Lübnan dönüşü uçaktaki gazetecilerle sohbet eden Başbakan Erdoğan iç siyasetten dış politikaya, güvenlikten seçimlere kadar bir çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Üç generalin görevden alınması ile ilgili kararın sivil irade tarafından alındığına dikkat çeken Erdoğan, başka adımların da gelebileceği mesajını verdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Lübnan gezisi etkili ve gösterişli oldu. Etki özellikle dönüş yolunda gazetecilere yaptığı dış politikadan iç siyasete değin uzanan açıklamalarla daha güçlendi…
Dış politikada, özellikle Ortadoğu'da sadece kendi meselelerine endeksli olmayan Türkiye duruşundan yola çıkan sözler sarf etti Başbakan.
İç politikada generallerin açığa alınması meselesinde son derece kesin, tutarlı ve kararlı bir dil ve ruh haliyle görüşlerini açıkladı.
Hükümetin seçimlerde izleyeceği yolu ve acendayı açıkladı.
Yeni dönem AK Parti hakkında fikirler verdi.
Yeni anayasa meselesinin önemi ve yerinin altını bir kez daha çizdi.
En nihayet Kürt meselesiyle ilgili tutumunu yeniden ve yeni vurgularla resmetti…
İşte Başbakan'ın açıklamaları:
Generaller konusunda gerekeni yaptık ve yine yaparız…
Biz gerekeni yaptık. Askeri Şura'da bu kişilerle ilgili terfi istemişlerdi, terfi ettirmedik. Aslında benim, milli savunma bakanı ile içişleri bakanımın, danışmanlarımın ortak kanaati bu üç arkadaşın 30 Ağustos'ta emekli olması istikametindeydi. Çünkü terfi almadılar. Biliyorsunuz, örneğin korgenerallerde bekleme süreleri 4 yıldır. Eğer terfi etmezlere 4 seneyi doldurunca emekli olurlar. Bugüne kadar böyle uygulandı. Ama ilk kez böyle, tersine bir karar çıktı. Sivil irade olarak bu arkadaşların içinde bulundukları yargı süreci, vs bütün bunların değerlendirmesini yaptıktan sonra zaten biz terfilerine uygun değildir diye baktık. Terfiye uygun değildir diye bakarken zorla terfi ettirilmesine yönelik yaklaşımı anlamakta zorlanıyoruz.
Bu durumda bize düşen görev neyse, arkadaşlarımız onu uyguladılar ve açığa aldılar.
Eğer açığa aldıktan sonra farklı adım atılırsa bizim atacağımız adımlar var. Bir kere şunu bilmek lazım sivil irade karar vermiştir. Sivil iradenin verdiği bu karar farklı yollarda aşılmaya çalışılırsa sivil iradenin de bu noktada yasalar çerçevesinde veya yasama organıyla atabileceği bir çok adımlar vardır, bu adımı atar.
Bu çerçevede, sadece kararlı değil umut vericiydi de Başbakan.
“Askeri yargı, sivil yargı tartışması var. İki başlı yargı konusunda bir adım atmayı düşünüyor musunuz ?” sorusuna,
“Yeni anayasada değerlendireceğiz. Yeni anayasa hepsini içerecek inşallah...” yanıtını veriyordu…
“Ortadoğu bizi anlıyor...”
Füze kalkanı meselesinde bizim ortaya koyduğumuz tavrı, duruşu bölge anlıyor. İran gerek Ahmet Bey'le yaptığı görüşmede, söyledi bunu gerek beni aradı. Hatta büyükelçilerini özellikle yolladılar, geldiler, teşekkür ettiler. Oradaki duruştan orda hazırlanan metinlerden filan bütün bunlar açık net ortada olmasına rağmen bakıyorsunuz Türkiye'deki emekli büyükelçiler bir yerlere çekiyorlar işi. Türkiye bekleneni alamadı diyorlar. Onlar Türkiye'nin beklediği ne onu bilmezler. Füze Türkiye'ye yerleşecekmiş. Nereden biliyorsunuz? Metinlerde var mı? Yok. Olmayan şeyi var gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama İran olsun, Ortadoğu ülkeleri olsun bunun farkındalar ve takdir ediyorlar.
