'Balyoz Planı' davası iddianamesinde, kuvvet komutanlarının da aralarında bulunduğu 196 şüpheliye 15 ile 20'şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları istendi
'Balyoz Planı' iddialarına ilişkin olarak hazırlanan iddianamede, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da aralarında bulunduğu 196 şüphelinin 15 ile 20'şer yıl arasında hapis cezalarına çarptırılmaları talep edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, 196 şüpheli arasında Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar, Korgeneral Yurdaer Olcan, tüm generaller Abdullah Dalay, İhsan Balabanlı, Ali Semih Çetin, eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, emekli Korgeneral Engin Alan ve Albay Dursun Çiçek de yer aldı.
İddianamede, ayrıca Refik Hakan Tufan, Recai Elmaz, Gökhan Murat Üstündağ, Nurettin Işık, Hasan Fehmi Canan, Salim Erkal Bektaş, Mustafa Erdal Hamzaoğulları, Burhan Gögce, Ahmet Tuncer, Sırrı Yılmaz, Doğan Fatih Küçük, Mehmet Alper Şengezer, Mustafa Karasabun, Faruk Doğan, Yaşar Barbaros Büyüksağnak, Gökhan Çiloğlu, Hasan Hoşgit, Bora Serdar, Hasan Gülkaya, Ergün Balaban, Fatih Uluç Yeğin, Osman Çetin, Hakan Yıldırım, Behzat Balta, Orkun Gökalp, Ahmet Necdet Doluel, Mehmet Fikri Karadağ, Fuat Pakdil, Timuçin Erarslan, Ali Demir, Memiş Yüksel Yalçın, Yunus Nadi Erkut, Kahraman Dikmen, Ertuğrul Uçar, Arif Bıyıklı, Yusuf Ziya Toker, Mehmet Yoleri, Metin Yavuz Yalçın, Halil Yıldız, Mehmet Ulutaş, Erhan Kuraner, İsmet Kışla, Fatih Altun, İmdat Solak, Taylan Çakır, Tayfun Duman, Ahmet Yanaral, Embiya Şen, Recep Rıfkı Durusoy, Ali Güngör, Mehmet Ferhat Çolpan, Ercan İrençin, Recep Yavuz, Hanifi Yıldırım, Ertan Karagözlü, Hamdi Poyraz, Kubilay Aktaş, Mustafa Aydın Gürül, Ahmet Küçükşahin, Levent Güldoğuş, Abdurrahman Başbuğ, Ahmet Yavuz, Rifat Gürçam, İhsan Çevik, Bulut Ömer Mimiroğlu, Hakan İsmail Çelikcan, Yüksel Gürcan, Erol Ersan, Hasan Basri Aslan, Halil Kalkanlı, Hakan Sargın, Mustafa Kelleci, Kemal Dinçer, Hüseyin Özçoban, Murat Balkaş, İzzet Ocak, Soydan Görgülü, Ayhan Gedik, Duran Ayhan, Dursun Tolga Kaplama, Cengiz Köylü, Abdullah Zafer Arısoy, Gürbüz Kayas, Mehmet Kemal Gönüldaş, Erdinç Atik, Doğan Temel, Ali Deniz Kutluk, Cemal Temizöz, İsmail Karaoğlan, Abdil Akças, Aytekin Candemir, Taner Balkış, Harun Özdemir, Turgay Erdağ, İbrahim Koray Özyurt, Muharrem Nuri Alacalı, Levent Görgeç, Dora Sungunay, Soner Polat, Ali Türkşen, Ahmet Şentürk, Ramazan Cem Gürdeniz, Cem Aziz Çakmak, Namık Koç, Musa Farız, Levent Çehreli, Mücahit Erakyol, Nejat Bek, Ahmet Topdağı, Hüseyin Hoşgit, Selahattin Gözmen, Mustafa Korkut Özarslan, Engin Baykal, Özer Karabulut, Ümit Özcan, Lütfü Sancar, Ali İhsan Çuhadaroğlu, Mehmet Kaya Varol, Murat Özçelik, Mustafa Önsel, Emin Küçükkılıç, Mustafa Çalış, Suat Aytın, Recep Yıldız, Ramazan Bulut, Ali Rıza Sözen, Bülent Tunçay, Mutlu Kılıçlı, Levent Maraş, Uğur Üstek, Yusuf Kelleli, Bahtiyar