Romantik komedi türünün en beylik klişelerinden biri konumundaki 'uyumsuzların yakınlaşması' temasının işlendiği 'Kadın Aklı, Erkek Aklı'ndan geriye kalan yegâne anlamlı mesaj, bir buçuk saat boyunca 'cinsel haz'za yönelik onca atıf yaptıktan sonra dönüp dolaşıp finalde yine 'aşk'ı yüceltmesi...
Yaptığı “Sacramento'da Sabah” programının reytingleri anormal bir düşüş gösterince, Abby yeni işe alınan hin oğlu hin muhabir Mike Chadway ile yeniden başarıyı yakalaması için işbirliği yapmaya zorlanır. Mike, koltuğuna oturur oturmaz da bu ekip çalışmasını zaten gönülsüzce kabul etmiş olan Abby'nin bam teline basmaya başlar. Genç habercinin kanalın sabah kuşağında hazırladığı “Çirkin Gerçek” adlı bölüm, kadın izleyicilere erkekleri ikili ilişkilerde kışkırtıp harekete geçiren püf noktalarının neler olduğu konusunda önemli tüyolar vermektedir. Zoraki yardımcısının sinir bozucu düzeyde müstehcen, fakat neşeli bir cinsiyetçiliğe sahip tarzı Abby'nin sinirlerini altüst etmektedir. Fakat, debelenişleri boşunadır; Mike'ın banalliğin destanını yazan program kuşağı ekranda bu tür bir yaklaşım görmekten hoşlanan milyonların gönlünü kısa sürede fetheder ve reytinglerdeki âni artış adamımızın kurumdaki yerini iyice garantiler.
Atacağı yanlış adımlarla yeni ilişkisini berbat etmek istemeyen Abby'nin, teorilerine karşı şiddetli bir nefret beslese de en doğru adımları atmak için Mike'ın “erkek zihninin nasıl çalıştığı” hakkındaki arsızca tavsiyelerine ihtiyacı vardır. Mike güzel iş ortağına koçluk yaparken ve Abby de onun baştan çıkarma teorilerini uygulamaya koyarken, giderek ikisi de komik bir gerçeği fark etmeye başlarlar. Her ne kadar yaradılışları farklı olsa da, kadın ve erkeklerin gönül işlerindeki en gizli duyguları yine de ortaktır.
Yine de vurgulamak gerekir ki yüzeysel bir okumayla bakıldığında “arsız” bir film bu. O yönüyle de cinsel içerikli konuşma ve esprilere karşı tepkisel bir tutumu olan mütedeyyin izleyiciyi rahatsız edebilir. Nitekim, yönetmeni Robert Luketic de bu gerçeği kabul ediyor ve yapmak istediği şeyin “aşk” denilen duygunun zaten zıt karakterlerin birbirlerine karşı duydukları meraktan ortaya çıktığını vurgulamak olduğunu belirtiyor. Gerçekten de normal koşullarda asla bir araya gelemeyecek türden iki karakter Abby ve Mike… Biri hayatı sürekli idealize eden, “beyaz atlı prens”inin peşinde koşarken yolu ortalamış, gönül ilişkilerinde ince eleyip sık dokuyan güzel bir kadın; ki bu rahatsız edici titizliğiyle sonsuza kadar evde kalmaya namzet durumda… Diğeri ise kadın-erkek ilişkilerinin mantığını bütünüyle belden aşağıya indirgeyip “aşk”ı “seks” ile özdeş tutan, bu sakat yargısını da ekranda “Erkeklerin nasıl işlediğini çok iyi biliyorum” gibi küstah bir bilgiçlikle izleyicisine satıp duran bir Amerikan magandası…
“Kadın Aklı, Erkek Aklı”nın, izleyiciyi ikili ilişkilerde fıtrata uygun bir noktaya doğru taşıyan bu akışı içinde zaman zaman karşınıza çıkabilecek -Amerikan romantik komedilerinin olmazsa olmazı konumundaki- kimi belden aşağı vuruşlara razıysanız, o durumda şık bir film ve “mutlu bir son” sizleri bekliyor. Ancak, Mike'ın hırt konuşmaları ve davranışlarından rahatsız olabilecek izleyici kategorisine giriyorsanız uzak durun.