“Lübnan'da ilk defa tüm liderlerle, 8 tane liderle ayrı ayrı görüştük. Daha önceki gelişte ikili üçlü görüşmüştük. Bu defa cumhurbaşkanından parlamento başkanına gerek Sünni gerek Şii gerekse de Hıristiyan. Parlamentodaki siyasi partilerin temsilcileriyle tek tek görüştük. Hizbullah'la olan görüşmemize biraz daha zaman ayırmamız gerekiyordu. Biliyorsunuz Suriye ile Suudi Arabistan arasında buradaki problemin çözümüne yönelik yeni bir süreç başladı. Bunun da desteklenmesi kanaatindeyiz. Bizim telkinlerimiz de bu süreci desteklemek şeklinde oldu… 2006'dan bugüne bakınca halkın ilgisi de çok farklı. Davos buraları bayağı etkilemiş. Gazze olaylarındaki tutumumuz keza…”
“Aksi sözümü bulsunlar yerimi bırakırım...”
Bazıları yeni anayasa için iktidar ipe un seriyor filan diyor. Bizim böyle bir sözümüz oldu mu? Ben 12 Eylül akşamı da söyledim. Dedim ki hemen buyurun çalışmaları başlatalım. Bu çalışmalar da haziran da yapılacak seçime kadar bitsin. Uzlaşma komisyonu kurabiliyorsak kuralım. Kuramıyorsak herkes kendi çalışmasını yapsın. Haziran sonu meclisteki tabloyla birlikte yeni anayasayı çıkaralım. Aksi sözümü bulsunlar bulunduğum yeri bırakırım.
“İki ekip halinde çalışıyoruz. Birisi parti içinde çalışıyor, diğeri STK'larla görüşüyor. Biz şöyle bakıyoruz. Bir anayasa yapmak artık salt anayasacıların ya da hukukçuların işi değildir. Bunların dışında halkın değişik katmanlarından katılım gerekiyor… Bununla ilgili girişimler yaptı arkadaşlar. Zannediyorum kısa zaman içinde zaten bu çalışmalar ortaya çıkacak…”
Yeni anayasanın kendisi seçim beyannamesinde önemli yer alacaktır. Bir de bizim eylem planımız ayrıca var. Şu anda medya tanıtım başkanlığımız haziran sonrası eylem palanı ve seçim beyannamesi için çalışmaları yürütüyor.
Uyum yasalarını çıkartacağız
Bir kere halkımıza sözümüz var. Uyum yasalarını çıkaracağız. AYM ile ilgili çalışmalar bitti. HSYK ile ilgili çalışma meclise gönderildi. Bunların üzerinde arkadaşlarımız komisyondaki çalışmaları yoğun bir şekilde sürdürüyorlar. Diğer maddelerle ilgili arkadaşlarımızı çalışıyor. Sayıştay kanunu var seçim öncesi gündemimizde. Onun dışında torba kanun olarak maliye ile ilgili var. Borçların yapılandırılması ile ilgili... Yetişirse 2B yi getirmek istiyoruz. Böyle 8-9 kanun var.
