Devletin hiçbir şekilde PKK ile görüşmediğini anlatan Güzel, resmi bir şekilde devletin muhatap aldığı kişilerin Barzani ve Talabani olduğunu söyledi. Bunların evvela kavga ettiğini, sonra ise bir araya gelip PKK ile savaştıklarını dile getiren Güzel, "Onların PKK ile olan savaşı Türkiye'nin işine geldi. Meşhur Kırmızı Pasaport hikayesi de bununla ilgilidir. Türkiye bunları PKK'ya karşı kullandı.
Türkiye'nin gelişme, kalkınma ve sosyal refahının önündeki en büyük engel olarak görülen terör sorununu bitirmek için başlatılan 'Demokratik açılım süreci'ne bir destek de eski bakanlardan Hasan Celal Güzel'den geldi. Yürütülen sürecin adının dikkatli konulmasını isteyen Güzel, Türkiye'nin 'Kürt sorunu' gibi bir meselesinin olduğuna inanmadığını, geçmişte yapılan OHAL uygulaması gibi hatalara, bugün de 'Kürt Sorunu' gibi ifadelerin eklenmemesi gerektiğine işaret etti.
Sorumluluğu olan devlet adamlarının bu kavramı kesinlikle kullanmaması gerektiği uyarısında bulunan Güzel, bakanlığı döneminde hem Özal'a, hem de dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e bölgenin Olağan Üstü Hal (OHAL) Bölgesi ilan edilerek sınırlandırılmasının yanlış olduğunu anlatmaya çalıştığını söyledi. Güzel, "Bölgede OHAL şartlarının uygulanmamasının daha doğru olacağını, ama bu yönetimi kurarak sanki Türkiye'de iddia edildiği gibi bir Kürdistan bölgesi varmış gibi sınır çizmenin doğru olmadığını söylemiştim. Hatta bunu o zaman Evren'e de gidip anlatmıştım. OHAL uygulamasına girişildi. Ben aynı kanaatimi muhafaza ediyorum. OHAL, o sınırları pekiştirmekten başka işe yaramadı." dedi.
Türk siyasetine damgasını vuran Turgut Özal ve Süleyman Demirel'le uzun yıllar mesai arkadaşlığı yapan eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, hükümetin terörün bitirilmesine yönelik başlattığı 'demokratik açılım' ile rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın soruna ilişkin yaptığı çalışmaları Cihan Haber Ajansı'na değerlendirdi.
Bölgenin sorunlarına 'Kürt sorunu' demenin yanlış olduğunu ve böyle bir sorun olduğuna inanmadığını vurgulayan Güzel, "Mesela Güneydoğu, diğer bölgelere göre geri kalmıştır. Orayı kalkındırmak lazım. Türkiye'de bir terör sorunu vardır. Kürtçülerin bir terör örgütü vasıtasıyla Türkiye'yi bölüp parçalamak için yaptıkları kanlı saldırılardır. Bunun neticesinde 30 bin civarında kişi hayatını kaybetmiştir. Normal Kürt kardeşlerimizin hiçbir ilgisi yoktur. Bu PKK'nın, şu an hapishanede olan APO'nun ve Meclis'teki DTP'nin tezgahladığı bir iştir. Dış ve iç odaklar da bu konuda ellerinden geleni yapmaktadırlar. Türkiye'yi parçalamaya çalışmaktadırlar. Hangi demokratik hak, sosyal, ekonomik şart getirilirse getirilsin, o bölge Türkiye'nin en gelişmiş bölgesi olsa yine bir avuç Kürtçü bölme, parçalama, nihayetinde ayrı devlet kurma hedefinden vazgeçecek değildir. Bu tarihi bir olgudur." diye konuştu.
Cumhuriyetin genel olarak benzeştirici bir yaklaşım kullandığına dikkat çeken Güzel, tek millet anlayışının hiçbir şekilde çeşitliliğe, farklılığa imkan vermediğini vurguladı. Ayrımın sadece etnik farklılıkla ilgili olmadığını, inançlar konusunda da olduğunu dile getiren Güzel, Güneydoğu'daki insanların inanç konusunda hangi baskıya maruz kalmışsa Ege'deki insanımız da aynı baskıya maruz kalmıştır. Bu konuda bir fark yoktur." diye konuştu.