Ersay, Levent Erkek, Mümtaz Can, Nuri Ali Karababas, Tuncay Çakan, Faruk Oktay Memioğlu, Mustafa Kemal Tutkun, Taner Gül, Hüseyin Bakır, Hakan Öktem, Murat Bektaşoğlu, Ahmet Çetin, Mustafa Aydın, Nihat Altunbulak, Cemalettin Bozdağ, Utku Arslan, Nedim Ulusan, İlkay Nerat, Kıvanç Kırmacı, Nihat Özkan, Hakan Akkoç, Gökhan Gökay, Şafak Duruer, Abdullah Gavremoğlu, Ahmet Türkmen, İkrami Özturan, Cemal Candan, Hayri Güner, Hüseyin Topuz, Hasan Hakan Dereli, Ali Aydın, Halil Helvacıoğlu, Veli Murat Tulga, Behcet Alper Güney, Hasan Nurgören, Mustafa Yuvanç, Barbaros Kasar, Fatih Musa Çınar, Erdal Akyazan, Hüseyin Polatsoy, Kasım Erdem, Mustafa Koç, Ayhan Taşkın, Fikret Coşkun, Zafer Karataş, Hüseyin Durdu, Altan Dikmen, Bekir Memiş, Meftun Hıraca ve Murat Ataç da 'şüpheli' olarak sıralandı.
Aynı iddianamede, tüm şüphelilerin 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası öngören ve 'Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs' suçunu düzenleyen eski TCK'nın 147 ve 61. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istendi.
'Balyoz Planı' iddialarına ilişkin hazırlanan iddianamede, 'Balyoz' yapılanmasının, askeri bir müdahale için öncelikle ülkeyi günden güne kaos ve kargaşa ortamına çekerek ortamı şekillendirmeyi planladığı, bu amaçla 'Oraj', 'Suga', 'Çarşaf' ve 'Sakal' eylem planlarının hazırlandığı öne sürüldü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamenin 'Sonuç, değerlendirme ve talepler' bölümünde, bu plan kapsamında hazırlandığı anlaşılan belgeler, planın denenip müzakere edildiği plan seminerine ait ses kayıtlarının çözümleri anlatılan deliller ışığında bir bütün olarak incelendiğinde, 'Balyoz Sıkıyönetim Komutanlığı' isimli yapılanmanın nihai amacının, devlet kontrolünü ele geçirmek olduğu belirtildi.
Bunun aşamalardan oluştuğu ifade edilen iddianamede, birinci aşamada istihbarat faaliyetlerinin yer aldığı, bundan sonraki aşamaların tamamında ihtiyaç duyulacak olan bilgi toplama ve fişleme noktalarından çıkarılarak mühimmatın dağıtılması olduğu vurgulandı.
İkinci aşamanın askeri müdahale için zemin hazırlama süreci olduğu dile getirilen iddianamede, şöyle denildi:
'Balyoz yapılanmasının, askeri bir müdahale için öncelikle ülkeyi günden güne kaos ve kargaşa ortamına çekerek ortamı şekillendirmeyi planladığı, bu amaçla 'Oraj', 'Suga', 'Çarşaf' ve 'Sakal' eylem planlarını hazırladığı görülmektedir. Eylem planlarının haricinde hem ortam şekillendirmesine katkı sağlayacak nitelikte, hem de bir sonraki süreçte darbe karşıtı fikirler beyan edeceği tahmin edilen aydın, gazeteci, yazar ve akademisyenleri engellemeye yönelik planların hazırlandığı da görülmüştür. Balyoz yapılanması tarafından belirlenen temaların yoğun bir şekilde kullanılmasıyla kamuoyunun yönlendirilmesi ve halkın askeri bir müdahalenin zaruri olduğunu düşünür hale gelmesini sağlamanın da planların birer parçası olduğu görülmektedir.'
