Mevzuattaki eksiklik rüşvette fazlalık yaptı

Ankara
00:0021/10/2010, Perşembe
G: 21/10/2010, Perşembe
Yeni Şafak
Mevzuattaki eksiklik  rüşvette fazlalık yaptı
Mevzuattaki eksiklik rüşvette fazlalık yaptı

Türkiye'nin mevzuat yükümlülüğünü yerine getirmesi rüşvet konusunda sıkıntı çıkardı. Türkiye'nin, mevzuat eksikliği ve kamudaki kurumsallaşmayı tamamlamasıyla Batı'nın gözünde zorda kalmayacağına dikkat çekiliyor

Türkiye, OECD'nin 21 Kasım 1997 yılında yürürlüğe koyduğu ve 38 ülkenin imzaladığı “Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi”ni 1 Şubat 2000 tarih ve 4518 sayılı Kanunla kabul etti. Ancak, bu sözleşmenin gerektirdiği mevzuat eksiklikleri bugüne kadar giderilemedi. Bunun temel nedeninin ise kurumlar arasındaki eşgüdümde gecikmelerin olması gösteriliyor.

3M OLAYIYLA YENİDEN GÜNDEMDE

ABD'li 3M firmasının Türkiye'de bazı kamu görevlilerine rüşvet verdiği ve ihalelere fesat karıştırdığı ortaya çıkınca, Türkiye'de rüşveti önceleyecek mevzuat eksikliğinin giderilememesi yeniden gündeme geldi. Bu sıkıntılara bir örnek de Danimarka'da 6 yıldır süren Roj TV davasındaki son gelişmede görüldü. Bürokratlar, “Mevzuat eksikliği giderilmeyip kamunun kurumsallaşması sağlanmayınca hem rüşvet meselelerinde, hem de AB ile entegrasyonda Batı'nın gözünde Türkiye zorda kalabiliyor” değerlendirmesi yapıyorlar.

SÜREÇ HIZLANDIRILMALI

Buna benzer mevzuat eksikliğinin AB ile entegrasyon sürecinde de ortaya çıkabildiğini hatırlatan bürokratlar, Danimarka ile Roj TV'nin mallarının dondurulmasıyla ilgili 6 yıldır süren mücadeleyi hatırlattılar. Bürokratlar, mevzuat eksikliğinin giderilmesinde biraz daha hızlı davranılmasının gereğine dikkat çektiler.


Roj TV olayı önemli bir örnek oldu

Dondurulan 4 bankadaki hesapların açılması başvurusunu değerlendiren Kopenhag Şehir Mahkemesi Roj TV'nin talebini kabul etti ve Roj TV'yi haklı buldu. Bu kararla birlikte televizyonun Danimarka'nın çeşitli bankalarında bulunan yaklaşık 327 bin kronu yeniden kullanıma açıldı. Bürokratlar, “OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu”nun sözleşme yükümlülüğü kapsamında ülke incelemeler yürüttüğüne dikkat çekerken, birinci aşamada taraf ülkenin rüşvetle mücadele mevzuatının sözleşme ile uyumlu olup olmadığına, ikinci aşamada ise taraf ülkenin mevzuatını yeterince etkili bir şekilde uygulayıp uygulamadığına bakıldığını belirttiler.


Batı da aynı konuya takıldı

Rüşvetle mücadele başta olmak üzere toplantılarda Türkiye'yi temsil eden bürokratlar, Batı ülkelerinin şeffaf toplum olmak için kurumlarını kurumsallaştırdığına dikkat çekiyorlar. Bürokratlar, “Rüşvetle mücadeleyi kurumsal hale getiren bu ülkeler, dünyanın birçok ülkesinde rüşvetle mücadele konusunda istatistiki verileri çok rahat takip ediyorlar. Öyle zamanlar oluyor ki; Türkiye'deki rüşvetle mücadeledeki istatistiki verileri de önümüze koyuyorlar” dediler. Batılı bürokratların, “Türkiye'nin başı terörden kurtulmuyor. Ancak Türkiye de terörün finansmanını önleyecek ilgili mevzuatını da bir türlü tamamlayamadı” ifadelerini sıklıkla dile getirdikleri öğrenildi.


Türkiye savunulamıyor iddiası

Rüşvetle mücadelede Türkiye'de Ulusal Eşgüdüm Birimi olarak Adalet Bakanlığı görünüyor. Diğer kurumları Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve MASAK, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı oluşturuyor. Özel sektörün bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmalarında önemli bir rol oynayan DTM'nin 2007 yılındaki inceleme döneminde sağlıklı savunma yapamadığı ve Türkiye'nin haklılığını anlatamadığı iddia ediliyor. Bu nedenle Türkiye'nin ikinci inceleme tekrarına tabi tutulduğu ileri sürülüyor.