“Bunların içinde Yargıtay ve Danıştay'ın yapısıyla ilgili bir çalışma var mı?” sorusuna karşılık şunları söyledi Başbakan:
Adalet Bakanlığı'nın yapacağı çalışma olacak. Geçmişte Yargıtay Başkanı'nın talepleri vardı daire sayısının arttırılması ile ilgili. Yanılmıyorsam 1 milyon 800 bin telaffuz etmişlerdi zaman aşımına uğrayacak dosya sayısını. 6 -7 daire kurmamız lazım diyorlardı. Biz o zaman Sadullah Ergin'e takip et demiştik. Aynı şey Danıştay için de geçerli. Sanıyorum bu süreçte onların da hazırlığı yapılacaktır. Bu süreye sığar mı bilmem ama çalışma yapılacaktır. Bakıyorsunuz ciddi bir sayıda dosya zaman aşımına uğruyor. Buna hakkınız var mı? Zaman aşımına uğratmak suretiyle dosyayı kapatıyorsun. Böyle olunca vatandaşın yargıya olan güveni sarsılıyor.
Bütün enstrümanları kullanırız…
Bu konudaki sorulara karşı aşırı dikkatli ve savunmacıydı Başbakan.
Önümüzü görüyor muyuz, sorusuna, “şu ana kadar sorunu çözmek için attığımız adımları görmüyor musunuz? Bugüne kadar kimse bu adımları görmüyor. Biz dayattık onlar verdi diyorlar…” diyerek başlıyordu konuyu tartışmaya…
Şöyle devam ediyordu: Tüm bu yaptıklarımız çözüm değil mi? TRT 6 çözüm değil mi, bilbordlarda Kürtçe afişler, ilanlar çözüm değil mi? Kursların açılması değil mi?
Bundan sonra nasıl bir yol yöntem izlenecek, sorusuna verdiği cevap dikkat çekiciydi:
Görüşme noktasında zaten bir sıkıntı yok. Diyorlar ki niçin devlet görüşüyor? Devlet her yerle görüşür, sadece İmralı değil normal cezaevleriyle de görüşür. Sorunu çözeceksek bu işin tarihine baktığımızda hep görüşmüşler. Bizim dönemimizde yapıldığında neden yapılıyor deniyor? Avukatı şusu busu her şeyi gidiyor. Ailesinin dışında. Bütün bunlar oluyor, oradan belli yerlere belli mesajlar da veriliyor. Bütün bunlar yapılıyor. Devlet görüşünce niye görüşüyor denebilir mi?
Siyasetçi görüşürse durup düşüneceksin. Biz hükümet olarak devleti yönetiyoruz, yönetirken de bütün enstrümanları kullanırız. Şu anda yaptığımız da odur. Ülkemizde sosyal barışı sağlamak, adaleti tesis etmek için gerekeni yaparız.
Demokratik açılım devam edecek. Ondan da geri adım atamayız. Fakat ülkemizin birliğinde gölge düşürecek adımlara da müsaade etmeyiz. Bunu özellikle sizlerle beraber yapma durumundayız.
Bizim mesajımız çok açık net. Silahı bırak dağdan in. 221. madde aslında bu işin önünü çok açıyor. Kalkıp da birileri PKK ağzıyla ordumun silah bırakmasını istemesi haksızlık değil mi?
Mevcut kadroda elenenler tabiî ki olacaktır. Şu 4 yıllık performans bunun çok açık net terazisidir. Bunların içinde devamsızlık yapanlar tabiî ki elenecektir. 336 kişi olacaksın yeri gelecek toplantı yeter sayısı olmayacak. Bize bu acıyı çektirenlerle yola devam edemeyiz. Hedeflerimiz içinde 25- 30 yaş arası birkaç genci parlamentoya sokacağız. Bayanlarda daha çok arkadaşı parlamentoya taşıyacağız.
Ve son soru ile yanıtları:
Bu yolu siz açacaksınız.
Siyasette her şey olabilir.
2010 yılında uluslararası düzeyde 4 ödül alan Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir ödül de Libya'dan geldi. 28-30 Kasım günlerinde Libya'da düzenlenecek 3. AB-Afrika Zirvesi'ne katılacak Başbakan Erdoğan'a 'Kaddafi İnsan Hakları Ödülü Uluslararası Komitesi' tarafından kendisine önerilen insan hakları ödülünü alacak.