Kemalizm bir dine dönüştürülüyor

Hatice Saka
00:0010/09/2008, Çarşamba
G: 9/09/2008, Salı
Yeni Şafak
Kemalizm bir dine dönüştürülüyor
Kemalizm bir dine dönüştürülüyor

Kemalizm kavramını gerçekçi bir şekilde değerlendirmeyi hedefleyen Prof. Atilla Yayla, çokça tartışılan bu kavrama yüklenen anlamları “Kemalizm” adlı kitabında eleştiri yağmuruna tutuyor. Kemalistlerin Atarük'ü algılayışı ile çok eleştirdikleri muhafazakarların dini sembolleri algılayışlarındaki benzerliklere dikkat çeken Yayla, Kemalizmin asla bir ideoloji olmayacağını savunuyor.

Prof. Dr. Atilla Yayla, Liberte Yayınları'ndan çıkan “Kemalizm” adlı kitabında, Türkiye'de tabulaştırılan Kemalizm kavramını irdeliyor. Kitabın alt başlığını 'Liberal Bir Bakış' olarak belirleyen Yayla, tüm sorunların liberalizmle çözümleneceğini söylüyor. Demokrasinin temelinin liberalizm olduğunu savunan Yayla, üzerinde çalışmanın hatta konuşmanın zor olduğu Kemalizm kavramını liberal perspektiften değerlendiriyor. Yayla, Kemalizmin bilimsel olarak ve soğukkanlı bir şekilde incelenmesinin sadece meraklı okuyucular ve aydınlar için değil, aynı zamanda Kemalizm ve Kemalistler için de yararlı olacağına işaret ediyor. Yazar, ilk olarak Türkiye'deki liberalizm ve demokrasi ilişkisinin çerçevesini çiziyor. Liberalizmin her şeyin zor ve şiddet kapsayan bir devrimle ve hemen, tamamen değiştirebileceğine inanan sosyalistlerle, her türlü değişimin kötü olduğuna inanan muhafazakârlar arasında bir yerde durduğuna dikkat çeken Yayla, Kemalizm'i markaja almadan önce Türkiye'de cumhuriyet kavramı ile ilgili yapılan yanlış söylemlere dikkat çekiyor. Başta Mustafa Kemal olmak üzere, yeni sistemin kurucu kadrolarının fikir, felsefe ve meslek bakımından olgunlaşmalarının Osmanlı döneminde tamamlandığına dikkat çeken Yayla, tarihi olayları çarpıtarak Cumhuriyet döneminin daha öncesinden hiçbir şey devralmadığını iddia eden tezlerin yanlışlığına vurgu yapıyor. Cumhuriyet fikrinin ne sadece 20. yüzyılda ne de sadece Türkiye'de ortaya çıktığını belirten yazar, Türkiye Cumhuriyeti'ni savunma iddiasında olanların cumhuriyetin bir amaç değil, araç olduğunun farkına bir türlü varamadıklarını söylüyor: “Cumhuriyet şunu yaptı”, “cumhuriyete şunları şunları borçluyuz” türünden sözler, özellikle 23 Nisan, 29 Ekim, 10 Kasım gibi önemli sembolik tarihlerde kimilerinin dilinden hiç düşmemektedir. Oysa cumhuriyet, aynen diğer rejimler gibi, bir özne değildir, bir şey yapıp ettiği yoktur. Sadece Cumhuriyet dönemi diye bir dönem ve bu dönemde iktidara sahip kişi ve kadroların icraatları vardır.

Yayla, 1923'ten bu yana uzanan cumhuriyet sürecini iki ana devreye ayırıyor: Antidemokratik ve demokratik cumhuriyet dönemleri. Yayla, ilk dönemi 1923'ten 1950'ye kadar olan tek parti diktatörlüğü, ikinci dönemi sınırlı ve kesintili demokratik dönem olarak yorumluyor.

