“14 Mayıs'ta, 'yeter söz milletindir' diyen DP seçimi kazandı, iktidar oldu.
“14 Mayıs'ta, 'yeter söz milletindir' diyen DP seçimi kazandı, iktidar oldu. Ancak o sembolün Çankaya'ya taşınması gerekiyordu. Bunun için de Celal Bey (Bayar) Cumhurbaşkanı olmalıydı.”
Bu sözler dönemin Başbakanı ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e ait.
Özal'ın vefatından sonra DYP'de, “Baba, Çankaya'ya mı çıksın, yoksa icranın başında mı kalsın?” tartışması yaşanıyordu.
Süleyman Bey, Çankaya'ya çıkması gerektiğini işte bu sözlerle ortaya koymuştu.
Darbelerin götürüp, milletin getirdiği, 12 Eylül'ün yasakladığı, milletin ise Güniz Sokak'taki dört duvar arasından çıkarıp iktidara taşıdığı Demirel, demokrasinin simgesi olarak çıktı Çankaya Köşkü'ne.
Ancak oradan 28 Şubat'ın mimarı olarak indi. Demirel'le birlikte siyaset yapan kadroların handikapı bu.
Demokrat Parti'nin başında ise yıllarca Menderes'in avukatı olarak prim yapmış, 28 Şubat sürecinde DYP'yi parçalayarak şemsiye partisi DTP'yi kuran Hüsamettin Cindoruk var.
Yılların demokratı İsmet Sezgin, “DTP'yi kurarak 28 Şubat'ın payandası olarak algılandık. Yanlış yaptık” demişti. Cindoruk onu bile demedi.
DP Genel Başkanı olarak yeniden döndüğü siyasi yaşamında ise “Darbecilerin avukatlığı”na soyundu.
Ergenekoncular dahi kendilerini savunmaktan hicap duyarken, o Menderes'in koltuğunda oturup, darbecileri savundu.
Haberal'a dokunulduğunda ayağa kalktılar, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'ün doğrudan muhatabı olan bir gelenekten gelmelerine rağmen darbeci generaller kolundan tutulup, yargının karşısına çıkarıldığında, sivillerin değil, darbe yanlılarının yanında saf tuttular.
Ergenekon için çalıştılar, çırpındılar ama Menderes'in siyasi mirasını yerken idam yıldönümü olan 17 Eylül tarihinde parti antetli kağıtla yazılı bir açıklama yapma zahmetine bile katlanmadılar.
DYP'yi ele geçirdiler, bitirdiler. ANAP ile DYP'yi birleştirip DP yaptılar. Hem DYP'yi hem ANAP'ı hem de Menderes'in DP'sini bitirdiler. Çankaya'da demokrat misyona ihanet ettiği gün Demirel bitmişti zaten. Tüm tükenmişler şimdi oturmuş yeni formüller peşinde koşuyorlar.
DP'de yaşananlar ne anlama geliyor?
Demirel ile Cindoruk'un seçimlerde DP'yi CHP'nin yedeğinde seçimlere sokma projesini duyan Demokratlar ayaklandı.
'CHP ile seçim ittifakı yapmak demek, DP'yi diri diri mezara gömmek demektir' dediler.
Saadet Partisi'ne göz kırpılmasına karşı çıktılar. Bizim bir mazimiz bir de misyonumuz var diye itiraz ettiler.
DP formülü de suya düşüp, Mesut Yılmaz ile Hüsamettin Cindoruk birbirlerine güvenmediklerini ilan edince, önce İstanbul'da bir grup devreye girdi. Hüsamettin Özkan ve Aydın Doğan'ın da bulunduğu bir ortamda Mesut Yılmaz, DP projesinin başarısız olduğunu, kendisinin siyaseti bırakma aşamasına geldiğini anlattı. “Hiçbir isim toplumda karşılık bulmuyor” dedi.
Demirel'le görüşüldü, Mesut Bey, DP'nin başarısız olduğunu, Cindoruk'un bu işi götüremediğini anlattı, siyaseti bırakma kararı aldığını söyledi. Bu konuşma 1 ay önce gerçekleşti. Pazartesi günü Cindoruk ile Yılmaz'ın Güniz Sokak'ta Demirel ile buluşmalarından önce bu gelişmeler yaşandı.
