Aslanın ağzına giden yolda kaleme yer yok

Hale Kaplan Öz
00:009/09/2009, Çarşamba
G: 8/09/2009, Salı
Yeni Şafak
Aslanın ağzına giden yolda kaleme yer yok
Aslanın ağzına giden yolda kaleme yer yok

Tüccar, bahçıvan, eczacı, baytar, çiftçi, doktor, veznedar... Biz onları yazar olarak tanıyoruzama onların gerçekte başka başka meslekleri var

Biz onları büyük oranda kitaplarından tanıyor ve edebiyatçı, yazar, şair, romancı, hikayeci diye tanımlıyoruz. Oysa yazarlığın bir meslek olarak kabul gördüğünü söylemek hala zor. Buna en iyi örnek Türk öykücülüğünün köşe taşlarından Sait Faik Abasıyanık'ın hikayesidir herhalde. Abasıyanık'a pasaport almak için Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğinde "Mesleğin nedir?" diye sorulur. O da "yazar" der. Yazar olduğuna dair istenilen belgeyi veremeyen öykücünün "Birçok kitabım var" dese de pasaportuna Fransızca "sans profeesion" yani "işsiz, güçsüz" yazılır. Bunun en temel sebebi galiba yazarlığın hala ciddi anlamda maddi bir karşılığının olmaması ve bu işten ekmek yiyebilenlerin sayısını bir elin parmağını geçmemesi. Birçok yazar hayatını idame ettirebilmek için profesyonel olarak başkaca bir iş yapmak zorunda. Yazarlar arasında en yaygın meslek şüphesiz öğretmenlik. Orhan Veli, Halit Fahri Ozansoy, Sabahattin Ali, Arif Nihat Asya, Rıfat Ilgaz, Ludwig Wittgenstein, Yusuf Atılgan, Peyami Safa, Vedat Türkali, Cahit Zarifoğlu, Yahya Kemal, Ahmet Telli, Cemal Nadir Güler … Öğretmenlik yapan yazar örnekleri çoğaltmak mümkün. Bir diğer muteber meslek de yazı işi ile dirsek teması olan gazetecilik. Kemal Tahir, Cahit Sıtkı Tarancı,Ahmet Oktay, Ernest Hemingway, José Saramago yolu gazetecilikten geçen yazarlardan birkaçı. Bu örnekler belki duyunca şaşırmadıklarımızdan ama yazarlar arasında hayli ilginç mesleklere sahip olanlar da var.


Köle tüccarı Rimbaud

Enid Starkie'nin yazdığı hayat öyküsünden Rimbaud'un hayatının büyük bölümünü kahve tüccarı, ustabaşı, sömürgeci, kaşif, gezgin, silah ve büyük ihtimalle de köle tüccarı olarak Somali ve Etiyopya'da geçirdiğini öğreniyoruz. Yazar tam bir köylü gibi çalışır ve para biriktir, sonra tüm birikimini riskli bir projeye yatırırdı. Ardından büyük ihtimalle dolandırılır ve tekrar çalışmaya, para biriktirmeye başlardı. Bu onun hayat döngüsüydü.


İnşaat felsefeden bile zor!

Kız kardeşi Gretl için Viyana'da bir ev inşa etmek üzere akademideki görevine üç yıl ara veren Tractatus LogicoPhilosophicus'un yazarı Ludwig Wittgenstein, inşaat işiyle ilgili "Felsefenin zor olduğunu sanıyorsunuz ama mimarinin yanında felsefeninki hiç kalıyor." demişti. Büyük felsefeci bu dönem de ilkokul öğretmenliği ve bir manastırda bahçıvanlık da yaptı.