İddianamede, üçüncü aşamanın askeri müdahale olduğu belirtilerek, ikinci aşamada belirtilen ortam şekillendirme faaliyetlerinin askeri bir müdahaleye zemin oluşturacak hale gelmesinin ardından 1. Ordu Komutanlığı komutasındaki yapılanmanın, önce olağanüstü hal ve ardından sıkıyönetim ilan ederek, askeri bir müdahale ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetini iktidardan zorla uzaklaştırmayı planladığı kaydedildi.
Daha sonra öncelikle kilit noktalara belirlenen Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin getirileceği, kamu kurumları, sağlık, gıda, ulaşım ve benzeri her türlü ihtiyaç kaynaklarının kontrol altına alınacağı, önceden belirlenen kişilerin teşkil edilecek birimlerce gözaltına alınacakları ve tutuklanacakları vurgulanan iddianamede, kapatılmak üzere belirlenen basın ve yayın kuruluşları, vakıf, dernek gibi yerlerin faaliyetlerine son verileceği, belirlenen şahısların, kurumların mal varlıklarına ve devlet ekonomisine el koyacaklarının görüldüğü anlatıldı.
Dördüncü aşamada yürütme görevinin 'Milli Mutabakat Hükümeti'ne bırakılacağı, bu hükümetin de 'cunta' tarafından belirlenen hükümet programını uygulayacağı dile getirilen iddianamede, birinci aşamada tespitleri yapılan şahısların görevden alınıp yerlerine belirlenen asker ve sivillerin getirileceği, polisin jandarma kontrolüne verilecek şekilde yeni bir yapılanmaya gidileceği, MİT'in başına muvazzaf bir general ve kilit noktalarına belirlenen müzahir personelin getirileceği, fişlenen TSK personelinin ilişiğinin kesileceği ve emekli askerlerin belirlenen kamu görevlerini devralmasının sağlanacağının planlandığı iddia edildi.
'Milli Mutabakat Hükümeti'nin 'cunta' tarafından belirlenen politikalar hayata geçirilip belirlenen kadroların da iş başına getirilmesine kadar iktidarda kalacağı ve bu dönemin 'Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nda 'Yeniden Yapılandırma Safhası' olarak düzenlendiğinin görüldüğü anlatılan iddianamede, beşinci aşamanın da seçim olduğu vurgulandı.
İddianamede, 'Balyoz' yapılanmasının isteği doğrultusunda 'Milli Mutabakat' ismi verilen yürütme organınca şekillendirilen devlet yapısının bu haliyle kontrol altına alınmış olacağı belirtildi.
İddianamede, 3 Kasım 2002 seçimlerinde mecliste çoğunluğu sağlayan ve hükümeti kuran partinin kimliği, kadroları ve yönetim tarzından rahatsızlık duyan dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan tarafından '28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AK Partinin tek parti olarak iktidara gelmesi ile beraber ülkede hızlı bir zemin kayması yaşanması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başladığı ve bu nedenle Balyoz Komutanlığının İç Hizmet Kanunu'nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevinin gereği olarak bu harekat planının hazırlandığı' öne sürüldü.
Kurulan hükümetin bir darbeyle yıkılması ve yerine 'Milli Mutabakat Hükümeti' adı altında yeni bir hükümetin kurulması yönünde çalışma başlatıldığı ifade edilen iddianamede, öncelikle 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde görev yapan bazı general ve üst düzey subaylarla görüşülerek bu hususta anlaşmaya varıldığı vurgulandı.