Rahmetli Turgut Özal'ın da bölge siyasetine ilişkin doğruları ve yanlışları bulunduğuna işaret eden Güzel, Özal'ın aslen Türk olduğunu ama Kürt kardeşlerimizle de çok iyi diyalog kurduğunu belirtti. "Öyle ki halen Güneydoğu'da evlerde Özal'ın resimlerini asılmış görürsünüz." diyen Güzel sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim teyzem de Kürtçe konuşurdu' derdi. Özal çok güzel bir sevgi diyaloğu kurabildi. Bunda da inanç birliğini çok güzel kullandı. İslamiyet'in bizim milli birliğimizin çimentosunu oluşturduğunu söyledi. Aradan yıllar geçti, Recep Tayyip Erdoğan da Özal'ın söylediklerinin aynısını söyledi. Güneydoğu'da Erdoğan'ın Özal gibi sevilmesinin bir nedeni de halkla ilişki kurabilmesidir, onlara sevgiyle yaklaşabilmesidir. Bu Özal'ın temel politikasıydı. İkinci politikası, yine Erdoğan gibi teröre karışmayanlara çok büyük sevgi ve şefkat gösterdi. Ama terörle meşgul olanlara karşı da en etkili şekilde güvenlik tedbirleri almayı ihmal etmedi. Özal Güneydoğu'da çok geniş sosyal ekonomik reformlar yaptı. Yatırımları destekledi."
Özal'ın Körfez Savaşı sırasında Musul ve Kerkük'e kadar girmek istediğini anlatan Güzel, baba Bush'un önce buna izin verdiğini ama sonunda caydığını açıkladı. "Buna rağmen Turgut bey girmek istedi ama dönemin Genelkurmay Başkanı 'hazır değiliz' diye karşılık verdi. Zamanın Başbakanı Akbulut da buna karşı çıktı." diyen Güzel, girilmiş olsaydı belki bu işin o zaman kökünden halledilmiş olabileceğini savundu. Özal'ın 'Kuzey Irak halkının da Türkiye'ye bağlanmak istediğini' bildiğini dile getiren Güzel, bu konuda temaslar yaptığını belirtti.
Güzel, rahmetli Özal'ın hatasını ise şöyle anlattı: "Özal'ın hatası, Körfez krizinden sonra Amerika'nın teklifiyle Çekiç Güç'ün kurulmasına müsaade etmesidir. Tabi burada maksat 36'ncı paralelin Kuzeyindeki bölgede Saddam diktatoryasının etkinliğini azaltmaktı. Ancak Özal'ın iyi niyetli girişimine rağmen Amerika ve Batı bunu kötüye kullandı. Devlet otoritesinden mahrum olan 36. paralelin Kuzeyi, yani Peşmergelerin yaşadığı Kuzey Irak, bir devlet alt yapısına bürünmeye başladı. Çünkü artık Saddam'ın da tesiri kalmamıştı. Türkiye de bu bölgede faaliyette bulunmayınca problem haline geldi. Bu da o dönemde önemli bir hatamızdır. O bölgede PKK'nın yuvalanması ve gelişmesi de bu sayede meydana gelmiştir. Onun için Kuzey Irak konusunun halledilmesi lazım ki bu iş temelinden kurutulabilsin."
Terör örgütü PKK'nın Eruh'ta ilk eylemini gerçekleştirdiği zaman Özal'a atfedilen '3-5 çapulcu' ifadesi ile ilgili sorumuza karşılık Güzel, "Ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Ama devlet adamları bazen terör örgütlerinin saldırılarını devletin büyüklüğüyle mütenasip bir şekilde küçümseyebilirler. Buda bir politika. Bunu demişse bile, bir mahsuru olduğu kanaatinde değilim. 'Özal işi ciddiye almadı' şeklindeki ithamlar tamamen yanlıştır. O zaman Genelkurmay Başkanlığı'nın düzenli ordu birliklerinin gönderilmesi için uğraşması, özellikle acemi askerlerin dahi Güneydoğu'ya terörle mücadele için gönderilmek istenmesine karşın biz ısrarla yaptığımız güvenlik toplantılarında, benim de başkanlık ettiğim toplantılarda, 'özel birlikler' gerektiğini savunduk. Silahlı kuvvetlerden çok daha önce emniyet teşkilatında özel birimler kurduk. Çevik kuvvet bu şekilde ortaya çıkmış ve çok önemli fonksiyon icra etmiştir. Daha sonra silahlı kuvvetler gecikmeli de olsa bunun önemini gördü ve onlar da çok güzel komando birlikleri kurdular. Özal işe sempatiyle, demokratik şekilde yaklaşırken güvenlik meselesini hiçbir zaman ihmal etmedi. İlk sınır ötesi hava operasyonunu da PKK'ya karşı 1987 yılında Özal yapmıştır. Üstelik Saddam bu konuda pek de gönüllü ve istekli değildi." cevabını verdi.
Devletin hiçbir şekilde PKK ile görüşmediğini anlatan Güzel, resmi bir şekilde devletin muhatap aldığı kişilerin Barzani ve Talabani olduğunu söyledi. Bunların evvela kavga ettiğini, sonra ise bir araya gelip PKK ile savaştıklarını dile getiren Güzel, "Onların PKK ile olan savaşı Türkiye'nin işine geldi. Meşhur Kırmızı Pasaport hikayesi de bununla ilgilidir. Türkiye bunları PKK'ya karşı kullandı. Ama sonunda PKK'nın destekçisi haline geldiler. Bunlar resmi muhatap kabul edilmedi ama zaman zaman bunlarla görüşme yapılmıştır." dedi.
