Yunanistan'ın “Euro Bölgesi”ni terk etmesi durumunda “Euro Bölgesi”nin akıbeti ne olacak? Şu günlerde cevabı en çok merak edilen sorulardan bir tanesi bu.
Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu, AB Araştırmalar Merkezi'nden Mustafa Kutlay'ın bu soruya cevabı şöyle oldu:
“Yunanistan ekonomik büyüklük açısından ele alındığında, hiç şüphe yok ki, battığında sistemde 'kara delik' oluşturacak kadar büyük bir ülke değildir. 2009 yılı GSYİH'si 330 milyar dolar civarında olan Yunanistan'ın ekonomik büyüklüğü Euro bölgesinin toplam ekonomik büyüklüğü içinde yalnızca %2'lik bir yer işgal etmektedir. Bu oran 1,4 trilyon dolarlık İspanya ya da 2,1 trilyon dolarlık İtalya ile kıyaslandığında 'yönetilebilir' boyuttadır.”
Kutlay, “Yunanistan'ın Krizi AB'nin Başarısızlığı mıdır?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında, sorunun Yunanistan krizinin 'bulaşıcı' etki yaratması ve Euro bölgesindeki diğer riskli ülke gruplarının kriz hattına girmesine sebep olması ihtimalinin olduğuna dikkat çeken Kutlay, “Yunanistan'ın krizi İspanya, Portekiz, İtalya gibi yüksek bütçe açıklarından ve kamu borç stokundan muzdarip ülkelerin finansmana ulaşmasını pekâlâ masraflı hale getirerek bir borç spirali yaratabilir” diye konuştu.
Yani yatırımcıların 'Yunanistan'da olan niçin Portekiz'de ya da İtalya'da da olmasın' düşüncesinden hareketle sistemden çıkabileceğini belirten Kutlay, bu durumun ülkelerin kredi kanallarının kurumasına sebep olabileceğinin altını çizdi. Kutlay şöyle devam etti:
“Ülke tahvillerinin reel faizi yükselecek ve bu durum bütçe açığını daha da körükleyecektir. Bu nedenle, normal şartlar altında borçlarını çevirebilecek konumdaki bu ülkeler ortaya çıkan panik nedeni ile borcunu çeviremez duruma gelebilir. Yani literatürde kendi kendini gerçekleştirme ('self-fulfilling prophecy') olarak bilinen kısır bir kriz döngüsüne girilebilir. Derin bir şekilde birbirine entegre olmuş Avrupa ekonomilerinde böylesi bir domino etkisinin ortaya çıkması, sonunun nerede biteceğini kimsenin kestirmesinin mümkün olmadığı bir zincirleme reaksiyonu tetikleyebilir.”
Yukarda sıralananlar yüzünden Yunanistan'ın krizinin esasında bir AB krizi olduğunu belirten Kutlay, bu felaket senaryosu gerçekleşirse ortaya çıkan başarısızlığın Yunanistan'ı kurtar(a)mayan AB'nin başarısızlığı olacağını söyledi.
AB'nin, birçok analizciyi hâlihazırda hayal kırıklığına uğrattığını dile getiren Kutlay, “İyi zamanlarda 'birlik' mesajları veren liderlerin kriz döneminde 'her koyun kendi bacağından asılır' felsefesine sarılması, Euro bölgesi krizini derinleştirme riski taşıdığı gibi AB bütünleşmesinin geleceğinin de sorgulanmasına kapı aralamıştır. Yunanistan'a yapılacak yardımın yılan hikâyesine dönmesi bu durumun en tipik örneğini oluşturmaktadır. Ayrıca bu durum, bugüne kadar Yunanistan'ın riskini iyi ölçemeyen ve kredi notunu yüksek derecelendirip yatırımcıları yanlış yönlendiren ve Yunanistan'ın borçlanma iştahını kabartan derecelendirme kurumlarının da başarısızlığı olmuştur. Dolayısıyla Atina'nın içinde bulunduğu kaygılandırıcı durum sadece sorumsuz maliye politikaları izleyen bir ülkenin geldiği kaygı verici nokta olarak değil; aynı zamanda hem bir sistemin hem de sistem içinde önemli konumdaki bölgesel bir bloğun başarısızlığı olarak teşrih masasına yatırılmalıdır” diye konuştu.