l. Ordu sorumluluk sahası içinde bulunan dönemin Harp Akademileri Komutanı İbrahim Fırtına ve Donanma Komutanı Özden Örnek ile temas kurulduğu ve ardından anlaşma sağlandığı, yine aynı saha içerisinde bulunan İstanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanları ile de temas ve anlaşmanın sağlandığı belirtilen iddianamede, 'Eldeki mevcut delillere göre, dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının dahil olmadıkları anlaşılan, şüphelilerin ordu bünyesindeki askeri hiyerarşi dışında bu amaçla bir yapılanma oluşturdukları, kurulan bu suç örgütünün darbe yaparak hükümeti yıkmaya yönelik, öncelikle Balyoz Güvenlik Harekat Planı adı altında demokratik yollardan iş başına gelmiş hükümeti antidemokratik yollarla yönetimden uzaklaştırma amacıyla çok kapsamlı ve ayrıntılı bir plan hazırladığı, bu planda hükümet ile işbirliği içerisinde olduğu vurgusu yapılan ve irticai olarak nitelenen grupların da tek ferdi kalmayacak şekilde ortadan kaldırılmasının hedeflendiği görülmektedir' ifadelerine yer verildi.
'Balyoz Harekat Planı' kapsamında kara, deniz, hava ve jandarma birliklerinde görevlilerce planda öngörüldüğü şekliyle, öncelikle sıkıyönetim ilanının sağlanması, bunun ardından darbe yapılmasının amaçlandığı ve bu amaçla sıkıyönetim ve darbe sonrasında yapılacak işlerin planlanıp belirlendiği vurgulanan iddianamede, bu kapsamda görev alacak personelin belirlendiği kaydedildi.
Yine harekatta ihtiyaç duyulacak cezaevleri, hastaneler, ilaç ve gıda depoları ve benzeri lojistik destek sağlanacak yerlerin ve buralarda görevlendirilecek personelin kimler olacağının da belirlendiği ifade edilen iddianamede, ideolojik ve dini görüşlerine göre, kurumların da benzer şekillerde hukuka aykırı olarak kayıt altına alındıkları, fişlendikleri anlatıldı.
'Balyoz Harekatı'nın ardından hükümetin devrilecek olması sebebiyle göreve getirilmesi planlanan yeni kabinenin de oluşturulduğu, kimin başbakan, kimlerin bakan olacağının da belirlendiğinin görüldüğü belirtilen iddianamede, bu planın 'Olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo' ismiyle jenerik bir senaryo şeklinde özel seçilmiş sınırlı sayıda personelin katılımı ile icra edilecek gizli, gizlilik derecesinde bir plan seminerinde denenerek müzakere edileceğinin belirtildiği ifade edildi.
'Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın bir anda yapılmış bir plan olmadığı belirtilen iddianamede, AK Parti'nin hükümeti kurmasından sonra çalışmaların yönünün değiştirildiği, önce 'Olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo' oluşturulduğu, akabinde bu senaryonun yürürlüğe konulması için çalışmalar başlatıldığı öne sürüldü.
Bu çalışmalara göre, ülkenin yönetiminin ele alınmasının planlandığının anlaşıldığı belirtilen iddianamede, 1. Ordu Komutanlığının bölgesinde yer alan deniz kuvvetlerine bağlı birliğin yaptığı 'Suga Planı', 1. Ordu bölgesinde yer alan hava kuvvetlerine bağlı birliğinin yaptığı 'Oraj Planı' ve 1. Ordu bölgesinde yer alan jandarma birliklerinin yaptığı 'Sakal' ve 'Çarşaf' planlarının bu mahiyette olduğu iddia edildi.
'Balyoz Planı' soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde l. Ordu Komutanlığında gizli, gizlilik derecesinde sadece 162 kişinin katılımı ile jenerik şekilde gerçekleşen seminerin, 'Balyoz Harekat Planı'nda öngörülen ve bir nevi darbenin tatbikatı olan seminer olduğu iddia edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamenin 'Sonuç, değerlendirme ve talepler' bölümünde, 'Balyoz Harekat Planı'nın yer aldığı belgenin oluşturulma tarihinin 13 Kasım 2002, son kaydetme tarihinin de 2 Aralık 2002 olduğu belirtildi.
İddianamede, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde l. Ordu Komutanlığında gizli, gizlilik derecesinde sadece 162 kişinin katılımı ile jenerik şekilde gerçekleşen seminerin, 'Balyoz Harekat Planı'nda öngörülen ve bir nevi darbenin tatbikatı olan seminer olduğu öne sürüldü.