Rahmetli Özal'a OHAL'in yanlış olduğunu söylediğini aktaran Güzel, Özal'ın iktidara geldiği zaman Türkiye'nin tamamında sıkıyönetim olduğunu belirtti. Bir darbe sonrası yönetimi devraldıklarını ve zamanla tüm sıkıyönetimleri kaldırdıklarını belirten Güzel, bu konudaki çabalarını şöyle anlattı: "1986'dan sonra terör artmaya başlayınca bu sefer Olağanüstü Hal kurulmaya çalışıldı. Ben de OHAL şartlarının uygulanmamasının daha doğru olacağını, ama bu yönetimi kurarak sanki Türkiye'de iddia edildiği gibi bir Kürdistan bölgesi varmış gibi sınır çizmenin doğru olmadığını söylemiştim. Hatta bunu o zaman Evren'e de gidip anlatmıştım. Ama daha pratik görüşlerle bunu yaparız, onun da ehemmiyeti yok dediler. OHAL uygulamasına girişildi. Ben aynı kanaatimi muhafaza ediyorum. OHAL, o sınırları pekiştirmekten başka işe yaramadı."
Demokratik açılımdan terörün durmasını beklediğini ifade eden Güzel, Başbakanın milli şuur konusunda çok dikkatli olduğunu bildiğini kaydetti. Muhalefetin iddia ettiği gibi "vatanı satmak" gibi son derece mübalağalı iddiaların yanlış olduğunu belirten Güzel, Amerika'nın Irak'tan çekileceğinden dolayı Obama ile bir anlaşma olduğunu düşündüğünü vurguladı.
Çözüm sürecinde terör örgütünün geriye çekilmesinin kolaylaştırılması gerektiğini dile getiren Güzel, 4 bin 800 militanının doğrudan hapishaneye gideceğini düşünen bir örgütün silah bırakma kararını kolay veremeyeceğini ifade etti. Örgütün elebaşlarının İskandinav ülkelerinden birine muhtemelen Norveç'e yerleştirilebileceğini anlatan Güzel, yapılabilecekleri şöyle sıraladı: "Diğerlerinin muhtemelen Mahmur kampına toplanması, silahsızlandırılmaları, askerlik yapmayanların askere alınmaları, beceri kursları görmeleri, mümkün olduğunca istihdamlarının sağlanması, topluma kazandırılmaları sağlanmalı. Bu Pişmanlık Yasası'nın esnetilerek uygulanmasıdır. Ama bu asla APO'ya ve diğer elebaşlarına uygulanamaz. Bu kırmızı çizgidir."
Demokratik hakların ülke insanının geneli için önemli olduğuna dikkat çeken Güzel, açılım süreci ile ilgili olarak da şu önerilerde bulundu: "Resmi dil Türkçe'dir, Türkiye'nin bayrağı bellidir, devlet üniterdir, millidir. Bunlar hiçbir şekilde değiştirilemez. Eğitim konusunda Kürtçe seçmeli ders olabilir. Ankara gibi bilimsel yerleşmiş üniversitelerde Kürt Araştırma Enstitüleri kurulabilir. Anayasa'nın 66. maddesinde 'Herkese Türk denir' ifadesi aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını çağrıştırmaktadır. Bu ifadeyi değiştirirsiniz. Çünkü her ülkede bir vatandaşlık vardır."
Ergenekon'un en pasif halini yaşadığını vurgulayan Güzel, provokasyonların her zaman olduğunu ve illa Ergenekon tarafından yapılacak anlamına gelmediğini belirtti. Bir takım Kürtçü militanların da PKK'nın kontrolü dışında bu işi yapabileceğini vurgulayan Güzel, "Son 30 senedir faaliyet gösteren sol teşkilatlar ve yabancı servisler yapabilir. Dolayısıyla bu süreç baltalanmaya müsait bir süreçtir. Dikkat etmek lazım. Beni en çok endişeye sevk eden; bu hadisenin ipin ucunu kaçırma neticesinde halkta bir çatışmaya yol açabilir. Şimdiye kadar böyle bir hadise yaşanmadı. Böyle bir çatışma meydana gelirse bu bir açılım değil kapalım olur. Onun için sadece yüzde 10'un nabzı değil yüzde 90'ının da nabzı tutulmalıdır. Kürt sorunu derken birde başımıza Türk sorunu açmayalım. Bu sorun öteki soruna benzemez." diyerek sürece zarar verecek yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğini belirtti.
Terörist başının muhatapmış gibi gösterilmesine de karşı çıkan Güzel, bunun Türkiye'de siyasi Kürtçülük, bir avuç Marksist temelli başlayan, sonra ırkçı temelli devam eden PKK militanıyla onun siyasi temsilcisi olan DTP tarafından yapıldığını da hatırlattı. Güzel sözlerini, "APO'yu muhatap almak, eşkıya ile masaya oturmak demektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti devletini bir eşkıyanın seviyesine indirirsiniz." uyarısı ile tamamladı.