Atilla Yayla, Türkiye'nin tek parti diktatörlüğü dönemindeki siyasi tecrübesinin, sistemi adeta 'tek adam' cumhuriyetine dönüştürdüğü ve bu anlayışın günümüze kadar sürdürüldüğü görüşünde. Kemalistlerin bu 'tek adam'a yükledikleri anlamların, en çok eleştirdikleri muhafazakâr kesimle benzerlik taşıdığına bakın nasıl dikkat çekiyor: “Hayatta olmayan bir insanın ismi ve cismi etrafında tek adam cumhuriyetinin tesis edilmesi hem Türkiye hem de Kemalistler açısından son derece ilginç sonuçlara yol açmaktadır. Kemalistlerin en çok öfke duydukları kesimlerden biri muhafazakârlardır. Kemalistlerin bu kesimleri eleştirirken kullandıkları argümanlar; modernlik, bilim, akıl ve laiklikle ilgilidir. Propagandaya kulaklarınızı kapadığınızda davranış ve söylem analizleri yapan bir uzman Kemalistlerin dinci dedikleri kesimle aralarındaki benzerlikleri rahatlıkla tespit edecektir. Bazı Kemalistlerin, Mustafa Kemal'e kimi zaman bir peygamber, kimi zaman bir Tanrı gibi muamele ettiği ve bu bakımdan dindarlarla benzeştiği görülebilir. “Yüce önder”, “ulu lider” gibi sıfatlar kullanarak Mustafa Kemal Atatürk'te bir insanüstü taraf gördüklerinin delilidir. Bazı Müslümanların arının peteğinde, karpuz çekirdeğinde Allah yazısı gördükleri gibi, Kemalistler de dağların gölgesinde kaya parçalarında Atatürk siluetleri aramaktadır...


KÜLTLEŞTİRMEK FİKRİ GELİŞİME ENGEL

Örnekleri çoğaltan Yayla'ya göre, Kemalizm asla bir ideoloji olamaz. Kendilerine ait bazı fikirlere sahip olan devlet adamları fikir sistemi geliştirmişlerdir; askeri ve siyasi lider olarak Atatürk de çeşitli fikirlere sahiptir. Atatürk'ü bizim adımıza her şeyi düşünmüş ve karara bağlamış tarihi bir figür olarak takdim etmek bu ülkenin insanlarını aşağılayıcı bir tavırdır: Atatürk'ün ve Atatürkçülüğün ölümsüz olduğu söylemi inandırıcılıktan uzaktır ve insani varoluşun doğasına aykırıdır. Bunu söyleyenler, sanki onunla ortak bir hayatları olmuş ve unutulmaz hatıraları varmış gibi 'seni özlüyoruz' manşetleri çekenler, insanda samimiyetten çok, riyakârlık duygusu uyandırmaktadır. Her insan ölümlüdür ve unutulacaktır.

Türkiye'de Kemalizmin bir dine dönüştürüldüğünü öne süren Yayla, bir insanı, insan üstünlüğe taşıyarak kişi kültü haline getirmenin, ona atfedilen fikrin geliştirilmesine de engel olacağına dikkat çekiyor. Kemalistlerin sıkı sıkıya sarıldıkları Atatürk ilkelerini ele alan Yayla, her ilkenin güncelliğini yitirdiğini ve anlamından arındığını söylüyor: “Atatürk ilkeleri olduğu iddia edilen altı maddenin çoğunun egemen yorumunun günümüz dünyasıyla bir ilgisi ve medeniyet yaratan değerlerle anlamlı bir bağlantısı yoktur. Bunların çoğu ya reddedilmek ya da oldukları şey olmaktan çıkmalarına sebep olacak şekilde yeniden yorumlamaya tabi tutulmak zorundadır.”


ABARTILDIĞI İÇİN ELEŞTİRİ KONUSU

Kemalizmin ciddi eleştirilere konu yapılmasının sebebini; abartılması, yüceltilmesi ve günümüzdeki baskıcılığın meşruluk temeli haline getirilmesi olarak gösteren Yayla, Türkiye'ye gerçek bir demokrasi gelmesi için Kemalist mirasın çoğu amaçlarını ve araçlarını reddetmesi, ehlileştirmesi veya medenileştirmesinin bir zorunluluk olduğunun altını çiziyor.