İddianamede, TÜBİTAK teknik bilirkişilerince hazırlanan rapora göre, soruşturma konusu belgelerin yer aldığı dijital verilerin yapılan incelemelerinde, belgelerin tamamının 2003 yılı ve öncesine ait olduğu, belgelerin oluşturulma tarihlerinin üzerlerinde yazan tarihler olduğu ve CD'lere sonradan ekleme yapılmadığının belirlendiği, aynı hususun Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilen teknik uzman bilirkişiler tarafından da teyit edildiği anlatıldı.
İddianamede, sanık Süha Tanyeri'nin el yazısı notlarına da yer verilerek, 'El yazısıyla yazdığı notlarda, birinci tehdidin iç tehdit olduğu, bölgede irticaya karışan kişilerin tespit edilmesi, bölgedeki basın yayın organlarının, kurumların tespit edilmesi, halkın günlük ihtiyaçlarının tespit edilmesi, bu çalışmaların çok gizli yapılması gerektiği belirtilmektedir. Notlarda geçen hususlardan birisi de 'bölgede PKK-KADEK ile işbirliği yapacak kişiler önceden tespit edilmelidir' şeklindeki nottur. Sıkıyönetim ilanı halinde sivil kişilerle irtibat kurulması, sıkıyönetim bildirilerinin anlaşılır olması gerektiği belirtilmektedir' denildi.
İddianamede, yine Tanyeri'nin bir konuşma metnine de değinilerek, bu metnin de yapılan planların tamamen önce sıkıyönetim ilanını gerektirecek olaylara yönelik olduğu, akabinde de sıkıyönetim ilan edilmesinin sağlanması ve yönetime el koymaya yönelik olduğunu ortaya koyduğu kaydedildi.
Planda 'Görevlendirilecek Kategoriler' başlıklı eke bakıldığında da bu kategorilerin hiç birisinin barış zamanında ve olağanüstü hal zamanında TSK'nın görev alanına girmediği vurgulanan iddianamede, bunun planın icrası aşamasına geldiğini, dolayısıyla suçun icra hareketlerine başlandığını gösterdiği öne sürüldü.
Ceza hukukunda suçun niteliğine göre hemen hemen her şeyin delil olarak kullanılabildiği belirtilen iddianamede, soruşturma konusu olayda, soruşturmanın bir ihbar ve bir gazetede soruşturma konusu planlarla ilgili yayın yapılması üzerine başlatıldığı anlatıldı.
Birçok powerpoint belgesinde 'fserbest' isimli kullanıcının belgeyi yazan kişi olarak görüldüğü, tüm belgelerin TSK'ya ait bilgisayarlarda hazırlandığının anlaşıldığı belirtilen iddianamede, pek çok belgede kullanıcı ismi olarak 'fserbest' isminin yer almasının, belgelerin kötü niyetli kişilerce sahte olarak üretildiği iddiasının dayanaksız olduğunu gösterdiği ifade edildi.
CD'lerde yer alan planlarda ve özelikle plan seminerinde, bilgi ve belgelerin arşivlenip CD olarak kozmik büroya kaldırılmasının emredildiği vurgulanan iddianamede, bu emir doğrultusunda yapılan araştırmada, plan seminerlerin arşivlendiğinin de tespit edildiği, CD'lerin bu emir doğrultusunda yapılan arşivleme çalışması sırasında arşivlenen CD'ler olduğu kaydedildi.
İddianamede, 'Balyoz Harekat Planı'nda 'Durum/Genel' başlığı altında, '28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AK Partinin tek parti olarak iktidara gelmesiyle beraber, ülkede hızlı bir zemin kayması yaşanmış ve Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başlamıştır. Son zamanlarda varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini değiştirme gayretleri gizlenemeyecek kadar aşikar ve had safhaya ulaşmıştır' şeklinde ibarelerin bulunduğu kaydedildi.
