Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Arslan, yaklaşık 50 bin yıllık bir tarihe sahip olan 'Turan Günü' bayramının, zamanla Nevruz Bayramı olarak kutlanmaya başlandığını söyledi.
Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, nevruzun yoğun olarak Orta Asya ülkeleri, Azarbaycan ve Başkırtlar tarafından milli bayram olarak kutlanırken Türkiye, İran, Gagavuz, Orta Avrupa ve Balkanlarda geleneksel olarak kutlandığını, Nevruz Bayramı denilince akla öncelikle, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Uygurların geldiğini belirtti.
Orta Asya toplumlarının aynı zamanda köylü bayramı olarak ve ağaç dikim günü olarak da tanımladıkları Nevruz haftasında Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Moğolistan, Türkiye ve Kafkasya'da aile, oymak veya evlilik çağına gelmiş genç erkeklere çadır ve sürü oluşturacak büyük baş hayvanların verildiğini ifade eden Arslan, 'Türkiye'de de çocukluğumuzda hayvancılık yapacak çiftçiye özellikle köyün çobanlığını yapan, her nevruz haftasında, kapı kapı dolaşır, gücü yeten akraba ve dostları tarafından verilen koyun ve keçiler toplanıp bir araya getirilerek sürü oluşturmak için kullanılırdı. Orta Asya'da nevruz haftası, milli bayram olarak büyük şölenlerle kutlanır. Kafkasya, İran, Türkiye, Irak, Suriye ve Balkanlar'da da aynı anlamda kullanılırken, Çin'de de yeni yıl olarak kutlanır' dedi.
Nevruzun, Sağdiyanca (Kafkas dillerinin atası) 'Navsard', Khorezmianca (Harezmi, Buhara) 'Navsardci', Farsça 'Navruz' olarak tanımlandığını ve bugüne kadar geldiğini anlatan Arslan, Sağdiyanca ve Khorezmianca da 'yeni yıl' anlamında kullanılırken Farsçada 'yeni gün' anlamında kullanıldığını bildirdi.
Arslan, Sağdiyanların ve Khorezmiyanların 'yeni yıl' deyimlerinin, Farisilerin 'yeni gün' kavramından çok daha eski olup, Farisilerde 'yeni gün' kavramının MÖ 6. yüzyıla dayandığını ve Keyhüsrev'in tacını giydiği günün, 'yeni ümitler için yeni gün' anlamında kullanıldığını dile getirdi.
'Nevruz ile ilgili efsanevi bilgiler, Türklere dayanmaktadır ve başka toplumlarda Türkler kadar zengin işlenmemiştir. Eski Türk efsanelerine ve verilen isimlere göre nevruz 4 bin yıla dayanmakta ve Farisilerde de 2400 sene gibi bir geçmişi var' diyen Arslan, geleneksel olarak nevruzu, Türk efsanesinden anlaşılacağı gibi hayvancılığın başladığı gün olarak değerlendirmenin daha akla yatkın olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Arslan, şöyle konuştu:
'Nevruz kavramının daha eski bir gelenekten geliştiği anlaşılmaktadır. Ses tellerini aklı ile kullanan ilk modern insan Orta Asya'da, Sibirya'nın güney doğusunda Kazakistan'ın kuzeyinde ortaya çıkmış. Kendilerine ON-OK'lar demişler. ON-OK'lar hayvanları avcılıkla birlikte ehlileştirmeyi öğrenmişler. Çoğaldıkça yeni yeni ağıllar oluşturmuşlar. Ağıllar çoğaldıkça genişlemişler. Genişlemeleri ile birlikte 'Turan Yolu' şekillenmeye başlamış. Ağılların her biri çoğalarak küçük toplumları ve bu toplumlar büyüyerek kurganları oluşturuyor.
Kurganlar bir araya gelerek eyalet sistemine dayanan devletler kuruyorlar. Devlet kalıntıları üzerinden ve yeni kurganlardan kurulan devletler ile kültürler gelişiyor. Kültür ve medeniyet üstünlükleri yeni medeniyetlerin oluşumunu sağlıyor. Bunlar milletlerin oluşumunun kökenini oluşturuyor. Aynı zamanda kökenini ON-OK dilinden alan yeni yeni diller gelişiyor.'
Günümüzde nevruzun 21-24 Mart arasında kutlandığını, Orta Asya'da da bu şekilde kutlandığını, ancak baharın şubatın sonlarında olduğuna dikkati çeken Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu kutlama aslında çok eskilere dayanıyor. Çünkü 20-24 Mart ağıllardan hayvanların otlaklara çıkarıldığı gündür. O güne de eski Türkler 'Turan Günü' diyorlardı. Yani ticaretin başladığı Turan Yolu'nun canlandığı takvimdir, Turan Yolu, Çin'den bugünkü Sudan Somali'ye kadar uzanan çok geniş güzergahı gösteriyor. Daha sonraları Turan yolu İpek-Yolu ve İpek-Baharat Yolu olmuştur. Bu yollara sahip olanlarda zenginleşip güç kazanarak toplumlara hakim devlet ve imparatorluklar kurmuşlardır.
10-16 bin sene önceki Oğuzların devlet organizasyonu ve kurumsallaşması çeşitli medeniyetleri kurmasının sebebi olmuştur. İnsanoğlu yerleşim coğrafyası genişledikçe ticaret yolu olarak Turan Yolu'nu geliştiriyor. Buna göre 'Turan Günü' takriben 45-50 bin yıllık bir geçmişi olan çok eski bir Türk geleneğidir. Turan Günü'nün, dolayısıyla Turan Günü'nden gelişen nevruzdan da oldukça çok eski olduğu bu izahlardan anlaşılmaktadır. Yani tarihte bilinen ilk bayram olarak kutlanan 'Turan Günü' zamanla 'Nevruz Bayramı' olarak kutlanmaya başlanmıştır.'
Binlerce yıl önce insanoğlunun mart ayını belirleyerek bahar bayramı olarak kutlamasının şaşırtıcı olduğuna dikkati çeken Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:
'Bundan 55 bin yıl önce insanoğlunun takvim bilgisinin olması ve astronomiyle ilgilenmesi hayret verici bir bilgidir. Gerçi ilk modern insan kendisini 'ON-OK' (uzaydan gelip uzaya dönen) olarak tanımlamış ama 22 Martın bir gün dönümü olduğunu ve ağıllardan hayvanların çıkarılıp Turan Yolu'na koyulmalarını nasıl biliyorlardı? İlginç olanı ilk modern insan yani ON-OK'lar'ın 55 bin yıl öncesinden bugünkü modern astronomi bilgilerine sahip olmasıdır.'