Bulaşıkçı Orhan Kemal

Milletvekili ve bakanlık yapmış Abdülkadir Kemali Bey'in oğlu Orhan Kemal siyasi sebeplerle yurdu terk edip Suriye'ye yenleşince, öğrenimini yarıda bıraktı. Burada bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yapan yazar, Adana'ya döndükten sonra çırçır fabrikalarında işçilik ve katiplik yaptı. Burada tanıştığı bir işçi kızla evlendi. Orhan Kemal'in yazın dünyasına büyük etkisi olan bu yılları yazarın ağzından dinleyelim: "Beyrut'ta Fıstıklı tarafında oturuyorduk. Lübnan tebaası olmadığımız için, babama avukatlık yaptırmıyorlardı. Babam da annemin bileziklerini bozdurdu, on altın lira sermayeyle, Burç Meydanı'na çıkan aralıklardan birisinde, yüksek bir apartmanın altında, küçük bir lokanta açtı. Babam lokantaya pek uğramazdı. Yemekleri Süreyya adında bir Türk mültecisi pişirir, Niyazi'yle ben de lokantanın garsonluğuyla bulaşıkçılığını yapardık. On yedi yaşındaydım ve hayatımın bu tarzından çok memnundum. Memleket, futbol, Cin Memet ve ötekiler silinmişti. Ortalık yeni yeni ağarmaya baslarken, Niyazi'yle birlikte evden çıkardık. O saatte Beyrut'un yeşil tramvayları bile seyrek islerdi. Yalnız isçiler, o, dünyanın her tarafında, herkesten az uyuyan, kadınlı erkekli çoluklu çocuklu kalabalık, onlar kümeler halinde ve yollarda olurlardı. Aralarına katılırdık... Tıpkı onlar gibi, ceketlerimiz omuzlarımızda, onların bastıkları parkelere basmak gururu içinde, is güç sahibi insanlardık."


Kibritçi Knut Hamsun

Daha sonraları Knut Hamsun adını alacak olan Knud Pedersen, ondört yaşında bir tüccar yanında tezgahtarlıkla iş yaşamına başladı. Bir yıl sonrada Tranöy'de kalfa oldu. Bu sıralarda "Esrarengiz Adam" adında küçük bir aşk romanı yazdı ve bastırdı. Takip eden yıllarda arkadaşlarıyla birlikte kibrit, mum gibi ucuz eşyalar sattıktan sonra zanaat öğrenmek amacıyla bir ayakkabıcının yanına girdi. Bu dönemde "Bir Karşılaşma" adındaki epik eserini kaleme aldı.


Askerlik şubesinde muamele memuru

Turgut Uyar 1949 tarihli bir dergiye verdiği mülakatta mesleği ile ilgili olarak şunları söylemiş: "İlk tahsil çağım birçok şehirlere geçti.ve orta mektepten itibaren muhtelif askeri mekteplerde tahsilimi ikmale çalıştım. Halen Posof Askerlik Şubesi'nde Muamele Memuruyum." Yazar daha sonra Terme'ye geçişini bir çeşit uygarlıkla temas olarak nitelendirir. Elektirik ve sinema vardır. Burada Varlık ve Kaynak'ın dışında dergiler de bulup okuyabiliyordur… Uyar, 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başlar.


Kağıt kalem ucuz diye yazıyorum

"Rübab-ı Şikeste'nin şairi Tevfik Fikret aynı zamanda bir ressamdı. Kendisine neden resmi ikinci planda bırakıp şiire daha çok önem verdiği sorulunca şu cevabı vermişti: Kağıt ve kalem muşamba, boya ve fırçadan daha ucuz da ondan.


30 yıl çiftçilik yaptı

Aylak Adam'ın yazarı Yusuf Atılgan hayatı boyunca hiç aylak kalmadı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdikten sonra Akşehir'de Maltepe Askeri Lisesi'nde bir yıl edebiyat öğretmenliği yaptı. 1946 yılında Manisa'nın Hacırahmanlı Köyü'ne yerleşerek çiftçilik yapmaya başladı. Köyde yoksul bir kızla evlendi ve 1976'ya kadar burada kaldı. Atılgan, Aylak Adam dahil önemli bir çok öyküsünü, köyün futbol takımında oynadığı ve kahvede geçirdiği zamanlarından arta kalan vakitlerde yazdı. 1976'dan sonra İstanbul'a yerleşip danışmanlık, çevirmenlik ve redaktörlük yaptı.


Katiplik de yaptı ambar memurluğu da

Kemal Tahir, Galatasaray Lisesi'nde 10'uncu sınıftayken öğrenimini yarıda bıraktı. Avukat katipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri'nde ambar memurluğu yaptı. İstanbul'da Vakit, Haber, Son Posta, Karagöz ve Tan gazetelerinde düzeltmenlik, röportörlük, çevirmenlik, başyazarlık ve yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundu.