Planın 'Düşman Durumu' başlığı altında da 'AK Parti hükümeti, irticai faaliyetlerin ülke içerisinde artmasına, güç kazanmasına, kadrolaşmasına ve teşkilatlanmasına tam destek vermekte, tüm ülke genelinde AK Parti yandaşları, tarikat ve cemaatler ile devlet kademelerinde hızla kadrolaşmakta, medrese, tekke ve zaviye tipi, eğitim ve öğretim birliğini ortadan kaldıran çarpık bir eğitim sisteminin yeniden hayata geçirilmesini hedeflemekte, TSK ile birlikte laik Cumhuriyet'in en önemli teminatı anayasal kurumların etkinliğini kıracak, kendi amaçları doğrultusunda evrimleştirecek yollar aramakta, AB üyeliğini ve terör sorununu bahane ederek, Cumhuriyet'in temel niteliklerini değiştirmeye yönelik çabalarını devam ettirmektedirler' yazıldığı vurgulandı.
İddianamede, planın 'Harekat Ortamının Şekillendirilmesi Safhası' başlığı altında ise yine diğer faaliyetlerin yanı sıra 'Sürekli irticai faaliyetler ile ilgili haberler, öğrenci olayları, artan şehit cenazeleri, ekonomik bunalım, faili meçhul eylemlerle, sokaklara dökülmüş halk temaları sürekli işlenerek, halkın en güvendiği kurum olan TSK'dan gereğini yapmasını beklediği yönünde kamuoyu yönlendirme çalışmaları yapılacağı'nın belirtildiğine işaret edildi.
Yine 11 numarası verilen CD içerisinde 'Harekat planına kamuoyu desteği sağlanmasında faydalanılacak medya mensupları' başlığı altında 137 medya mensubunun isminin yer aldığı belirtilen iddianamede, gerek darbe öncesinde şartların olgunlaştırılması, gerekse darbeden sonra darbeci yönetime meşruiyet kazandırılması amacıyla medya mensuplarının 'dost unsurlar' arasında sayıldığının görüldüğü anlatıldı.
İddianamede, ayrıca 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylülden önce yapılan haberlere bakıldığında, darbeye götüren süreçte aşamalı olarak haberlerin yapıldığı, gerçekleşen olaylarla ilgili yapılan haberlerin ve yorumların darbecilerin işini kolaylaştırdığı, bu şekilde darbelere zemin hazırlandığı, ayrıca silahlı kuvvetler mensuplarının darbe yapmaya teşvik edildiğinin görüldüğü kaydedildi.
Eylem planları çerçevesinde şüphelilerin askeri müdahaleye ortam hazırlamak amacıyla yazılı medyada haber çıkmasını sağladıkları, bir kısım bilgileri kasıtlı olarak medyaya servis ettikleri kanaatine varıldığı dile getirilen iddianamede, basında yer alan bazı haberlerde eylem planlarının uygulamaya konulduğunu öne sürüldü.
İddianamede, 'Balyoz Harekat Planı'nın gerçekleştirilmesi aşamasında muhtemel eylem yerlerinin keşfi, tutuklanacak kişiler (siyasi parti mensupları, belediye başkanları, sivil toplum örgütlerinin yönetici ve üyeleri, gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, kanaat önderleri), okulundan atılacak öğrenciler, el konulacak araçlar, görevden uzaklaştırılacak, tutuklanacak, emekliye sevk edilecek, kullanılacak kamu görevlilerinin belirlenmesi, hassas olarak belirlenen kurum ve kuruluşların başına hangi askeri personelin atanacağının belirlenmesi, zararlı olarak nitelenmesi sebebiyle ilişiği kesilmesi planlanan askeri personelin belirlenmesi, polis teşkilatının ne şekilde yönlendirileceği, kullanılacağının tespiti, basın ve yayın kuruluşları ile çalışanlar hakkında yapılan planlamalar (kimlerin tutuklanacağı, kimlerin kullanılabileceğinin tespiti) gibi suç teşkil eden fiillerin cebirle işlenebilecek fiiller olduğu kaydedildi.
Buna göre, şüphelilerin eylemlerinde kanunun aradığı cebir unsurunun varlığı şartının gerçekleştiği belirtildi.