Felaket filmleri çağına yüksek bütçeli bir saygı gösterisi

Ali Murat Güven
00:0013/11/2010, Cumartesi
G: 14/11/2010, Pazar
Yeni Şafak
Felaket filmleri çağına yüksek bütçeli bir saygı g
Felaket filmleri çağına yüksek bütçeli bir saygı g

Nicedir Hollywood'u mesken tutmuş İngiliz yönetmen Tony Scott, özelikle 1970'lerde altın çağını yaşayan 'felaket filmleri' (disaster movies) alt-türüne nostaljik bir geri dönüş sayılabilecek son yapıtı 'Durdurulamaz'da, bu yorgun türün izleyiciye artık eskisi kadar zevk vermeyen klişelerini 'paranın gücüyle' yeniden diriltmeye çalışıyor.

DURDURULAMAZ / Unstoppable

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2010, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Serüven-Aksiyon / 110 dakika
Yapım Bütçesi:
100.000.000 Amerikan Doları
Gösterim Formatı:
35 mm standart film
(35 mm negatif film tabanlı kaynaktan)
Perde Formatı:
2.35:1
Yönetmen:
Tony Scott
Senarist:
Mark Bomback
Görüntü Yönetmeni:
Ben Seresin
Özgün Müzik Bestecisi:
Harry Gregson-Williams
Kurgucular:
Robert Duffy, Chris Lebenzon
Yapım Tasarımcısı:
Chris Seagers
Sanat Yönetmenleri:
Julian Ashby, Drew Boughton, Dawn Swiderski
Set Dekoratörü:
Rosemary Brandenburg
Kostüm Tasarımcısı:
Penny Rose
Makyaj Ekibi:
Diane Heller, Rachel Kick, Sandra Linn Koepper
Saç Tasarımcısı:
Diane Dixon
Oyuncular:
Denzel Washington (Frank), Chris Pine (Will), Rosario Dawson (Connie), Ethan Suplee (Dewey), Kevin Dunn (Galvin), Kevin Corrigan (Müfettiş Werner), Kevin Chapman (Bunny), Lew Temple (Ned)
İthalatçı Şirket:
Tiglon Film
Dağıtıcı Şirket:
Tiglon film
İçerik Uyarıları:
Filmde cinsellik/çıplaklık yok. Fakat, serüven-aksiyon filmlerine özgü gerilimli sahneler içerdiğinden dolayı, 13 yaşından küçüklerin ebeveynleri gözetiminde izlemesi daha doğru olacaktır.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET
(Ailenin küçük üyeleri 13 yaşından büyük olmalı)
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * 1/2

* * *


FİLMİN KONUSU:
Deneyimli tren teknisyeni
Frank
(Denzel Washington) ile çömezi konumundaki genç kondüktör
Will
(Chris Pine), makinisti devre dışı kaldığı için bütünüyle kontrolden çıkan gökdelen uzunluğundaki bir treni, güzergâhı üzerinde büyük bir felaket yaşanmadan önce durdurmak üzere harekete geçerler. Özellikle, nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde yaşanabilecek bir kaza ihtimali herkesin tüylerini diken diken etmektedir. İki kahraman demiryolcu, âdeta bir ok gibi ilerlerken üzerindeki tehlikeli yükle de çevresini tehdit eden bu başıboş makineyi kontrol altına alabilmek için hayatlarını hiçe saydıkları zorlu bir mücadeleye girişeceklerdir.

