Gerginliği demokrasi dindirir

Abdullah Turâbî
00:0016/04/2008, Çarşamba
G: 16/04/2008, Çarşamba
Yeni Şafak
Gerginliği demokrasi dindirir
Gerginliği demokrasi dindirir

Acıklı bir demokrasi yürüyüşünün ardından zaman akıl ve vicdan sahiplerine gösterdi ki Türkiye'de bulunan hiçbir İslamî düşünüş ve yaşayış tarzının cumhuriyet ve demokrasiyle bir doku uyuşmazlığı yoktur ve olmayacaktır

Olaylar göründüğü gibi değil. Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'nin kapatılması istemiyle sunulan iddianameyi kabul eden ve sistemi kilitleyen hukuk dışı siyasi kararı da dahil yaşanan onca garâbet aslında çok hayırlı bir çizginin habercisi.

22 Temmuz seçimleri öncesindeki birden bire artan şehit sayısı ve malum çevrelerin ateşlemesiyle tertiplenen Cumhuriyet mitinglerinden itibaren koyulaşıp bugüne uzanan bir çizgi. O hadiselerle bugünkü sıcak gündemin esas renklerinin kökteş olduklarını ıskalayan her yorum boşluğa mahkûm. Başta ekonomik algılama merkezleri olmak üzere halk umudunu yitirmemeli. Çünkü bu utanılacak süreci yöneten perde arkası derin faktörler kendi geleneklerinin en son haddinde ve fazlası neredeyse mümkün olamayacak bir şekilde cinnet tonlu cereyan etmiştir. Türkiye'yi Atatürk'ün vefatından bu yana her fırsatta kilitleyen ve kahır dolu krizlerin ateşine atan siyaset üslûbu ölmüştür artık.

DERİN FAKTÖRLERİN GÜCÜ

Nedir bu derin faktörler? Koskoca devlet-i âliyeyi ham hayallerin peşinde korkunç mace-ralara iten İttihad ve Terakki hareketinin günümüzdeki hortlakları... En kuvvetli izdüşümü Ergenekon terör kimliğiyle beliren bu hayalet yolun sonuna gelmiştir. Gemilerin yanışı ve aklın tükeniş çığlıkları buna işaret. Hatırlanacağı üzere 27 Nisan 2007 tarihinde internette yayınlanan ve bazılarının inhimak edip sazan gibi atladığı malum bildirinin kurmay işi olmadığı ve kötü bir yazar tarafından kaleme alınmış olduğu aşağı yukarı anlaşıldığında bu durum bizdeki darbe geleneği bakımından gelinen son noktayı işaretlemişti. Belli ki kurum olarak ordu darbe sayfasını kapatmış ve üniformasız darbecilerin oyununa gelmeme iradesi göstermişti. Kuşkusuz bu durum demokrasiyi güçlendirmişti. Ana muhalefet partisi CHP'nin süreçteki davranışları bugüne kadar örneği gösterilemeyecek kadar marjinal ve yektendi.

Mevcut yönetimi ve zihniyetiyle CHP artık doğrunun, hukuk üstünlüğünün, milli egemenliğin ve sâir anayasal düzen başlıklarının savunmasını yapamazdı. Yapsa bile kimse inanmazdı. Bu yüzden CHP olmayacak duaya amin demek yerine bugün yaşanan hukuki cinayetler karşısında bir mezar taşı sessizliğine bürünmüş ve demokrasiyi ıssızda yalnızlığa terk etmiştir. Bu durum da herkesin özlediği ve istediği sahici bir sol parti anlayışının doğum sancısıdır. İkincil muhalefet partisi olan MHP ise başörtüsü düzenlemesinde birlikte yola çıktıklarını unutup "AK Parti'nin bundan sonraki iş ve işlemleri tartışılır" gibi bir hezeyanı savurmaktan geri durmadı. Bu bir akbaba siyasetidir. Muhalefetin gözünün döndüğü yerdir.

YENİ DALGA: HALK İRADESİ

Kim ne söylerse söylesin, Türkiye'de bütün engelleyici mücadelelere rağmen ciddi ve süratli bir demokratikleşme süreci var. Danıştay saldırısından 27 Nisan'daki naylon muhtıraya, mitinglerden siyasi iddianamelere varıncaya kadar bütün hadiseler evrilmenin halk iradesine kaydığını gösteriyor. Sivil inisiyatif bundan sonraki süreçte daha önemli olacak ve demokrasi kendisini gerçekleştirme vetiresinin en önemli virajını alacak.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın kapatma iddianamesinin de özü yine başörtüsü. Yani giyim kuşam tarzı. Bu gelişmeler dindar kesimin eline lâik paranoyanın bitirilmesi yolunda bir yol haritası verdi. Bu AK Parti'nin en önemli ihmal noktalarından biriydi. Çünkü paranoyak tutum ve davranışların kendi içinde bir tutarlılığı vardır. Paranoyak hâlin öznesi, korktuğu şeyin korkutuculuğuna gerçekten inanmaktadır.

Acıklı bir demokrasi yürüyüşünün ardından zaman akıl ve vicdan sahiplerine gösterdi ki Türkiye'de bulunan hiçbir İslamî düşünüş ve yaşayış tarzının cumhuriyet ve demokrasiyle bir doku uyuşmazlığı yoktur. Recep Tayyip Erdoğan'ın ya da Abdullah Gül'ün rejime tehdit oluşturmadığını da, oluşturamayacaklarını da, oluşturmalarına gerek olmadığını da, kendilerinden daha cumhuriyetçi ve demokrat olduklarını da biliyorlar. Fakat bu bilginin sadece kendilerinde kalmasını istiyor ve halkın bundan haberdar olmasının kendi menfaatlerine zarar vereceğini düşünüyorlar. Neden? Çünkü irtica yaygara geleneği imtiyazlı kesimin aşı ve ekmeğidir de ondan. Bu bahane ortadan kalktığı zaman büyü bozulacak ve geniş halk kitleleri irtica diye bir şeyin gerçekte var olmadığını, anlatıla, yazıla ve çizile gelenlerinse koskoca bir yalan olduğunu görecek.

Köktenlaiklerin Ergenekon terör örgütünü savunmaya kalkışmalarının sebebi budur. Çünkü ismi bile nifak kokan bu örgütün tepeden tırnağa deşifre edilmesi irtica bezirganlarının ipliğinin pazara çıkarılmasını netice verecek. Eğer bu örgüt deşifre edilir ve özellikle faili meçhuller bakımından karanlıklar aydınlanırsa belki de tarihin şahit olduğu en büyük fikir yobazlığı ilelebet ortadan kalkacak, cumhuriyet kesin surette pratiğe dökülecek ve müthiş bir enerji açığa çıkacak. İnsanlar çocuklarına Atatürk'ü anlatacaklar. Seve seve, iç geçirmeden, ve bir avuç bağnazın tükürük saçan ağzında Atatürk'ün kirletilmesinden doğan mahcubiyeti yaşamayacaklarından emin surette.

* Araştırmacı - Yazar