Yaşar Kemal'in batoz ırgatlığı yılları

Ortaokul yılları Adana'da geçen Yaşar Kemal inşaatlarda denetçilik, tarlalarda işçilik, çiftlik katipliği, amelebaşılık, su bekçiliği, batoz ırgatlığı, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Ramazanoğlu Kütüphanesi'nde çalıştığı dönemde Orhan Kemal'le tanıştı. 1940'lı yıllarda Adana'da çıkan Çığ dergisindeki yazarlarla ilişki kurdu ve şiirleri bu dergide yayındı. Abidin Dino ile kurduğu yakınlık onun edebi serüveninde etkin rol oynadı.


Askeriyeden atılınca bakkal oldu

Divan Edebiyatı'nı genç nesle sevdiren ünlü edebiyat profesörü, romancı İskender Pala aslen emekli bir binbaşıdır. 1982 yılında teğmen rütbesiyle intisab ettiği Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde çeşitli görevlerde bulunan ve Binbaşı rütbesi ile Tarihi Deniz Arşivi'nde çalışan yazar, bu kurumdan emekli oldu. Mizah yazarı Aziz Nesin de Ankara Harp Okulu'nu bitirdikten sonra asteğmen rütbesiyle orduya katıldı. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde görev yaptı. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullandığı" suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı. Askerlikten ayrılmasının ardından bir süre Nuruosmaniye'de bakkallık, muhasiplik gibi işler yaptı. 1945 yılında ise gazeteciliğe başladı.


Maliyeci şairler…

Sezai Karakoç Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra Maliye Bakanlığı'nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümün'e atandı. 1959 yılında İstanbul'da Gelirler Kontrolörü oldu. Karakoç'un okul arkadaşı olan Cemalettin Seber yani Cemal Süreya da uzun yıllar Maliye Bakanlığı'nda Maliye Müfettişi olarak görev yaptı. Şair bir dönem Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü'ydü.


Bankacı ve mustarip Selçuk Altun

Boğaziçi Üniversitesi İşletmecilik Bölümü'nü bitiren Selçuk Altun, özel sektörde, genellikle finans kesiminde yöneticilik yaptı. Kitaplarında işletmecilik ve bankacılığa dair çokça iz bulunan ve bir kitapçoksever olan yazar, meslektalarından sanat yoksunlukları nedeniyle şikayetçiydi: "Önemli kısmı finans sektöründe zikzaklar çizen iş yaşantım, otuzbir yıl sürdü. Çevremdekilerin neredeyse tümü kitap okumaz, müze sergi gezmez ve konsere gitmezdi. Romanlarımı okumamakta direnenlerden onları geri istediğim doğrudur. Yedinci sayfada başlayan Ku(r)şun Lezzeti'ni okumaya başladığını iddia eden E. Ö.'ye kaçıncı sayfada olduğunu sorduğumda, "Beşinci sayfada." diyecekti." İngiliz şair ve edebiyat eleştirmeni T.S. Eliot da Harvard Üniversitesi'nde eğitimini tamamladıktan sonra bir bankada memurluk yaparak geçimini sağladı. Bankacılık yapan bir diğer edebiyatçı da Ümit Yaşar Oğuzcan'dır.


Avukat Necati Cumalı

Necati Cumalı, Ankara'da hukuk egitimini tamamladıktan bir süre sonra, 1948-1957 yılları arasında Urla ve izmir'de Avukatlık yaptı. Cumalı'nın eserlerinde bu bölgenin etkisi dikkat biçimde görülür. Ankara Hukuk mezunu olan bir diğer yazarımız Oktay Rifat Horozcu'dur. Bir süre Maliye Bakanlığı'nda, daha sonra Matbuat Umum Müdürlüğü'nde görev yapan yazar, 1955 yılında İstanbul'a yerleşerek avukatlığı sürdürdü. Behçet Çelik, Sibel Eraslan, Bejan Matur, Hulki Aktunç, Ebubekir Eroğlu, Esmahan Aykol da huhukçu yazarlarımızdan...


Hep balıkçı olmak istedi

Roman ve hikaye yazarı Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı hep denizci olmak istedi fakat ailesinin ısrarı üzerine Londra ve Oxford Üniversiteleri'nde Tarih okudu. 1925'te kurulan İstiklal Mahkemeleri'ni yerdiği için Bodrum'a sürüldü. Cezası üç yıldı ama O 25 yıl burada kaldı, hep yapmak istediği gibi balıkçı oldu. 1947 yılında taşındığı İzmir'de ise turist rehberliği yaptı. Haberimizin girişinde bahsettiğimiz yazarlıktan başka bir işi olmayan Sait Faik de tam bir deniz tutkunuydu. Burgazada'dan sandalla açıldığı ve balık tutmayı hevesin ötesinde bir övünç kaynağı olarak gördügü bilinir. İTÜ Metalürji Fakültesi'ni bitiren Vecdi Çıracıoğlu da bir Boğaz köyü olan Rumelihisarı'nda uzun yıllar balıkçılık yaptı.