* * *



1970'lerde
“Deprem”
,
“Yangın Kulesi”
,
“Poseidon Macerası”
,
“Çığ”
,
“Kasırga”
,
“Meteor”
,
“Çığ Ekspresi”
gibi yapıtlarla adım adım gelişip kendi zirve noktasına erişen; sonrasında ise 1980'lerle birlikte uzun bir doyum ve sessizlik dönemine giren, nihayetinde de Hollywood yapımcılarının yoğun bir paniğe gark olduğu
“özgün konu bulma”
sıkıntısı nedeniyle 1990'larda (dijital teknolojinin desteğini büyük ölçüde arkasına alarak) ikinci bir silkeleniş dönemi yaşayan önemli bir alt-tür
“felaket sineması”
Ve serüven janrının içine dahil edilebilecek bütün bu gösterişli öyküler, 1990'lardaki
“Hız Tuzağı”
(Speed) serisi,
“Derin Darbe”
(Deep Impact),
“Armageddon”
, 2000'lerde ise
“2012”
gibi teknolojik cambazlıklarda aşkın yapıtlarla bana göre beyazperdedeki miadını hakikaten doldurdu. Çünkü, şöyle geriye dönüp, anılan türün 40 (hattâ, 1950'ler ve 1960'lardaki görsel açıdan daha ilkel örneklerini de sürece dahil edersek, 50-60) yıllık ürün listesine baktığımızda, artık akla gelebilecek her türlü doğal ve doğal olmayan âfetin -üstelik
“yanardağ patlaması”
ve
“uzaydan gelen meteor”
gibi bazı başat temaların ikişer üçer kez olmak üzere- sinemaya uyarlandığını görmekteyiz. Hele hele, kontrolden çıkmış insan yapısı metalik araçlara ilişkin öyküler zaten 1970'lerin iddialı yapımlarından
“Çığ Ekspresi”
ve 1990'larda da
“Hız Tuzağı”
gibi popüler filmlerle serüven sineması tarihinde resmen birer şahikayı oluşturmakta…
Genel manzara bu yöndeyken, kendisini aynı zamanda büyük usta
Ridley Scott
'ın da aksiyona fazlaca düşkün küçük biraderi olarak tanıdığımız
1944-North Shields
doğumlu Britanyalı yönetmen
Tony
(aslen Anthony)
Scott
, tam olarak neyi murad etti de
Denzel Washington
gibi bir Hollywood devini bir tren katarının peşinden koşturmaya kalkıştı, anlamak pek mümkün değil…
“Durdurulamaz”
, bu açıdan bakıldığında, muhtemeldir ki stüdyoların
“Boş durmayalım, piyasada hareket olsun, nasıl olsa dünya çapındaki gösterimleriyle yapım bütçesini en az ikiye katlar”
diye düşünerek ürettikleri fabrikasyon serüven projelerinden biri…
Evet; kabul etmek gerekir ki yönetmenin önceki bir çok filmi gibi bu da (özellikle yüksek bütçesinin etkisiyle) müthiş bir görsellik, izleyicisini zaman zaman esas duruşa geçirten görsel efektler ve soluk soluğa bir kurgu eşliğinde akıp gidiyor. Zaten, bir
Tony Scott
filminin durağan olması,
Andrey Tarkovski
'den
“Rocky”
çekmesini beklemek gibi bir şey olurdu!
Fakat, ne onca gösterişli özel efekt, yanı sıra ne yönetmenin, ne de vagonlar arasında kendilerini helâk edip duran
Washington
ve
Pine
ikilisinin canhıraş çabaları durumu tam olarak kurtarmaya yetmiyor. Çünkü, izleyici, özellikle
“Hız Tuzağı”
ve son olarak
“2012”
den sonra özel efekt harikası felaket filmlerine tek kelimeyle doydu; şu sıralarda aşırı doygunluktan dolayı izlediklerini de istifra etmeye başladı. Bunun en güzel örneği ise yine içinde bulunduğumuz hafta sonu gösterime giren
“Yukarıdaki Tehlike”
… Günümüzden 30 yıl önce çekilse milletin aklını başından alabilecek olan böylesine iknâ edici bir
“uzaylı işgali”
öyküsü bile ne kendi ülkesi ne de dağıtıldığı diğer ülkelerde yaprak titretemiyor artık. Çünkü, izleyicilerin hatırı sayılır bir bölümü, beyazperdede 40 yıl kadar süren görsel-işitsel bir cümbüşün ardından son dönemlerde yeniden sessiz sakin, insana dair küçük öykülere meyletmeye başladı.
Vaktiniz bolsa, bayramda da sinemaya gitmeyi sevenlerdenseniz, bundan çok daha yüksek kalibreli filmleriyle peşinen gönüllerimizi fethetmiş olan
Denzel Washington
'un hatırına, biraz da
Scott
'ın dur durak bilmez sinemasıyla hafiften bir gerilmek üzere karanlık salonları ziyaret edebilirsiniz. Sonu baştan tahmin edilebilen orta karar bir heyecan dalgasının ötesinde, sıkı sinemaseverlere verebileceği herhangi bir ekstra armağan olmadığını bilerek…