Bir başka gelişme daha oldu.
DYP'de Tansu Çiller'in sağ kolu olarak bilinen partinin etkili isimlerinden Hasan Ekinci önce Cindoruk'la bir araya geldi. Tam 3 saat baş başa gerçekleşen bu görüşmede Ekinci, CHP ile ittifak fikrine şiddetle karşı çıktı.
“CHP ile ittifak bu partiye yakışmaz. 40 yılın Demokratları bile sola oy vermez” dedi. Demokrasi ve rejimin sağlığı için merkez sağın ayağa kaldırılması gerektiğini anlattı. Cindoruk'a döndü ve sordu, “Tansu Çiller'e karşı olduğunuz söyleniyor doğru mu?” “Nereye gitsem partililer kulağıma eğilip, bu kadını getirin diyor. Ben karşı değilim” yanıtını verdi.
Her gittiği il ve ilçede Tansu Çiller'le ilgili bir pankartın açıldığını anlattı.
Terörle mücadeledeki kararlılığının ve 28 Şubat'a karşı dik duruşunun parti tabanında Çiller'e olan talebi artırdığı noktasında buluştular.
Hasan Ekinci bu kez, “Demirel'in Çiller'e karşı olduğu söyleniyor” diye sordu. Cindoruk, “Demirel geçmişte bazı şeyler yaşandı ama Çiller'e katiyen karşı değilim. Buyursun gelsin diyor” karşılığını verdi.
Mesut Yılmaz da Demirel'le buluşmaya gitmeden 1.5 saat önce Hasan Ekinci ile bir araya geldi. Ekinci aynı soruyu ona da sordu. “Partinin toparlanması lazım. Bunun için yeni biri olmaz” yanıtını aldı. Ekinci, “Parti olarak bir araştırma yaptırıyor musunuz? Partiyi kim toparlar diye soruyor musunuz?” diye bir soru daha yöneltti.
“Parti Tansu Hanımı istiyor” karşılığını verdi Mesut Yılmaz, “Ben Tansu Hanım'ı desteklerim” dedi. Siyaseten birbirlerini bitirmek için neler yapmışlardı… Bugün geldikleri nokta ne?
Demirel'le bir araya geldiklerinde ise Mesut Yılmaz, ”Hüsamettin Cindoruk'la bu iş olmuyor” dedi. Cindoruk, “O zaman ben çekilirim” karşılığını verdi.
DP böylece kongre sürecine girdi. 15-16 Ocak tarihinde kongre yapacaklar. Çiller'i DP'nin başında görmek isteyenler, 76 il başkanının Çiller'i istediğini, kongrede 700-800 imza ile genel başkanlığa aday gösterilirse, bundan kaçamayacağını savunuyorlar.
Çiller'in etrafında iki görüş çarpışıyor. Biri Demirel de Cindoruk da Yılmaz da siyaseten bittiler, Çiller'i de bitirmek istiyorlar diyen de var, sorun Çiller'in gelmesi değil, DP'nin darbecilerin ve Ergenekoncuların peşine takılmış bir parti olmaktan çıkıp, misyonuna uygun bir yapıya oturması lazım diyenler de…
Tansu Çiller ise bu gelişmeleri uzaktan izliyor. En yakınındakiler dahil, şu ana kadar kimseye yeşil ışık yakmadı.
DP'de sorun çok derinlerde. DP misyonunu 28 Şubat'ın mimarı Demirel ile payandası olan Hüsamettin Cindoruk ve Mesut Yılmaz bitirdi.
28 Şubat yetmedi bir de Ergenekoncuların, Balyozcuların avukatlığına soyundular. Bu cenazeyi Tansu Hanım da gelse kaldıramaz.
Bu iş için en iyi formül, bir grubun ısrarla savunduğu gibi Demirel'in şapkayı alıp DP'nin başına geçmesi. Böylece yıllarca oyunu aldığı kesimlerin Demirel'e 28 Şubat'ın hesabını sorma imkanı doğar.
Jübilesini eski Cumhurbaşkanı olarak değil, hezimete uğrayan DP genel başkanı olarak yapması, demokrasi için bir ibret levhası olur.