Eski rejimin yeni figüranı Kılıçdaroğlu

Bilal Sambur
00:0026/05/2010, Çarşamba
G: 25/05/2010, Salı
Yeni Şafak
Eski rejimin yeni figüranı Kılıçdaroğlu
Eski rejimin yeni figüranı Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu etrafında yaratılan efsanenin açmazı gene aynı efsanenin içindedir. Gandi Kemal efsanesi iyi bir kurgudur. Ama ne yazık ki, yaratılan bu efsane, gerçek değildir.

Eski rejimin (ancient regime) ana dayanaklarından biri olan CHP'nin başına Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi, statükocu çevrelerde derin bir heyecan ve coşku yaratmıştır. Eski rejim yanlıları, bütün sorunların asıl kaynağının Baykal olduğu konusunda ittifak etmiş bir görüntü vermekte ve genel başkan değişikliğiyle eski rejimin aynen devam ettirileceğini düşünmektedirler. Baykal'ın devrilmesiyle sonuçlanan malum kaset olayından sonra, Kılıçdaroğlu etrafında yaratılan Gandi, halkçı ve devrimci imajları CHP'nin yeni genel başkanının eski rejimin yeni bir projesi olduğunu göstermektedir.

Kılıçdaroğlu, değişim ve yenilik kavramlarıyla mucizeler yaratma yeteneğine sahip sakin bir lider olarak kamuoyuna sunuldu. Aslında Kılıçdaroğlu etrafında söylenenler onu sahicilikten uzaklaştırmaktadır, çünkü yakıştırılanların hiçbiri Kılıçdaroğlu'nun kendi doğal özellikleri değildir. Yapılmak istenen Kılıçdaroğlu'nu en az Tayyip Erdoğan kadar halka sempatik göstermeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Eski rejim, Kılıçdaroğlu'na Erdoğan gibi toplumdan oy alacak kadar sempatik görünme görevi vermiştir.

Değişim ve yenilik kavramları etrafında büyük bir çekim oluşturulmaya çalışılan Kılıçdaroğlu'nun hafta sonu yapılan kurultayda tarihsel bir dönüşümün ve değişimin mesajlarını vermesi bekleniyordu.

Ancak Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlük yönünde özlediği değişim ve dönüşümün mesajlarını vermek yerine, kendisine verilen rolü utangaç bir şekilde oynamak isteyen ancak okulun sene sonu müsameresinde göstereceği performansla öğretmenlerinden ve ebeveynlerinden tam bir aferin almaya arzulu bir ortaokul öğrencisi gibiydi.

KURULTAY DEĞİL MÜSAMERE

Son CHP kurultayı, aslında bir kurultayı değil, daha çok bir müsamereyi andırıyordu. Bu müsamerede sergilenen oyunun adı 'İkinci Karaoğlan: Kılıçdaroğlu'ydu. Bu kurultayda, İkinci Karaoğlan'ın Kılıçdaroğlu olduğu mesajını vermek için her şey yapılmıştı. Kılıçdaroğlu, halka sempatik gözükmek için halka halkçı ve devrimci mesajlar verdi, Ecevit gibi kasket giydi, Rahşan hanıma saygılarını iletti. Kılıçdaroğlu, konuşmasında halkı Ecevit'i sevdikleri kadar kendisini de sevmeleri gerektiğine ikna etmeye çalıştı. Eski rejim, Kılıçdaroğlu'nu Karaoğlan gibi topluma pazarlayarak kendisini aynen devam ettirmeyi amaçlamaktadır.

Kurultayda İkinci Karaoğlan rolünü oynayan Kılıçdaroğlu'nun asıl gündeminde eski rejimin olduğu gibi devamı vardı. Baykal, eski rejimin anlayışını savunan Ergenekon'un avukatı olduğunu söylemişti. Kılıçdaroğlu ise, eski rejimin avukatı olmanın ötesinde, kendisini eski rejimin yılmaz savaşçısı olarak deklare etti. Otuzlara ait ideolojik modeli hararetle savundu, eski rejimin yasadışı oluşum ve uzantılarına açıkça desteğini sundu ve demokratik hükümeti suçladı.

DEĞİŞEN SADECE BAŞKAN

Demokrasi, hukuk ve özgürlük konusunda Kılıçdaroğlu'ndan sahici anlamda hiçbir şey duymadık. Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada demokrasi görünümlü oligarşik idareden yani vesayet yönetimine dair tek kelime etmedi. Topluma hükmeden devleti ve onun zinde kuvvetlerini hiçbir şekilde eleştirmedi. Bu kurultayla CHP, sadece genel başkanını değiştirdi. Ancak seçilen genel başkan, CHP'yi değiştirmek ve yenilemek isteyen bir irade koyamadı. Bilakis yeni genel başkan, CHP'yi devlet iktidarının zapt edilemeyen kalesi olarak savunacağının mesajını verdi. Sahici anlamda bir siyasi partiye dönüşmediği sürece CHP, demokrasinin, hukukun ve özgürlüğün ülkemizde gelişmesine hiçbir katkı sunmayacak, bilakis hep engelleyecektir.

