyalarına hız verildiği, Yemen'de İran'la bağlantılı krize karşı bölgesel ittifak oluşturulduğu hatta Pakistan'ın bile asker gönderdiği bir dönemde, bölge başkentlerinde ilginç gelişmeler oluyor.


ABD ve müttefikleri İran'a karşı bütün bölgeyi füze sistemiyle donatmaya ağrılık verirken, Hillary Clinton'ın dediği gibi bölge "ABD'nin güvenlik şemsiyesi" altına alınırken, Tahran'dan Körfez ülkelerine; "topraklarınızı İran'a saldırı için kullandırmayın" uyarıları yapılırken, ABD füze gemileri Körfez sularına demirlerken CIA ve Mossad yöneticileri geçtiğimiz Perşembe günü ilginç bir toplantı yaptı.


CIA Başkanı Leon Panitta ve üst düzey yöneticilerle Mossad Başkanı Meir Dagan ve tepe yöneticiler arasındaki gizli toplantıda, İran'a karşı alınacak "önlemler"in tartışıldığı söyleniyor. Toplantılara; İsrail Başbakanı Binjamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak'ın da katıldığı, İran'ın nükleer çalışmalarıyla Lübnan, Suriye ve Hamas'a yönelik planların ele alındığı gelen bilgiler arasında. Tam bu dönemde Körfez'de "yığınağı" andıran silahlanma, özellikle de füze sistemleri dikkat çekiyor. İran nükleer fizikçileri ve Duabi'de Hamas askeri yöneticilerinden birinin öldürülmesi gibi suikast politikasının yeniden başlatılması dikkat çekiyor.


Bu toplantının sonuçları hiç de iyi olmayacak gibi...



Amerika da "Kırmızı Kitabı"nı değiştiriyor!



"EMASYA Protokolü diye bir şey olmaz, kaldıracağız." "İç tehdide yönelik oluşturulan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ndeki endişeleri de gidereceğiz. Bundan sonra asla iç tehdit olmayacak." TSK İç Hizmetler Kanunu'nun 35. Maddesi değişebilir...


Bunlar devrim niteliğinde kararlar. Ordunun; "rejimi koruyup kollama" görevi iç siyasete müdahale zemini olmaktan çıkarılacak. Sonuç; iç tehdidi askeri güvenlik algılarına göre belirleme dönemi sona erecek. Sadece askeri mi, bazı ülkelerin, güçlerin bölgesel çıkarlarına, önceliklerine göre iç tehdit belirleme dönemi bitecek. Kırmızı Kitap, yani bir nevi gizli anayasa değişecek. 28 Şubat'tan bu yana devam eden gizli sıkıyönetim sona erecek. 2005'te belirlenen tehditlerin artık kitapta yeri olamayacak. 28 Şubat'ın ülkeyi, sokakları kamplara bölen, ülkenin büyük bölümünü tehdit algılayan anlayışı sona erecek. En azından ermesi umuluyor.


Ne garip, aynı dönemde ABD de Kırmızı Kitap'ta değişikliğe gidiyor. Türkiye ile aynı tarihlerde, 2006'da belirlenen tehdit algılamaları önemli ölçüde değiştiriliyor. Ulusal Güvenlik Doktrini'nde köklü değişiklikler yapılıyor. Hazırlanan ve medyaya sızan taslak metne göre, artık ABD ordusu bölgesel, iki cepheli konvansiyonel savaşlara göre değil, çok cepheli ama küçük ölçekli savaşlara göre yapılandırılacak. Siber saldırılar, terörizm, doğal kaynaklar üzerinden çatışmalar, uydulara yönelik saldırılar gibi.


Orada bizim gibi iç tehdit belirlenmemişti. Ama onların küresel tehditleri, 1998'lerden beri Türkiye'nin iç tehdidini şekillendiriyordu. İrtica ve İslamcı terör gibi tehdit algılamalarının adresi ABD'nin Ulusal Güvenlik Doktrini'nden başkası değildi. Tıpkı 28 Şubat'ın küresel bir proje olması gibi.



Bu da oldu: Çin ABD'ye ambargo uygulayacak!



Bugüne kadar, "haydut devletler", "teröre destek veren devletler", "şer ekseni" gibi değişken nitelemelerle dünyanın büyük bölümüne ambargo uygulayan, ambargo tekelini elinde bulunduran ve ambargo ile "rejim değişikliği" projeleri uygulayan ABD, ambargoya mı maruz kalacak? Belki ilk kez böyle bir şey oluyor. Washington yönetiminin Tayvan'a silah satışına çok kızan Pekin, Tayvan'a silah satan ABD şirketlerini ambargo uygulama kararı aldı. Gerçekten de dünyada şaşırtıcı şeyler oluyor. Doğu-Batı arasındaki eksen kaymasının yeni bir örneği çıktı karşımıza. Bunlar basit gelişmeler değil.