Yolu TRT'den geçenler

Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan şair Cahit Zarifoğlu 1976'dan itibaren TRT Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreterlik görevini sürdürdü. Daha sonra TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı, radyo oyunları yazdı. Öykücü, romancı ve denemeci Bilge Karasu da uzun yıllar Ankara radyosu dış yayınlar servisinde çalıştı. Ahmet Oktay, TRT haber merkezinde muhabirlik yaptı ve bir dönem haber müdürlüğü görevini üstlendi. Şair Ömer Erdem halen TRT İstanbul Televizyonu Müdürü olarak görev yapıyor.


Sümerbank memuru Cahit Sıtkı

İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine henüz geçmeden ilk şiir kitabı Ömrümde Sükût'u yayınlayan 35 yaş şairi Cahit Sıtkı Tarancı maddi sıkıntılardan dolayı bir süre Sümerbank'ta memurluk yaptı. Bir yandan da yazı hayatına devam eden şair memurluğu yaşam biçimi olarak benimseyemedi ve sonrasında gazetecilikle meşgul oldu. Edebiyatımızın bir diğer memuru ise Hasan Ali Toptaş. Yazar, veznedarlık, icra memurluğu ve hazine avukatlığında memurluk yaptı.


Postane yazarları

Ünlü Türk ediplerinden PTT'de görev alanlar da çok. Orhan Veli Kanık PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yapanlardan… Orhan Veli 1945-1946 tarihleri arasında ise Hasan li Yücel zamanında kurulan Millî Eğitim Bakanlığı'nın Tercüme Bürosu'nda, yabancı dilde yazılmış eserleri ayırmak üzere fiş memuru olarak görev aldı. Ünlü edebiyatçı Refik Halit Karay da Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü yaptı. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye gibi değerli eserlerin yazarı Peyami Safa ise hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdüremedi. Para kazanıp annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakan yazar bir süre Karton Matbaası'nda çalıştı. Daha sonra Posta - Telgraf Nezareti'ne girdi ve uzun yıllar burada çalıştı.


Kapalıçarşı'da 9 kitap yazdı

Girdiği Yüksek Ticaret Okulu'nu yarıda bırakan İkinci Yeni'nin gözbebeği Edip Cansever 1950'den itibaren Kapalıçarşı' daki babadan kalma dükkanda turistik eşya, antika ve halı ticareti yaptı. 1976'ya kadar buradan geçimini sağlayan Cansever'in esnaflık yıllarını Selim İleri'den okuyalım: "Nuruosmaniye kapısından girince, dümdüz yürüyün, ikinci sokağa sapın. Güzel bir dükkân, camekânında arada değişen seçkin antika parçalar… Bir defasında, üstteki küçücük odaya çıktık: Şairin çalışma odası. Tepe penceresi gökyüzüne bakan bu odayı hiç unutmadım. Ufarak yazı masası, iskemle ve avuç içi kadar gökyüzü gören tepe penceresi…" Dükkânın asma katı Cansever'in çeyrek asır süresince yaratıcılığının mekanı olur ve burada tam dokuz kitap yazar...


Kömür kazanı başında yazılan roman

Bir dönem Toronto'da yardımcı pilotluk yapan William Faulkner "Döşeğimde Ölürken" adlı romanını, elektrik enerjisi sağlayan bir santralde, kazanı kömürle beslemeden beslemeye geçen uzun aralıklarda, bir yazın altı haftasında yazdı. Bir önceki görevi ise Mississipi Üniversitesi'nin postanesinde memurluktu. Posta çuvallarını hiç açmadan çöpe gönderdiği anlaşılınca bu işinden kovuldu. Pul satışları onun çalıştığı dönemde dikkat çekici derecede düştü. Faulkner ailesine bu durumu, gişedeki küçük pencereye gitmek için zırt pırt yerinden kalkmaktan hoşlanmadığı şeklinde açıkladı.