DTP Lideri Ahmet Türk'ten, Kürt açılımına ve önümüzdeki sürece ilişkin çarpıcı değerlendirmeler geldi: "Baykal bizi hedef göstererek kendini inkar etmektedir. Bahçeli ise sorunların sokağa taşınmasına karşı çıkan bir lider. Bu yüzden Bahçeli'ye hem saygı duyuyorum hem de bir şans olarak görüyorum.”
Görüşmenin içeriği konusunda bir şey söyleyemem ama çok olumlu ve yapıcı bir havada geçtiğini söyleyebilirim. Hükümet çözüm konusunda son derece samimiydi ve biz de aynı duygularla karşılık verdik. Bu görüşme bana umut verdi. Yaklaşım biçimi, tarzı, içeriği ile samimi ve içtendi. Hükümet bu sorunun çözülmesi konusunda son derece samimi ve daha önemlisi siyasi risk almış geldi bana. Bu samimiyete karşı biz de aynı samimiyetle cevap verdik.
Diyalogsuzluktan. Türkiye'nin temel sorunu, bütün sorunların da ötesinde, diyalogsuzluktur. Bu oldukça gecikmiş diyalogu, Başbakan ile gerçekleştirdiğimizden dolayı mutluyuz. Biz bu görüşmeyi bir başlangıç sayıyoruz.
Parlamento diyoruz. Tüm siyasi partileri kastediyoruz. Bunların uzlaşması siyasi iradenin ortaya çıkması için yeterlidir. Toplum bu sorunu siyasi irade çözsün istiyor, asker değil.
Tam olarak öyle değil. Evet CHP ve MHP sert çıkışlarda bulundular ama onların da bu sorunun çözümünden yana olduklarını düşünüyorum ben. Bu hepimizin, Türkiye'nin sorunu. Herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
CHP, ana muhalefet partisi olmanın dışında önemli bir parti. Toplumsal uzlaşı ve diyalog, katkısı çok büyük olabilir. Çünkü CHP 1989 yılında hazırladığı raporla çok ileri bir adım atmıştı. Ancak bugünkü CHP, o günün raporunu savunamaz durumdadır.
Belki de bu sorunu iç siyaset malzemesi yapmalarından kaynaklanıyor. Yani muhalefetini bu sorun özerinden ifade ediyor. Ama Kürt sorununun ve bugün yakalanan şansın günlük siyasi hesaplar gözetilerek heba edilmesi Türkiye'ye ihanettir. Ben Baykal'ın da bütün acıları unutturacak adımlar atmasını istiyorum.
Baykal şöyle diyor: “Sorunu çözerken Türkiye'yi çözmeyin.” Bu açıklama toplumda umut kıran bir söylemdir. Aynı şekilde; “Bu görüşme PKK ile yapılmıştır” söylemi de ihbar eden bir söylemdir. Bu söylemin diğer adı; bu insanları TBMM'den atın, bu insanları yargılayındır.
MHP başından beri bu konuda farklı bir noktada. Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan bir parti. Ancak bunları söylerken ben Sayın Bahçeli'nin bu konuda bir şans olduğunu düşünüyorum. Çünkü Bahçeli geçmişte kontrolü sağlayan, sorunların sokağa taşınmasına karşı çıkan ve bunun için uğraşan bir lider. Bu yüzden Bahçeli'ye hem saygı duyuyorum hem de bir şans olarak görüyorum. Ancak bir taraftan parti tabanı bir taraftan da önümüzdeki aylarda yapılacak parti kongresi böyle konuşmasına yol açıyor olabilir.
Bugün Öcalan barışa katkı vermeye hazır biri. Bu imkânı niye değerlendirmeyelim? Yeni bir sayfa açmak lazım. Geçmişteki kötü hatıralara takılırsak ileriye gidemeyiz. Barış yeni bir sayfa açarak sağlanır.
Şu anda Abdullah Öcalan bu sorunun çözülmesini istiyor. Yapacağı açıklamalarla ben 15 Ağustos'un bir barış günü olabileceğini düşünüyorum. Yani Öcalan bir barış çağrısı yaparsa şaşırmam.
Vallahi bölgeden çok olumlu tepkiler aldım. Herkes çok mutlu. Özellikle Başbakan'ın sağduyu açıklamaları bölgede hemen etkisini göstermiş ve halk bu kez sorunun gerçekten çözüleceğine inanıyor. Bu sorunun çözülmesinde galiba toplumsal atmosferin oluşması önemli. Bu kez bize daha çok sorumluluk düşüyor. Çünkü son gelişmeler çözüm konusunda umudu çok güçlendirdi ve bu kez başarmak zorundayız. Biz DTP olarak her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazırız.
Bu tür girişimler her zaman olmuştur. Doğan bu olumlu havayı yok edecek her türlü girişimi biz DTP olarak kınayacağımızı açık açık söylüyorum. Kimse aklından böyle şeyler geçirmesin. Ancak bu tür girişimlerde bulunmak isteyenleri bundan vazgeçirecek olan da siyasi iradenin gücüdür. Siyasi irade ne kadar güçlü olursa, bu süreci sabote etmek isteyenlerin işi daha zor olacaktır.
Önümüzdeki Türkiye fotoğrafına baktığımızda değişen bir Türkiye gördüğümüzü kabul etmemiz lazım. Giderek daha fazla demokratik refleks gösteren, hakkını arayan bir Türkiye'ye ilerliyoruz. Toplumsal değişim de böyle bir şey. Türkiye değişiyor, değişim her zaman sancılı olmuştur. Sancılar olmasa değişim ihtiyacı doğmaz. Evet 1990'lı yıllarda Güneydoğu Anadolu bölgesinde binlerce faili meçhul oldu. Aslında bunları yapanlar biliniyordu. Ve şimdi Ergenekon davasında yargılananlara baktığımızda geçmişteki görev yerleri bu faili meçhullerin yaşandığı yerler dikkat çekiyor. Bugün Ergenekon yapısı varsa bunu büyüten Kürt sorunudur.