Ve Farah pes etti...

Ali Murat Güven
00:0028/06/2009, Pazar
G: 28/06/2009, Pazar
Yeni Şafak
Ve Farah pes etti…
Ve Farah pes etti…

Yaşları 40'a ve daha yukarılara tırmanmış okurlarımızın gençlik hatıralarından, yalnızca bir kaç saat arayla iki kocaman parça kopup gitti geçen cuma günü…


Önce, “Charlie'nin Meleği” nâmıyla maruf Amerikalı sinema oyuncusu Farah Fawcett, Santa Monica kentinde tedavi görmekte olduğu hastanede 62 yaşında son nefesini verdi. 2006 yılından beri kolon kanseriyle boğuşmaktaydı ünlü yıldız. Ki ben de 26 Nisan 2009 Pazar günü, bu sanatçının ölümünden tam 63 gün önce, “Yaradan'ın Farrah Fawcett adlı bir kulu…” başlığıyla, onun hakkında duygusal bir köşe yazısı kaleme almıştım hatırlarsanız…


Bu olaydan bir kaç saat sonra da pop müzik tarihinin en başarılı besteci ve yorumcularından biri olan Michael Jackson, Los Angeles'taki evinde geçirdiği sürpriz bir kalp krizi sonucu, henüz 50 yaşındayken hayata vedâ etti. Ardında, yıllar yılı keyifle dinlediğimiz düzinelerce şarkı ve ilk kez kendisinin dünyaya tanıttığı, sonrasında ise yerkürenin her köşesindeki milyonlarca genç tarafından taklit edilen “Ay Yürüyüşü” adlı muhteşem dans figürünü bırakarak…


İnsanlar hatıralarıyla yaşarlar ve gençlik hatıraları da hayattaki diğer bütün hatıralardan daha kalıcı bir biçimde işler beynin kıvrımlarına… Gençlik hatıralarımızı biçimlendiren simâların bu dünyadan birer birer göçmesi, bizim de o kaçınılmaz dönüm noktasına doğru emin adımlarla yaklaşmakta olduğumuzun birer emaresidir. Tabiî, sözüm, bu gibi durumları böyle yorumlayabilenlere… Yoksa, hatıraları olmayan ya da hatıralarına kıymet vermeyen kütük ruhlulara değil!


Farah ve Michael… 70'ler ve 80'lerde genç olmuş benim kuşağım için her ikisi de çok önemli birer simgeydi. Onların mesleklerindeki en parlak yıllarına tanık olmuş akranlarım, hiç kuşkusuz ki ölümlerinden de kendi meşreplerine uygun birer anlam çıkartacaklardır. Ben ise sahip oldukları fiziksel çekicilik, yanı sıra da sanatsal yetenek ve şöhretleriyle dünya hayatında diğer insanların bir kaç adım önüne geçmeyi başarmış böylesi popüler simâların gidişleri karşısında neler hissettiğimi, bunları hangi bakış açısıyla yorumladığımı, yeni yetmelik yıllarımın Farah imajına adadığım o yazıda uzun uzadıya paylaşmıştım sizlerle…



Michael Jackson'a gelince… Umarım ki (eski bir şarkıcı olup sonradan İslâm dinine dönüş yapan) ağabeyi Jermaine Jackson'un bundan bir kaç ay önce medyaya açıkladığı gibi gerçekten de Müslüman olmuştur ve son nefesini de bu kimlikle vermiştir. İhtidâdan sonraki adının “Mikail” olduğu söylenen sanatçının yıllar sonra yeni bir konser turnesinin eşiğindeyken ve Regaip Gecesi'nde vefat etmesi bana bu açıdan son derece mânidar geldi. Kimbilir, belki de Yüce Yaradan, “Ya Mikail kulum, boşver artık şu dünya hayatının bitmez tükenmez koşturmacasını, sen en güzeli benim her köşesini sukûnetle donattığım makamıma gel” diyerek, ruhen ve bedenen alabildiğine yorgun düşmüş bu sıradışı adama uzun yıllardır aradığı o büyük huzuru vermeyi diledi.


En azından ben, gerçeğin böyle olmasını umut ediyorum.


* * *

Farah Fawcet'a ilişkin 26 Nisan 2009 Pazar tarihli yazımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.