Unutulmaz 'Leon'dan 16 yıl sonra yeni bir RENO-BES
Çağdaş Fransız sinemasının en popüler yapımcı-yönetmenlerinden Luc Besson, 1994'de çektiği 'Leon' adlı polisiye sinema başyapıtı sayesinde uluslararası bir yıldıza dönüştürdüğü baygın bakışlı aktörü Jean Reno'yla, yapımcılığını üstlendiği yeni filmi 'Ölümsüz'de uzun yıllar sonra tekrar bir araya geldi. Bu bol kanlı intikam öyküsünden belleklerimizde kalan tılsım 'Leon' kadar güçlü olmasa bile, yine de efsanevî ikiliye yönelik genel beklentileri karşılayacak düzeyde...
Suç serüveni-Aksiyon / 115 dakika
35 mm standart pelikül film
(Fransız gazeteci-yazar Franz Olivier-Giespert'in romanından uyarlamayla)
Richard Berry, Eric Assous, Mathieu Delaporte, Alexandre de La Patellière
Nicolas Decaux, Catherine Werner-Schmidt
Serena Forgeas (normal makyajlar) / Frédéric Lainé ve Oliever Fonso (makyaj özel efektleri)
Jean Reno (Charly Matteï), Kad Merad (Tony Zacchia), Richard Berry (Aurelio Rampeli), Gabriella Wright (Jasmina Telaa), Joséphine Berry (Eva Matteï), Marina Foïs (Marie Goldman), Claude Gensac (Madam Fontarosa), Jean-Pierre Darroussin (Martin Beaudinard)
Sert aksiyon filmlerine özgü kanlı şiddet sahneleri ve argo konuşmalara yer verdiğinden dolayı, 15 yaşından küçükler için uygun bir yapım değildir.
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Çok uzun, kanlı ve de başarılı bir suç kariyerine sahip olan Charly Matteï, günün birinde emekliliğini ilân edip mafyadan ayrılır. Üç yıl boyunca karısı ve iki çocuğu ile sakin bir hayat süren kahramanımız, bir kış günü vücuduna tamı tamına 22 kurşun sıkılarak ölüme terk edilir. Uğradığı silahlı saldırının olanca zalimliğine rağmen Charly yine de mucizevî bir biçimde hayatta kalabilmiştir. Kendini toparlamayı başardıktan sonra da bu dünyada onu öldürmeye cesaret edebilecek tek kişi olan çocukluk arkadaşı Tony Zacchia'nın peşine düşer. Tony, muhatabının işini kesin olarak bitirmemekle ne kadar büyük bir hata yaptığını sonradan fark edecektir.
“Ölümsüz”, ülkesinde derin inceleme-araştırma dosyalarıyla tanınan saygın Fransız gazeteci Franz Olivier-Giespert'in yıllar önce yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı aynı adlı romandan beyazperdeye uyarlandı. Fransa'nın ünlü haftalık haber dergisi Le Point'ın son 10 yıldır genel yayın yönetmenliğini yapmakta olan Giespert, Marsilya'daki azılı bir mafya mensubunun başından geçenleri, işin içine bir miktar da kurgu katarak anlattığı bu yapıtıyla Fransa'nın “çok satan kitaplar” listesinde epeyce bir yukarılara tırmanınca, Fransız sinemasının özellikle polisiye-serüven alanında yetkinleşmiş harika çocuğu Luc Besson da romanın beyazperde haklarına balıklama atlamakta hiç gecikmemiş.
Benim kuşağımın, ta 1980'lerin ortalarında gösterime sunulan “Metro” (Subway, 1985) ve “Derinlik Sarhoşluğu” (The Big Blue, 1988) gibi ilk dönem yapıtlarıyla tanıyıp sevdiği, bizden bir sonraki kuşağın ise daha ziyade “Leon” (1994) ve “Beşinci Element” (The Fifth Element, 1997) ile âşinâ olduğu Besson, yeni projesinde her ne kadar sadece yapımcılık koltuğuyla yetinmiş gibi görünse de onu ve imzasını taşıyan filmleri dikkatle izlemiş olanlar, posterinin bir köşesinde bu Fransız sinemacının adını taşıyan istisnasız her gösterinin Besson'un sinema dilinden çok güçlü yansımalar taşıdığını da iyi bilirler. Çünkü, yapımcılığını üstlendiği filmlerin setlerinde, özellikle de çalıştığı yönetmenler üzerinde alabildiğine baskın karakterli bir sinemacıdır bu çılgın Fransız ağabeyimiz…
Durum böyle olunca, gönlümüz de “Ölümsüz”ü ister istemez ancak belli bir yere kadar Richard Berry filmi olarak algılayabiliyor. Yönetmenlik kariyerinde topu topu 4-5 film bulunan ve aslen iyi bir oyuncu olan Berry (ki kendisi bu filmde de başrollerden birini üstlenmekte) gerçi öykü boyunca son derece temiz bir işçilik ortaya koyuyor ve kalitesinden çoğu kez emin olduğumuz Fransız usûlü sert polisiyenin bütün numaralarını başarıyla yerine getiriyor getirmesine… Fakat, ortaya çıkan ürün ise son kertede Besson'un, meslek hayatı boyunca yalnızca iki kez çalışabilmesine rağmen izleyici nezdinde daima fetiş oyuncusu olarak algılanan Jean Reno ile bir tür “hasret giderme” gösterisine dönüşüyor.
Fas asıllı Fransız aktör Reno, 1980'lerin sonlarından, özellikle de yine Besson'un yönetmiş olduğu “Derinlik Sarhoşluğu”ndan itibaren, kendisinin alâmet-i farikası sayılan o baygın bakışlarıyla ülkesinde oldukça iyi tanınan bir yüze dönüşmüştü. Fakat, sanatçının kabuğunu kırıp Fransa'nın sınırlarından dışarı taşması ise bir başka Besson filmiyle gerçekleşecekti. O da 1994 yapımı polisiye sinema klasiği “Leon”du ki günümüzde bile her izlenişinde hâlâ taptaze bir sinema dili sunmayı başaran bu müthiş filmi sevgi ve hayranlıkla anmamak mümkün değil…
Besson, Berry ve Reno üçlüsü, izleyicinin de böyle bir kompozisyonu özlediğini düşünmüş olsalar gerek, 16 yıllık bir aradan sonra yine verimli bir işbirliğine giderek, başından sonuna kadar o bildik Fransız katı gerçekçiliğiyle donatılmış, üst katmandaki dramatik olaylar zinciri tıkır tıkır sürüp giderken alt okumalarla da ülkedeki mafya oluşumlarının iç yapısı hakkında bir sürü yararlı gözlem yapmamıza, suç dünyasının psikolojisi üzerine bilgi sahibi olmamıza imkân tanıyan bu bol kanlı intikam öyküsünü ortaya çıkarmışlar.
“Ölümsüz”, verdiği sinemasal keyif ve yaptığı sürprizler açısından bakıldığında, belki yıllar öncesindeki o parlak “Leon” başarısının tam bir tekrarı sayılamaz; fakat yer aldığı hemen her filmde perdeyi doldurmayı başaran Reno'nun soğuk karizması, Besson'un anaç bir edâyla senaryonun her sayfasını parmaklayıp izleyiciye varlığını hissettirdiği hızlı olay örgüsü ve Berry'nin itaatkâr yönetimiyle kendisini çok rahat izlettiren bir yapıta dönüşüyor.