Eski rejim, halktan ve insandan kopuk, devlet ve bürokrasiyle özdeş bir anlayış demektir. Eski rejim, halktan kopuk olduğu için halkın sahici anlamda katıldığı demokratik bir hukuk devletine geçişi sağlayacak hiçbir değişim ve yeniliğe izin vermemektedir. Demokrasiye, hukuka ve özgürlüğe izin vermeyen eski rejim, halka kapalı olmasına rağmen sahte bir halkçılığa sınırlı olarak izin vermektedir. Statüko, Ecevit'e belirli sınırlar dahilinde halkçı görünmeye ve halkçı görünmeye izin vermişti. Ancak Ecevit, hiçbir zaman sahici anlamda bir halkçı olmadı.

HALKÇI DEĞİL POPÜLİST

28 Şubat gibi zor zamanlarda statükonun en has çocuğu olduğunu gösterdi. Ancak Ecevit'in halkçı olarak pazarlanması, onun en büyük siyasi sermayesi oldu ve onun uzun süre sahte halkçı söylemi sayesinde ülke siyasetinde etkin olmasını sağladı. Kılıçdaroğlu'na demokrat ve özgürlükçü olma izni verilmediği, ancak ona sahte bir halkçılık yani popülizm yapmak için icazet verildiği görülmektedir. Kılıçdaroğlu, yapmış olduğu konuşmada kendisine sempatik bir imaj oluşturmak için sahte bir halkçılığın, yani sahici bir popülizmin bütün unsurlarını duygusal bir etkileyicilikle kullanmaya özen gösterdi. Kılıçdaroğlu, kendisi ve toplum arasında irrasyonel nitelikte duygusal bir özdeşlik kurma arayışındadır.

Kılıçdaroğlu'ndan yeni bir Karaoğlan çıkarmak isteyen eski rejim, halka, demokrasi, anayasa, hukuk, Kürt sorunu, Alevi sorunu ve inanç özgürlüğü gibi şeylerle ilgilenme demektedir. Sen sadece karnını doyurmaya bak demektedir. Eski rejimin yeni figürü Kılıçdaroğlu'nun gündeminde de gerçekten bu konuların hiçbiri yoktu. Kürt sorunundan, Alevi sorunundan, sivil anayasadan ve yargı sisteminin değiştirilmesinden özgürlükçü ve demokrat anlamda Kılıçdaroğlu hiç bahsetmedi. Ancak Kılıçdaroğlu, ülkenin demokrasi ve özgürlük standartlarını yükseltmeyi hedefleyen, vesayet yönetiminin toplum üstündeki ağırlığını mütevazı ölçülerde hafifleten son anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıktığını söyledi. Kılıçdaroğlu, açlık, yoksulluk ve işsizlik gibi toplumun gündelik hayatını ilgilendiren konularla erdemli, ahlaklı ve vicdan sahibi bir insan olarak ilgilendiğine toplumu inandırmak isterken, aynı zamanda halktan demokratikleşmenin, sivilleşmenin ve özgürleşmenin birincil mesele olmadığını kabul etmesi talebinde bulunmaktadır.

Eski rejim, Kılıçdaroğlu çevresinde oluşturduğu imajla toplumu kendi etrafında yeniden toplamaya çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun gücü kendi kişisel özellikleri, ideolojisi, programı ya da partisi değildir. Onun etrafında yaratılan psikolojik cazibe, şu an için onun en büyük sermayesi durumundadır. Olmayan ama yaratılan psikolojik cazibenin Kılıçdaroğlu'nu Karaoğlan yapmaya yetip yetmeyeceğini zaman gösterecektir. Kılıçdaroğlu'na 'Gandi', 'devrimci' ya da 'halkçı' demek çok çekicidir. Ancak Kılıçdaroğlu'na Gandi demekle o 'Gandi' olmamaktadır. Yani Kılıçdaroğlu etrafında yaratılan efsanenin açmazı gene aynı efsanenin içindedir. Gandi Kemal efsanesi iyi bir kurgudur. Ancak ortada küçük bir sorun bulunmaktadır, çünkü bu efsane, gerçek değildir.

* Doç. Dr.; LTD Din ve Hürriyet Araştırmaları Merkezi Direktörü